| Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 94 |
| Tarih: | 12.06.2024 |
CHP GRUBU ADINA EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 125 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü hakkındaki görüşlerimizi paylaşmak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve temsilcisi olmakla gurur duyduğumuz aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Meclis Genel Kurulumuzda uzman çavuşların sorunlarının araştırılması için, polis intiharlarının araştırılması için, emekli ve muvazzaf astsubayların mali ve özlük haklarının iyileştirilmesi için defalarca önergeler verildi fakat bunların hepsi iktidar tarafından reddedildi.
Değerli milletvekilleri, günlerdir Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin özlük haklarıyla ilgili bir kanun teklifini görüşüyoruz. Türlü itirazlara, bariz yanlışlıklara rağmen maddeler olduğu gibi geçiyor ancak olduğu gibi duran hatta yerinde sayan bir sürü eksiklik var. Kanunun ikinci bölümünde de sürekli olarak karşı çıktığımız, son derece yanlış bir bakış açısıyla getirilen tazminat konusu var. Personelin görev yapması için ceza tazminatlarının 2 ila 4 katı artırılması teklif ediliyor. Bu cezalandırıcı yaklaşımı hiç doğru bulmuyoruz, personelin cezalandırılarak değil ödüllendirilerek motive edilmesini savunuyoruz.
Değerli milletvekilleri, emekli binbaşılarımızın, astsubaylarımızın emekli maaşı sorunu var. Yine aynı şekilde, çözümsüz bırakılmasına karşı çıktığımız, zaten bir dizi sorunları olan uzman çavuşlarımızla ilgili endişe verici düzenlemeler var. Komisyonda öneri getirdiğimiz, aslında bu teklifle çözüme kavuşturulabilecek bir konu olan ancak çözümsüz kalan askerlik borçlanması meselesi var.
Sayın iktidar vekilleri, askerî sağlık sistemini lağvettiniz; harp cerrahisinde uzmanlaşmış asker hastanelerini kapattınız, personeli de kamu hastanelerine dağıttınız. Cephede ateşli yaralanmalarda uzmanlaşmış olan personeli devlet hastanelerinde pansuman yapar noktaya getirdiniz. Muvazzaf askerî tabip sayısını yok denecek seviyeye indirdiniz. Kıtadaki kadrolara sivil pratisyenleri yolluyorsunuz, açığı bu şekilde kapatmaya çalışıyorsunuz. Sınır ötesindeki harekâtlara mecburi hizmetteki sivil hekimleri yolluyorsunuz. Operasyon timlerine de kısa süreli muharip sıhhiye kursu vermiş olduğunuz sağlıkçı olmayan personeli görevlendiriyorsunuz ve bunları timlerle operasyonlara yolluyorsunuz. Bu personelin muharebe ortamında ne kadar verimli görev yapabileceği muallaktadır. Bu durumda, şüphesiz, operasyonlardaki ve operasyondan sonraki süreçlerle ilgili yaralanma ve can kaybı artmaktadır.
Kurduğunuz KHK rejiminde ihtisas gerektiren askerî yargıyı Adalet Bakanlığına bağladınız. Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıklarını İçişleri Bakanlığına bağladınız. Kendine ait teamülleri olan ve bin yılın üzerinde bir geçmişi olan askerlik mesleğiyle ilgili yargılamaları sivil yargıya bıraktınız. Askerlik mesleğine hâkim olmayan bir kişinin ne kadar sağlıklı karar verebileceği de aynı şekilde şüphe uyandırmaktadır. Osmanlı'dan bugüne subay yetiştiren askerî okulları, askerî liseleri, harp okullarını kapattınız. Tüm itirazlara rağmen, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapısıyla oynayan, asırlık teamülleri hiçe sayarak yapılmış düzenlemeleri hayata geçirmek için canla başla bir çaba gösterdiniz. Hâlbuki Silahlı Kuvvetlerimizin gücünü artıracak, tahrip edilmiş olan itibarını geri kazandıracak, eğitim kalitesini ve cazibesini yeniden yükseltecek düzenlemeleri burada tartışıyor olmak isterdik. Ancak burada Türk Silahlı Kuvvetlerinin içine hiç olmadığı kadar siyaseti sirayet ettiren düzenlemeleri konuştuk, konuşuyoruz.
