| Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 94 |
| Tarih: | 12.06.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) -Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli Genel Kurul, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ya, çok karşılaştığımız bir soru var, bugün bunu anlatmak istedim. Bütün tartışmalarda, Mecliste, basında, gittiğimiz her yerde bize -DEM PARTİ, HDP, daha önce aynı gelenekten gelen partilerimiz- şu soru yöneltiliyor: "Kürtler ne istiyor?" "Ne istiyorsunuz, ne olamıyorsunuz? Doktor, milletvekili, avukat, Cumhurbaşkanı, vali olabiliyorsunuz; peki, daha başka ne istiyorsunuz?" diye soruluyor. Bugün bir tersten sormak istiyorum soruyu: Ya, bizim ne istediğimiz belli; eşit, özgür, adil, hakça bir yaşam, bizimki bu. Peki, siz Kürtlerden ne istiyorsunuz gerçekten? Bunu bir tartışalım, aslında önemli bir mesele. Sorgu sırası bizde, kendi kendime görev aldım ve soralım o vakit: Kürtlerden ne istiyorsunuz? Ben sıralayayım mı ne istiyorsunuz diye? Sanırım buna "Hayır." demeyeceksiniz. Kürtler ana dilinde konuşsun istemiyorsunuz, okullarda ana dili eğitimi olmasın istiyorsunuz, biz Kürtçe ıslık bile çalmayalım istiyorsunuz, çocuklarımıza Kürtçe isim koymayalım istiyorsunuz, Kürtçe ninni söylemeyelim istiyorsunuz aslında ve "..."(*) ezgilerimizi unutalım istiyorsunuz. Kürtçe yasak olsun, Kürtçeyi unutturmak istiyorsunuz. Diğeri yani ana dilimizde kendimizi ifade etmeyelim. Bu konuda Kürt halkının çok büyük acı yaşadığı bir dram var: Doktorlara annelerimiz, Türkçe bilmeyenler derdini anlatamıyor ve genellikle yanlarında tercüman götürüyorlar. Siz Kürtlerden ne istiyorsunuz, biliyor musunuz? Hastaneye gittiğimizde derdimizi beden diliyle anlatalım istiyorsunuz. Doktor anladığı kadarıyla bizi muayene etsin, tedavi etsin istiyorsunuz; neticesinde ölsek de olur. Ben anneme yıllarca doktorda tercümanlık yapmış biri olarak bunu söylüyorum; kendisini ifade edemiyordu, ben yanında gidiyordum ve hastalığını kendim çeviriyordum.
Diğeri, ormanlar mı yanıyor; ormanlarımız yansın, ses etmeyelim istiyorsunuz. Diyorsunuz ki: "Bunlar, bu yangınlar haber bile olmasın, neticede Kürtlerin ormanı." Diyelim ki Marmaris'te ya da Türkiye'nin başka bir yerinde ormanlar yandığında hepimizin ciğeri yanar, hepimiz tepki gösteririz ama Cudi'de, Gabar'da, Hakkâri'de, Şırnak'ta ormanlar her gün yansa bile haberlere konu olmaz. Siz bunu istiyorsunuz.
Tarlalarımız susuz kalsın, hasat olmasın; aslında, aç kalalım istiyorsunuz. Kendi topraklarımızda değil, başka topraklarda çapa sallayalım; üretimi kendimiz için değil, başkaları için yapalım istiyorsunuz. Mevsimlik işçilerin yüzde 99,9'u Kürtlerden oluşuyor; her yıl görürüz -ben geçen dönem Siirt Vekiliydim- yaz aylarında, mevsim olunca herkes Karadeniz'e, Akdeniz'e, başka bölgelere mevsimlik işçi olarak gider.
Hastane olmasın zaten, köy yolları bozuk olsun istiyorsunuz. Bugün Erzurum'un sorunları değil, beklentileri anlatıldı. Ben Erzurum'un köylerini dolaştığımda, güney ilçelerinde vallahi yolculuk yapamıyorum; bunu da istemiyorsunuz.
