GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Anayasa Mahkemesinin 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de 108 konuda verdiği iptal kararına ve gerekçesine, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine, Cumhurbaşkanının yürütme ve yasama yetkisinin yanında yargı yetkisini de neredeyse kendi tekeline aldığına ve Türkiye Büyük Millet Meclisini yasama yetkisine sahip çıkmaya davet ettiklerine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:91
Tarih:05.06.2024

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa Mahkememiz dün 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de yani -Anayasa'da Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yapılan değişiklik sonrası- Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'de 108 konuda iptal kararı verdi. Aslında, bu, Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle gelinen yeni döneminin yürütülemez olduğunun bir göstergesidir.

Sayın Başkan, 1982 Anayasa'mız yürürlüğe girdikten sonra 1983'te serbest seçimler yapılmaya başlandı. 2014 yılına kadar birçok kez bu Anayasa'da değişiklik yapıldı ama kör topal yürüyen bir sistem vardı. Rahmetli Özal'ın "Anayasa bir kez delinmekle bir şey olmaz." sözünden sonra 2014 yılında bir Cumhurbaşkanlığı seçimi yaptık. Bu Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra da Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi diye sonradan yasalaşan şeyle aslında fiilen bir Anayasa değişikliği yapıldı. Anayasa değişiklikleri Meclisten geçmesi gerekirken Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine bakmaksızın Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Erdoğan'ın yol yürüme tarzı ve sistemi uygulama tarzı itibarıyla aslında Türkiye fiilen Anayasa'yı askıya aldı ya da değiştirdi, bir Anayasa'ya uymama hâliyle 2014'ten 2017'ye kadar yol yürüdü. Neydi bu? Cumhurbaşkanı olarak tarafsız ve partisiz olması gereken Sayın Cumhurbaşkanı aynı zamanda Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanının yetkilerini, aynı zamanda da Başbakanın yetkilerini kullanarak bir parti ve devlette kuvvetler birliğine yol açtı. 2017'de bu durumun Türkiye'yi çok daha fazla ileri götüremeyeceği görülünce de bu fiilî durumu hukuki hâle getirmek için bir Anayasa değişikliği teklif edildi. 2017'de toplam 18 maddeyle yani 176 metre boyundaki bir yapıyı örtmek için sadece 16 metrelik bir kumaşla Türkiye yeni bir sisteme geçti. Aşağı çekince başı, yukarı çekince ayakları dışarıda kalan bir kişinin durumuyla bu ülke maalesef 2018'den bu yana yönetilmeye çalışılıyor. Fiilen 2017'de referandumla kabul edilen bu düzenleme, 2018 seçimlerinden sonra yürürlüğe girdi. 2018'den sonra, birçoğu Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetki alanına giren konuda, Cumhurbaşkanı kararı ya da kararnameleriyle, ciltler dolusu, sayfalar dolusu kararnameyle, âdeta Meclis devre dışı bırakılarak maalesef bu ülke yönetilmeye çalışıldı.