Terfi edeceklerin belirlenmesine ilişkin yetkinin tamamen siyasi makamlar olan Millî Savunma Bakanı veya İçişleri Bakanına verilmesi personelin sisteme olan güvenini sarsacak, disiplin zedelenmesine ve Silahlı Kuvvetlerin daha da siyasileşmesine neden olacaktır. Mevcut durumda, üstün başarı nedeniyle terfi edecek olanların terfileri, bu yetkinin verildiği tek bir kişi tarafından, atanmış makamlar olan Millî Savunma Bakanlığı veya İçişleri Bakanlığınca yapılacak.
Sayın milletvekilleri, asker şahısların disiplinleri ve çalışmaları en yakın amirlerinden başlayarak sıralı bir şekilde takip ve kontrol edilmektedir. Bu yetkinin kuvvet komutanlıklarından alınarak ilgili bakanlıklara verilmesi hem karar verme sürecini daha da uzatacaktır hem de kuvvet komutanlarının astları üzerindeki etkilerinin azalmasına neden olacaktır. Asker kişiler, üstün başarıyla terfi etmek için komutanlarının takdirini kazanmak yerine iktidar partilerinin yetkilileriyle temas etmek yolunu seçeceklerdir. Yetkilerin askerlerin elinden alınarak siyasilere verilmesi, iktidarın liyakat konusundaki tutumu da göz önüne alındığında son derece yıkıcı sonuçlar doğuracaktır; personel alımı, sınav, mülakat, tayin, terfi gibi hususlarda Silahlı Kuvvetler personelinin siyasilerden referans arayışına girmesine maalesef neden olacaktır. Bu durum, Silahlı Kuvvetlerin içerisine sızmaya çalışan cemaat ve tarikatların işini de son derece kolaylaştıracaktır. Tamamıyla hiyerarşik bir disiplinden ibaret olması gereken ordu yönetimine siyasiler el attığında neler olduğunu merak ediyorsanız tarihimiz bununla ilgili derslerle doludur; bu, ölümcül bir hatadır, bu hatadan dönülmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, astsubayların da çok sayıda problemi var ama bunlardan en önemlisi, bir astsubay emekli olduğunda maaşının ancak yüzde 50'sini alabiliyor, bir subay emekli olduğundaysa yüzde 70 ila 80'ini alabiliyor. Bir emekli albay yeni mezun bir teğmenin maaşından daha fazla maaş alırken bir emekli astsubay, kıdemli başçavuş yeni mezun bir astsubay çavuşun maaşının altında emekli maaşı alıyor. Dikkatinizi çekerim, bu karşılaştırmayı yaparken "Albay fazla alıyor." demiyoruz. Türk subayı da fazlasını hak ediyor ancak diyoruz ki: Astsubayımız da daha fazlasını hak ediyor, daha fazlasını alsın.
Sayın milletvekilleri, Silahlı Kuvvetlerimizde çok nitelikli personel var, özellikle astsubaylarımız da bu gruplardan biri; bulundukları mesleğin yeterliliğini elde edebilmek için çok sayıda kurstan geçiriliyorlar. Örneğin, uçak bakım teknisyeni uzun yıllar -bu konuda da çok sayıda, bazen de yurt dışında olmak üzere- kurslara giderek uzmanlık kazanıyor. Silahlı Kuvvetlerimiz, personeline meslek hayatları boyunca çok sayıda eğitim ve akabinde sertifikalar veriyor; verilen bu eğitimlerinin çoğunun sivil hayatta da karşılığı var. Sivil hayatta karşılığı olan bu eğitimlerin sonunda personele sivil hayatta işverene sunabilecekleri sertifikaların da verilmesi son derece yerinde ve faydalı olacaktır. Örneğin, Hava Kuvvetlerinde uçak bakım sınıfında görev yapan personele mesleklerini sivil hayatta da sürdürebilmeleri için gerekli olan EASA, SHGM, JAR regülasyonları kapsamındaki sertifikaların da verilmesi, bu sertifikaların alınabilmesi için emeklilik yaşamlarında efor ve maliyet harcamalarını ortadan kaldıracak, aynı zamanda emekli personele zaman da kazandıracaktır. Dolayısıyla Silahlı Kuvvetlerde yetişmiş personel emekli olduktan sonra -hangi alanda olursa olsun- sivil hayatında da bu ülkeye hizmet edebiliyor olacaktır. Mesleki yeterliliği fazlasıyla olan