Okullar için çok çaba sarf edersek bir köy okulu açılır, taşımalı eğitimde çocuklar heba olsun istiyorsunuz. Atanan bir öğretmen bize "terörist" deyip kültürümüzü unutmamızı isteyebilir ama Millî Eğitim Bakanı çıkıp "O öğretmen için hiçbir işlem yapmadık, orada işine devam edebilir." diyor; bunu istiyorsunuz. Öğretmen halkı aşağılayabilir, terörize edebilir ve siz ayrımcılığı körüklemek istiyorsunuz.
Cezaevleri bizim için değil mi, Kürtler için? Eşit hak taleplerinde bulunursak cezaevleri hazır. Bugün partimizden binlerce üye, yönetici, partili cezaevlerinde. Üstelik ailemizden binlerce ötedeki cezaevlerine gönderiyorsunuz, biz bunlara "sürgün cezaevleri" diyoruz ve tahliye haklarını engelleme yetkisine de sahip olalım istiyorsunuz yani açıkçası, cezaevinden hiç çıkmayalım istiyorsunuz. Küçücük çocuklar anneleriyle cezaevine girebilir, hiçbir sorun yok; çocuklar orada doğabilir, büyüyebilir, siz Kürtlere elinizden gelse cezaevinde bir yaşam öngörüyorsunuz. Cezaevinde oğluna, kardeşine, amcasına, dayısına ya da bir arkadaşına para gönderdiği için yüzlerce insanın tutuklandığını biliyor musunuz? Para gönderdiği için. Ne yapacak, oradaki aç mı kalsın? Sonuçta cezaevinde ve iaşesi lazım; bu bile suç oldu ve cezaevinde bu durum varken hastaysak da ölelim, çıkmayalım istiyorsunuz. Makbule Özer 82 yaşında, Hanife Arslan 82 yaşında; yürüyemiyor, yemeğini bile tek başına yiyemiyor. İşte, paşalar serbest bırakıldı -tabii ki bırakılmalılar, hepsi bırakılmalı- ama ninelerimiz cezaevinde işkence çekiyor. Siz Kürtlerden bunu istiyorsunuz.
Sevdiklerimizi görme hakkımız yok, Kürtlere "Görme hakkınız yok." diyorsunuz, "Cenazeleri size kargoyla gönderilebilir; istersek kutuda, istersek torbada gönderebiliriz, hiçbir mahzur yok." diyorsunuz ya da torbada gönderiyorsunuz, Erzurum'dan bir cenaze böyle geldi.
Mezarlık açıp "Cenazeyi istediğimiz yere götürürüz, orada kalmasın cenaze." diyorsunuz. Biz istediğimiz yere defin yapamayız "Kürtler defin yapamaz, taziye yapamaz." diyorsunuz.
Evet, cezasızlık politikasıyla Kürtleri katledenlere beraat kararı veriyorsunuz, verdiriyorsunuz; işte, Tahir Elçi'nin katiline beraat kararı verdiğiniz gibi, Ape Musa'nın katiline beraat kararı verdiğiniz gibi. "Kürtler öldürülebilir ama failler ceza almaz." diyorsunuz, bunu istiyorsunuz Kürtlerden.
Diğeri, "AYM ve AİHM kararları büyük lüks, Kürtlere uygulanmaz." diyorsunuz. "Yasalar var ama Kürtler hariç." diyorsunuz, Kürtler bunun içinde değil. "Milletvekili olabilirsiniz ama dokunulmazlık kaldırıldığında sadece siz tutuklanırsınız." diyorsunuz. Geçen dönem Anayasa değişti, Enis Berberoğlu hariç partimiz milletvekilleri dışında hiç kimse tutuklanmadı; Kürtler orada, Kürt dostlarımız da Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ da tutuklandı. "Topraklar yağmalanabilir, yağmalayabiliriz, buna ses çıkarmayın." diyorsunuz. "Kendi belediye başkanınızı seçemezsiniz." diyorsunuz. "Seçemezsiniz, seçilemezsiniz, yönetemezsiniz." diyorsunuz, Kürtlerden bunu istiyorsunuz, "Oyunuz geçerli değil." diyorsunuz. Aslında, Kürtler demokratik siyaset yapmasın istiyorsunuz. Demokratik siyaseti engellemek için bugün kayyım atıyorsunuz, yaşadıklarımız bundan.
