| Konu: | Mardin'in Mazıdağı ve Diyarbakır'ın Çınar ilçelerinde elektrik direği kablolarının kıvılcım üretmesi sonucu çıkan yangına, yangında yaşananlara ve sorumlunun DEDAŞ değil bizzat AKP iktidarı olduğuna ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 95 |
| Tarih: | 25.06.2024 |
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, 20 Haziranda Mardin'in Mazıdağı ve Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde elektrik direği kablolarının kıvılcım üretmesi sonucu çıkan yangında 15 yurttaşımız yaşamını yitirdi, 78 yaralımız var. Hâlihazırda yaralıların tedavisi devam ediyor. Ben öncelikle yaşamını yitiren bütün yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına ve halkımıza başsağlığı dileklerimi iletmek istiyorum.
Tabii, bunu sıradan bir afet, bunu sıradan bir ölüm meselesi gibi asla ele alamayız çünkü burada çok büyük bir ihmal olduğunun, göz göre göre 15 insanımızın yaşamını yitirdiğinin altını çizmek istiyorum. Şimdi, bu ülkede insan hayatı sudan ucuz; ne yazık ki öyle, insan hayatının hiçbir değeri yok. Hele hele söz konusu olan AKP Hükûmeti olunca insan hayatı açısından bir değerleri, bir değerlendirmeleri olmadığını görüyoruz.
Bakın, bu ülkedeki her doğal afet ya da her olay bir felakete dönüşüyor. Yangın olur, felakete dönüşür; deprem olur, felakete dönüşür; sel olur, felakete dönüşür. Neden? Çünkü bu ülkedeki iktidarın felaketi önlemek, afeti önlemek, insan hayatını önemsemek, insan hayatını korumak gibi genel bir yaklaşımı olmadığını görüyoruz. 20 Haziran günü yangın çıktıktan sonra biz, orada bulunan bütün milletvekili arkadaşlarımız, büyükşehir belediye eş başkanlarımız, ilçe belediye eş başkanlarımız, halkımız seferber olduk. Bakın, Bakanlığı bizzat ben aradım ve ulaştım, dedim ki: Helikopter gönderin, yangını insanlar söndüremiyor, çok büyük bir alana yayıldı, acilen havadan müdahale edilmesi gerekiyor, karadan müdahaleyle durdurulabilecek bir yangın değil. Sonuç ne oldu biliyor musunuz Başkanım? Sonuç, müdahale etmediler. Neymiş? Gece görüşlü helikopter yokmuş. E, iki üç yıl önce Muğla'da yangın çıktığında helikopterler ve uçakların, yangın söndürme uçaklarının müdahale etmediği bütün Türkiye'nin gündemi olmuştu. Sonra aynı Bakanlık açıklama yaptı, dedi ki: "Biz 10 tane gece görüşlü yangın söndürme helikopteri aldık." Soruyorum: O 10 tane gece görüşlü yangın söndürme helikopterinden 1 tanesini niye Diyarbakır'a göndermediniz, bir tanesini niye Mardin'e göndermediniz? Niye bizim yangınımıza, bölgedeki yangına bir helikopter gelmiyor? Bunu buradan yüksek sesle sormak zorundayız. Bir felaket yaşanmış, 15 insan yaşamını yitirmiş, Tarım Bakanı nerede? Bu ülkenin Cumhurbaşkanı Dağıstan'daki -neymiş- saldırı için taziye ziyaretinde bulunuyor, taziye diliyor, Vladimir Putin'i arıyor. Kendi ülkesinde 15 insan yanmış, kömür olmuş, sevdikleri onları teşhis edemiyor, DNA testiyle gidip aldılar cenazelerini; bu ülkenin Cumhurbaşkanından bir taziye mesajı duyamıyoruz, bir üzüntü haberi duyamıyoruz. Bakanlar nerede? Vali gelmiş, taziyede şov yapıyor -Diyarbakır Valisi- diyor ki: "Anızdan çıktı." Hangi veriye dayanıyor, hangi bilimsel gerçeğe dayanıyor? Hiç! Sadece dezenformasyon yapıyor ve köylünün alacağı üç kuruş tazminatın da önüne geçiyor. Orada artık -bir çete anlayışıyla- hizmet vermeyen, halkın gerçekten boğazını sıkan DEDAŞ'ı aklamaya çalışıyor. Böyle bir anlayış olabilir mi? Siz orada kriz koordinasyon merkezi kuracaksınız, içine şunu, bunu katacaksınız, iktidar milletvekili o kriz koordinasyonunun içinde olacak ama bizim orada bir sürü milletvekilimiz var, belediye eş başkanlarımız var, zahmet edip aramayacaksınız, kriz koordinasyonuna dâhil etmeyeceksiniz. Bizzat ben İçişleri Bakan Yardımcısına kriz koordinasyon merkezi kurdunuz mu, her türlü desteğe hazırız, iş birliğine hazırız diye söyledim. Siz daha ne kadar bu halkı