astsubaylarımızın da emekli olduktan sonra atıl kalmalarını önleyecek şekilde bir değişiklik yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Yıllardır üzerlerinden siyaset yapılan ancak muvazzaf kadroya geçirilmeleriyle ilgili kanun teklifleri verilmeyen, verilse de Meclis gündemine getirilmeyenlerden bahsetmek istiyorum. Bu ülkenin yoksul ve onurlu insanlarının çocuklarından, uzman çavuşlardan da bahsetmek istiyorum. Kadrolar dağıtılırken unutulmalarını, yok sayılmalarını görmezden gelmeyelim. Konu uzman çavuşlara ne zaman gelirse bizler hep "Vatan savunmasının sözleşmesi mi olur?" diye soruyoruz. Sayın milletvekilleri, uzman çavuşlarımızın artık hamasete, boş sözlere, vaatlere karnı tok; onların mesleki güvenceye ihtiyacı var. Bakın, uzman çavuşlarımız vatan için şehit olabilir ama hasta olamazlar. Niye? Çünkü hasta olursa sözleşmesi fesholur; çoluğuna çocuğuna ekmek götüremez, evine aş götüremez. On beş sene, yirmi sene bu orduya canla başla hizmet etmiş bir insan, sözleşmesi feshedilince ne yapacak arkadaşlar, ne iş yapabilecek? Niye bu dünyada görev zorluğu en yüksek mesleklerden olan askerlik mesleğini yapan uzman çavuşlara bu kadroları vermiyoruz?
Sayın milletvekilleri, bakın, askerliğin temeli disiplindir diyoruz ama uzman çavuşlar arasında astlık-üstlük yok, kıdemleri rütbeden sayılmadığı için bir yıllık uzman çavuş ile yirmi beş yıllık uzman çavuş arasında hiçbir fark yok. Gelin, bu sorunu da çözelim, vatan savunmasında görev yapan uzman çavuşlarımızın haklarını verelim, ellerinde evraklarla kurum kurum, kapı kapı dolaştırmayalım. Bir de askerlerimizin, polislerimizin, memurlarımızın askerlik borçlanması meselesi var; bunu da teklife eklemek istedik ancak reddedildi. Bu konunun çözüme kavuşturulması için çok sayıda talep alıyoruz. 2008 yılı Ekim ayı başından önce çalışmaya başlayan tüm asker, polis ve diğer memurlar 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu kapsamındadırlar. Tüm çalışanların EYT yasasından yararlanabilmeleri için bir düzenleme gerekiyor. Burada tanınan sigorta başlangıç tarihini geriye çekebilme hakkı herkes için çok fazla önem arz eden bir durumdur ve mevzuatlarımızda da hizmet borçlanması işlemlerine yer verilmiştir, bunlardan biri de askerlik borçlanmasıdır. Memurlarımız, polislerimiz, askerlerimiz bunlardan mahrum edilmişlerdir; bu konuda da gerekli yasal düzenlemeyi mutlaka ve mutlaka yapmamız gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, selamlayın lütfen.
EYLEM ERTUĞ ERTUĞRUL (Devamla) - Tüm diğer sigortalılarda olduğu gibi polislerimizin, askerlerimizin, memurlarımızın da askerlik hizmet borçlanması süreleri kadar sigorta başlangıç tarihlerinin geriye götürülmesine imkân verilmesi gerekiyor.
Son olarak, sayıları 20 bine varan asker ve polisimiz terörle mücadele esnasında yaralandıkları hâlde Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği ve 1053 no.lu Nizamname'deki kıstaslar nedeniyle gazi sayılmıyor oysa 15 Temmuzda sokağa çıkanlardan tokat yiyen de gazi sayıldı, mermiyle vurulan da gazi sayıldı. Ancak dağda terör örgütüyle çarpışan askerlerimiz, şehirde bombalı eylemlerin hedefi olan polislerimiz gazi sayılmıyor; birçoğunun vücudunda çıkarılmayan mermi ve şarapnel parçaları var. "Gazi"lik ünvanı, devletin Silahlı Kuvvetlerinin ve Emniyetinin emrinde çalışırken hedef olan ve bedel ödeyen asker ve polislerimizin de hakkı değil mi? Bu konuya Sayın Bahçeli de değindi. Buyurun Sayın Bahçeli, siz kanunu getirin, biz de teklif edelim çünkü biz teklif edince siz zaten reddediyorsunuz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)