Kürt gençleri dağa gitsin istiyorsunuz çünkü savaş politikasında ısrar ediyorsunuz. Çünkü savaş ve silah tanrıları bekanızı da ekonominizi de kurtarır diye umuyorsunuz, yalan mı? 4 trilyon dolar nereye harcandı, bunu çıkın açıklayın.
IŞİD barbarları kardeşlerimizi öldürsün ve biz de buna ses çıkarmayalım istiyorsunuz. Kobani'de bir insanlık faciası yaşanırken dillerimiz sussun istiyorsunuz. Siz, evinizin yan tarafında bir kardeşiniz katledilirken susabilir miydiniz? Ama bize "Susun." diyorsunuz. İnsani değerlerimizden, vicdanımızdan ödün verelim istiyorsunuz.
Seyahat özgürlüğümüz olmasın istiyorsunuz, yaylalara yasak getirip "Köylüler aç kalsın." diyorsunuz. Haksızlıkları aman haber yapmayalım, haber de okumayalım istiyorsunuz. Uydurma delillerle "Binlerce dava açıyoruz." diyorsunuz; suçlu olarak görülelim, nefret objesi olalım, hedef gösterilelim istiyorsunuz.
Kobani olayları diye bir hadise uydurup, klasörlerce dosyalarla yıllarca cezaevlerinde kalalım ama "Bu durum hukuka aykırı." demeyelim istiyorsunuz. Çocuklarımız, gençlerimiz LGS'de, YKS'de sonuncu olsun, eğitim dışı kalsın istiyorsunuz. Musluğumuzdan su akmasın, evlerimiz aydınlık olmasın istiyorsunuz. "Biraz ışık Kürtleri aydınlatır." diye mi düşünüp elektrik kesintilerinden medet umuyorsunuz? "Yoksullukta birinciliği Kürt illeri dışında kimseye vermeyelim." deyip başka alanlarda birincilik hakkımız olmasın istiyorsunuz.
İstatistiklere bakın; Kürtçe isim kaç tane, Kürt illerinde üretim nasıl, eğitimde başarı grafiği nasıl, Kürt illerinde kaç tane hastane, kaç hekim var! Neden?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Selamlayalım Genel Kurulu lütfen.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Çünkü Kürtler yaşamasa da olur(!)
İşsizlik Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı illerde aynı; eşit olmayalım istiyorsunuz. Evet, köylerimizin adını unutup Türkçelerini öğrenelim, diğerini unutalım istiyorsunuz. Kürtçe tabelalarımızı kaldırıp Türkçesini ezberlememizi istiyorsunuz. Kütüphanemiz olmasın, Kürtçe kitapları yok edelim istiyorsunuz.
Evet, Kürtler her şey olabilir değil mi? Milletvekili, avukat, siyasetçi, ekonomist, gazeteci... Evet, Kürtler her şey olabilir ama Kürt olamazlar(!) Varlığımız Türk varlığına armağan olsun istiyorsunuz. Her sabah kalktığımızda bir Türk... "Ne mutlu Türk'üm diyene!" denilmesini istiyorsunuz. Biz ise "Ne mutlu insanım diyene!" demek istiyoruz. Türkçe konuşup Türkçe yaşayalım istiyorsunuz.
İstediklerinizi yüzünüze söyledik, varsa itirazınız buyurun! (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)