ve bu halkın temsilcilerini dışlayarak iş yapacaksınız ve sonuçta da döneceksiniz, bu halkın ölümüne, canına mal olacaksınız; bunu sormamız gerekiyor. Ya, bir taziyenin ortasına gidildiğinde insan üzüntüsünü belirtir ama Mardin Valisi, Vali efendi bizim oradaki milletvekilimizin girişini engelliyor. Sen kimsin ya, kimsin! Halkın seçilmiş milletvekili iki gün, kırk sekiz saat uyumamış, halkın yanında; Vali efendi koruma ordusuyla gitmiş oraya, bir de yetmiyor, benim milletvekili arkadaşımın oraya girmesini engelliyor. Ya, biraz edep, biraz hayâ, insan biraz utanır! Bir devlet terbiyesi vardı eskiden ya, her şey ayaklar altında! Bu kadar keyfekeder bir şey olabilir mi? Valiler AKP'nin il başkanı gibi çalışıyor, AKP'den talimat alıyor, AKP'nin talimatını yapıyor. Bizim yereldeki halkımız şu anda bir mekanizma bulamıyor ya, başvuracağı bir mekanizma bulamıyor, biz karşımızda muhatap bulamıyoruz yerelde. Milletvekilinin telefonuna çıkmamak hangi valinin hakkıdır, haddidir ya! Bu da Soylu'nun marifetleri. Suç işleri bakanı gitti ama uygulamaları hâlâ hayat buluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Ben arayacağım o ilin seçilmiş milletvekili olarak Vali Bey benim telefonuma çıkmayacak. Neden? Ben DEM PARTİ milletvekiliyim diye, öyle mi? Bana oy veren halk bu ülkenin yurttaşı değil mi? Kimdir ya, hangi yasaya, hangi hakka, hangi hukuka göre benim telefonuma çıkmıyor? Sonuç? Sonuç, orada 15 insan yaşamını yitirdi. İşte, iş birliği yapmamasının, muhatap almamasının sonucu budur. Böyle bir valilik olmaz, böyle bir devlet yönetimi olamaz, böyle bir devlet terbiyesi de olamaz. Devlet buysa biz bu devleti kabul etmiyoruz. Devlet benim yaramı saracak arkadaş, yok öyle bir dünya! Devlet benim yangınımı söndürecek, devlet Mardin'de yanık ünitesi yapacak, benim yanan halkım gidip ta Urfa'da yanık ünitesinde tedavi olmayacak. Devletse bakanıyla, başbakanıyla kim varsa gidecek, orada halkın yanında olacak, o yangını söndürecek, su taşıyacak ama eğer ateşi harlıyorsa, eğer o ateşin altına fitil atıyorsa orada artık bu anlamıyla bir devletten söz edilemez; halkın isyanı bunadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayalım.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bakın, DEDAŞ'a dair onlarca konuşma yaptı milletvekillerimiz burada, DEDAŞ zulmünü anlatmadığımız gün yok. Mardin, Urfa -bütün bölgedeki- nasıl büyük bir zulüm yaptıklarını herkes biliyor. Ekin zamanı gelir, elektriği keser, insanlar bahçesini, ekinini sulayamaz; bayram gelir, elektriğini keser; oksijen kullanması gereken, yatağa bağımlı olan hasta oksijensiz kalır. Bütün bunlara tek bir söz söylemiyor, devletin sorumluluğu yok mu? Tamam, DEDAŞ -iyi- kötü de DEDAŞ'ı denetlemeyen, oradaki altyapıyı onarmayan, DEDAŞ'ın yeni yatırım yapmasını sağlamayan devlet, Hükûmet bunun neresinde? Sorumluluk bizzat AKP iktidarınındır, DEDAŞ'ın medaşın değildir. Biz "DEDAŞ" diyerek AKP'yi işin içerisinden çıkaramayız. Bizzat bu sürecin sorumlusu AKP'dir. Binlerce defa DEDAŞ için soru önergesi verdik, tek bir gün sorularımıza cevap alamadık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, buyurun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Onlarca defa DEDAŞ'a ilişkin burada araştırma önergesi verdik, "Bu bir zulümdür." dedik; özelleştirdiniz, "Takip edin, denetleyin, halka hizmet etsin, zulmetmesin." dedik, maşallah, hiç sesleri çıkmadı. Seyrettiler, onlarca yangın DEDAŞ nedeniyle çıktı. Mahkemelerin kanıtladığı yangınlar... Bugün çıkan yangının sonucunda da 15 insanımız öldü. 15 insan Sayın Başkan, 15 can, kömür olmuş 15 insandan bahsediyoruz. Eğer birazcık vicdanı olan varsa bu zulme "Dur!" der, bu zulme ses çıkarır ama ne yazık ki biliyoruz ne o vicdan var, ne hukuk var, ne de öyle bir duygudaşlık var. Artık duyguları yitirmişiz, aynı şeyleri hissetmiyoruz, bunu üzülerek belirtiyorum.