GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:91
Tarih:05.06.2024

EVRİM RIZVANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu şahsım ve DEVA Partisi adına saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bütün gece burada çok önemli konuşmalar devam ediyor, tüm gün kanun teklifi üzerinde konuşmalar yapıldı, her şey kapsamlı bir şekilde analiz edildi ancak bugün Çevre Günü'ydü ve Genel Kurulda yeteri kadar maalesef biz bu konuyu konuşamadık. Ben de bugün 5 Haziran Dünya Çevre Günü hakkında konuşmak istiyorum.

Bu yıl Çevre Günü'nün sloganı: "Bizim toprağımız, bizim geleceğimiz." Toprak demek tarım demek, su demek, gıda demek; toprak demek aslında tüm bir ekosistem demek. Yediğimiz gıdaların yüzde 95'i doğrudan veya dolaylı olarak topraktan geliyor.

(Uğultular)

EVRİM RIZVANOĞLU (Devamla) - Sayın milletvekilleri, izninizle ben konuşmama devam edebilir miyim. Teşekkür ederim.

Yani toprağımız vazgeçilmez ama maalesef ülke topraklarımızın yüzde 65'i çölleşmeye ve erozyona karşı hassas durumda. Bunu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı söylüyor. Hâl böyleyken çölleşme ve erozyonla mücadelede ilgili Bakanlığın önümüzdeki beş yılını belirleyeceği stratejik plana baktık. Bakanlık tarafından çölleşme ve erozyonla mücadele konusunda düzenlenen eğitim ve etkinliklerin sayısı sıfır; evet, koca bir sıfır; bunun sebebi ise bütçe yetersizliğiymiş, inanılır gibi değil! Bu kurumun Bakanı kamuya ait özel uçakla memleketine, evine ayda 2 kere gidiyor, ona para var ama böylesi önemli bir konuya para yok!

Değerli milletvekilleri, bugün Çevre Günü'nde topraktan bahsediyoruz ama Türkiye'nin hemen her yerinde toprak delik deşik edilmiş durumda. Şimdi, size bir harita göstereceğim, bu harita TEMA'ya ait. Burada ülkemizin birçok bölümü "4'üncü grup maden" dediğimiz altın, bakır, kömür gibi madenlere parsellenmiş durumda. TEMA Vakfına göre 24 il incelenmiş burada ve bazı değerlere ulaşılmış. 24 ilin yüzde 63'ünde yani illerin yüz ölçümlerinin yarısından fazlasında maden ruhsatları alınmış durumda, düşünebiliyor musunuz yarısından fazlasında! Bu haritayı görünce korkmuyor musunuz değerli arkadaşlar? Bu harita Türkiye'yi geleceksiz, susuz ve gıdasız bırakacak bir harita. Elbette ki yatırıma karşı değiliz, madene hiç karşı değiliz ama bu haritada gördüklerimize biz de karşıyız; biz vahşi yapılan madenciliğe karşıyız, biz Fırat'ın 300 metre yakınında yapılan siyanürle altın arama çalışmasına karşıyız. İktidar, sadece kısa vadeli kârlara odaklanmış durumda; ne tarım umurlarında ne orman ne mera ne de su; gördüğü ve gözettiği tek şey sadece bir avuç yandaşın çıkarları.

Değerli milletvekilleri, bir diğer konu ise işgal edilen kıyılarımız. Türkiye'nin her tarafına bir bakın, vatandaşımız ayağını para vermeden suya değdiremiyor. İktidar, herkesin eşit ve adil olarak faydalanması gereken kıyıları lüks otellere, özel işletmelere vermiş durumda hem de Anayasa'yı hiçe sayarak. Şimdilerde ilgili bakan çıkmış "Kıyıları halka açacağız. Kaçak yapıları temizleyeceğiz." diyor. Sayın Bakan, siz yine konuya maalesef yanlış yerden yaklaşıyorsunuz. Sayın Bakan, sorun sizin düşündüğünüz gibi sadece üç beş şezlong satan kaçak yerlerde değil; sorun sizin artık sosyal adalet sistemini bozmuş olmanız; sorun sizin herkesin serbestçe kullanması gereken kıyıları sadece bir avuç zümrenin faydalanacağı alanlar hâline getirmeniz.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bir seçim bölgem İstanbul'a bakalım. Burası Karaköy'ün boğaza bakan kıyısı. Bu fotoğraf, üç beş kişi daha rahatça havuza girebilsin diye ayrıcalıklı bir zümreye çekilen bir duvarın fotoğrafı. Bu fotoğraf, Berlin Duvarı fotoğrafı. Ne demek Berlin Duvarı? Tabii ki bu, bir duvar değil ama siyasi bir duvar değil, toplumsal tabakaları ikiye bölen bir duvar. Aslında bu fotoğraf iktidarın kimi seçtiğini de açıkça gösteriyor.

Gelin, bir de İstanbul Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı'na gidelim. Limanın kapasitesi 4 kat büyüyecek, vatandaşımız yürürken denizi göreceğine ancak yatlara bakarak sahilden yürüyecek; o da herhangi bir yapılaşma olmazsa.

Son olarak da Burgazada'ya gidelim, Madam Martha Koyu'na. İstanbullular bu koydan rahatça denize girebiliyorlardı ancak burası iktidarın rant hırsının kurbanı olmak üzere. Güya kıyıları halka açacağını söyleyen iktidar buraya daha yeni ihale çıkardı. Bu ihaleyle "turistik tesis" adı altında başlayacak ve sahil, paralı hâle gelecek. Siz gerçekten kıyıları halka açmaktan bahsederken tam olarak neden bahsediyorsunuz? Sadece üç beş şezlong satan yeri bırakın, İstanbul'a bakın lütfen. Siz resmen halkı ev hapsine mahkûm ediyorsunuz. Kıyıları halka kapatarak vatandaşlarımızın denizden ve doğadan mahrum kalmasına neden oluyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Rızvanoğlu.

EVRİM RIZVANOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.

Zaten yaptığınız zamlarla vatandaşı depresyona soktunuz. Şimdi de vatandaşlarımızın dinlenme ve eğlenme hakkını ellerinden alıyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, ülkeyi yönetenler bugün bir yol ayrımındalar. Ya bilinçlerini kaybetmiş bir şekilde kâr hırsıyla çevrenin yok olmasını izleyecekler ya da doğru kararlar verecekler ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir Türkiye bırakacaklar.

Ben, buradan, tekrar, hepimizin 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nü kutluyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve Saadet Partisi sıralarından alkışlar)