GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Sivil Havacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:99
Tarih:04.07.2024

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Sivil Havacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Teklifi'nin 14'üncü maddesiyle ilgili Saadet ve Gelecek Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Yine bir torba yasa klasiğiyle yasama tekniğine uymayan bir yasama faaliyetine maalesef devam ediyoruz. 8 ayrı kanunu ve Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği 4 düzenlemeyi içeren bir torba yasa. Bir torba dolaştırılıyor, ilk önce kurumların bu torbanın içerisine ihtiyaçlarını atması isteniyor, onlar ihtiyaçlarını attıktan sonra hiç ihmal edilmeyen sermaye ve ayrıcalıklı müteahhitlerin de talepleri dikkate alınıyor, onlar da torbanın içerisine atılıyor, daha sonra maalesef önümüze bir yasa teklifi olarak geliyor. Akabinde de bu torbaya yetişenler yetişiyor, yetişemeyenler bir sonraki torba yasaya girmek için sırasını bekliyor. Her torba yasayla ilgili aynı eleştirileri gündeme getiriyoruz. Peki, bıkmıyor muyuz bu eleştirileri gündeme getirmekten? Hayır. İktidar, bu yasama tekniğine uymayan torba yasa alışkanlığından vazgeçmediği müddetçe biz de kendilerine ayna tutmaya devam edeceğiz ve yaptıkları bu işlemin sadece ve sadece Türkiye Büyük Millet Meclisini işlevsiz hâle getirmekten başka hiçbir işe yaramayacağını ifade etmeye de buradan devam edeceğiz.

Bu yasa teklifinde ayrıca Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği 4 düzenleme de yer alıyor ve yasalaşmak için sıra bekliyor. Rahmetli Özal, 1980'li yıllarda "Canım, Anayasa'yı bir kez ihlal etmekle dünya yıkılacak değil ya." dediği zaman çok büyük siyasal tartışmalar çıkmıştı. Niye? Çünkü o dönemlerde dahi bir darbe Anayasası ve darbenin hemen akabindeki yıllarda dahi hem devlette hem Türkiye Büyük Millet Meclisinde hem kamuoyunda o kadar bir anayasa duyarlılığı vardı ki Anayasa'nın bir kez dahi ihlal edilmesi, bu devletin, bu Meclisin ve bu toplumun kabul edebileceği bir şey değildi. Sonraki iktidarların da Meclislerin de Anayasa Mahkemesinden dönen iş ve işlemleri elbette oldu ama bunların birçoğu Anayasa'yı bile isteye ihlal etmekten ziyade Meclisin ya da iktidarın yapmış olduğu düzenlemelerle ilgili Anayasa Mahkemesinin Anayasa'yı yorum farklılığından kaynaklanan iptalle ilgili düzenlemelerdi. Oysa son yıllarda, 2014'ten itibaren, Anayasa'nın fiilen askıya alınmaya çalışılması, hele hele 2018 yılından itibaren Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtikten sonra da Anayasa artık her geçen gün bilerek isteyerek ihlal edilen, yok sayılan ve âdeta ülkemizin bir anayasasızlaştırma sürecine doğru hep beraber girdik ve hâlâ onun izlerini yaşıyoruz.

Son yıllarda Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kadar düzenleme -emin olun- Türkiye siyasi tarihinde iptal edilmemişti. "Sen yürü, yasa arkandan gelir." "Sen yürü, Anayasa değişikliği arkandan gelir." zihniyeti, Anayasa'nın ve yasaların içselleştirilmesinden ziyade araçsallaştırıldığı bir siyasal iklime ve düzene tekabül ediyor. Biz, burada, maalesef hemen hemen her yasada mesaimizin birçoğunu Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kanunları şeklen yeniden çıkarmakla uğraşıyoruz. Çoğu zaman da Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerini karşılamaktan çok, sadece onları yeniden Anayasa Mahkemesi bir kez daha iptal edinceye kadar yasalaştırarak âdeta sıra savıyoruz. İşte "anayasasızlaştırma" dediğimiz şey tam da bu. Anayasa Mahkemesinin iptal edeceğini bile bile Anayasa Mahkemesinin iptal kararındaki iptal gerekçeleri karşılanmadan bunları olduğu gibi Anayasa Mahkemesine yeniden gidecek şekilde yasalaştırmak bir anayasasızlaştırmadır.

Anayasalar nitelikli çoğunlukla kabul edilir; işte, referandumsuz kabul için üçte 2 bir çoğunlukla anayasaların Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilmesi lazım, yasalar ise bildiğimiz gibi basit çoğunlukla. Bunun sebebi nedir? İster iktidar olsun ister Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran iktidarlar olsun, bir toplumsal sözleşme olan anayasada bütün toplumsal kesimleri güvence altına alan ilkelere uygun bir yasama faaliyeti yürütülsün diye anayasalar nitelikli çoğunlukla değiştiriliyor. Eğer siz nitelikli çoğunlukla bütün toplumsal kesimlerin toplumsal barış için âdeta güvence kaynağı olan bir anayasayı yok sayarsanız, aslında farklı toplumsal kesimlere "Biz sizin kaygılarınızı dikkate almıyoruz." gibi bir yaklaşım içerisinde bulunuyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaya, lütfen tamamlayın.

BÜLENT KAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Dolayısıyla, anayasaların basit değil, nitelikli çoğunlukla kabul edilebilme şartı toplumsal barış için, bu ülkede iktidarlara karşı kendisini güvence altına almak isteyen bütün farklı kesimler için bir toplumsal barış ihtiyacıdır. Şayet bu ülkeyi anayasasızlaştırırsanız, Sayın Özal'ın "Canım, Anayasayı bir kez delmekle ne olur?" sözünü siz her yasada "Anayasa Mahkemesi iptal edinceye kadar buradan yasalaştırırız, daha sonra Anayasa Mahkemesi iptal edince icabına bakarız." anlayışıyla hareket ederseniz ortada ne toplumsal sözleşme bırakırsınız ne devlet bırakırsınız ne kurum kültürü bırakırsınız ne de nitelikli bir kamu bırakırsınız. Onun için buradan sizleri özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Bu yasanın içerisinde Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği 4 tane düzenleme yapıyorsunuz ama emin olun tamamı Anayasa Mahkemesinden tekrar geri dönecek ve siz bu iptal gerekçelerini karşılamamış olacaksınız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)