Son olarak, devletin esas yapılandırılması olan 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de, tam 108 noktada, bu kararnamenin aslında Meclisin yetkilerini gasbettiğine, Anayasa'ya aykırı olduğuna dair Anayasa Mahkemesi bir iptal kararı verdi. Daha önce de başka kararnamelerde ve başka kanunlarda da Anayasa Mahkemesi Anayasa'ya aykırılık kararı vermişti. Bu, geriye doğru yürümediği için Türkiye 2018'den 2024'e kadar tam altı yıl, rektör atamaları, Merkez Bankası Başkanı değişiklikleri olmak üzere, birçok konuda Anayasa'ya aykırı bir şekilde yönetilen bir ülke hâline geldi. Bu da yetmezmiş gibi, Anayasa Mahkemesi, bunun yürürlüğe girmesi için on iki ay daha süre verdi ve âdeta bu ülkenin on iki ay boyunca Anayasa'ya aykırı olarak yönetilmesine imkân sağlamış oldu. Elbette Anayasa Mahkemesi bu değişiklikler zaman alacağı için bir yıllık süre tanımış olabilir ama buradan Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan bütün partilere ve bütün milletvekillerine seslenmek istiyorum: Gelin, Türkiye'yi on iki ay boyunca Anayasa'ya aykırı bir şekilde yönetilme garabetinden kurtaralım ve Cumhurbaşkanına tanınan Anayasa'ya aykırı olan bu yetkileri Türkiye Büyük Millet Meclisinde düzenleyelim. Ama maalesef, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği birçok kanun dahi Türkiye Büyük Millet Meclisinde noktasına virgülüne dokunulmadan yeniden çıkarılmak suretiyle yasalaştığına göre bu konunun da ağırdan alınacağı konusunda hiç şüphemiz yok. Birçok kanun teklifi geliyor, iktidar grubu "Ya, bu değişikliklerin bir an önce çıkması lazım." diyor. "Sebep?" diye soruyoruz. "Anayasa Mahkemesi iptal etti, bir süre verdi, o süre dolmak üzere." diyorlar. Hatta, zaman zaman kanunu geriye yürüterek, yürürlük maddesine Resmî Gazete'de yayımlandığı tarih değil, daha da geçmiş tarihe atıfta bulunarak Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu bu aykırılıkları geriye doğru işletmek durumunda kalıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kaya.

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Şunu görmemiz lazım: Türkiye Büyük Millet Meclisi her geçen gün daha işlevsiz hâle getirilmek istenmişse ve o hâle gelmişse bunun tek bir sebebi var: Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde yasama yetkisini âdeta kararnameyle kullanan ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama yetkisine ortak olan Cumhurbaşkanının kanunla düzenlenmesi gereken birçok konuyu Cumhurbaşkanı kararnamesiyle düzenlemesi. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesinin bu kadar yoğun iptali aslında Sayın Cumhurbaşkanının yürütme yetkisiyle beraber fiilen yasama yetkisini de eline aldığının ve kuvvetler birliğine gittiğinin bir göstergesi. Yargıdaki atamalar, yargının işleyişi, yargının bağımsızlığıyla ilgili sorunlar, Cumhurbaşkanının bu yürütme ve yasama yetkisinin yanında yargı yetkisini de neredeyse kendi tekeline aldığı bir Türkiye tablosuyla bizi karşı karşıya bırakıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Kaya.

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Dolayısıyla, ülkemiz hem içeride hem dışarıda gerçekten çok sancılı süreçlerden geçiyor. "Devlet kültürü", "kurumsal kültür" diye bir şey neredeyse ortadan kalktı; müsteşarlıklar ile devlet kurumları ortadan kalktı. Bakanların etkisiz hâle getirilmesiyle, bugün sokakta gezdiğiniz zaman vatandaşlara "3 bakan ismi sayın." deseniz, belki birçok kişi bakanların ismini sayamaz hâle geldi. Bir hükûmet sözcüsü bile yok; Cumhurbaşkanı -Bakanlar Kurulu toplantısı demeyelim de- Bakanlarla yaptığı toplantı sonrası kendisi âdeta hükûmet sözcüsü gibi açıklamalar yapmak durumunda kalıyor. Bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin ne kadim devlet geleneğine ne de yüzlerce yılı aşan devlet kültürümüze uymayan bir durumdur. Bu, Meclisin ayıbıdır. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu ayıptan kurtulmak için mutlaka ve mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisini yasama yetkisine sahip çıkmaya davet etmek durumundayım.

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Dolayısıyla, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin artık devletin devlet olmaktan çıktığı, kurumların kurum olmaktan çıktığı ve kurumsal hafızanın yerle bir edildiği, atamalarda liyakat ve ehliyetin olmadığı, tamamen eş dost, ahbaplardan kurulu bir kabile kuruluna dönen devleti tekrar asli hüviyetine döndürme gibi bir sorumluluğu var. Biz Saadet ve Gelecek Grubu olarak yasama yetkisine, yasamanın yetkisine ve milletin yasa yapma yetkisinin tek temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerine sahip çıkma konusunda bir kararlılık içerisindeyiz. Burada grubu bulunan veya bulunmayan tüm partileri ve bütün milletvekillerimizi de bu konuda hassasiyet sahibi olmaya davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.