| Konu: | Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 29.05.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA CEYLAN AKÇA CUPOLO (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli Genel Kurul ve ekranları başında bu Genel Kurulu hâlâ izlemeye tahammül eden halklarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Başlarken, geçtiğimiz günlerde Diyarbakır'dan İstanbul'a giderken Tarsus'ta kaza geçiren otobüste yaşamını yitiren hemşehrilerimi saygıyla anıyorum, yaralılara şifa diliyorum, ailelerine de sabır diliyorum.
Yine, başlarken, biz bu Genel Kurulda konuştuğumuz sırada özel sektör öğretmenleri eylem yapıyorlardı, bazıları gözaltına alınmıştı. Genel Kurulda bu dile getirildi ama şeytanın aklına gelmeyecek bir biçimde bu özel sektör öğretmenleri yani özel sektörün çarkları içinde ezilen bu öğretmenleri atanamayan, atanamadığı için polis olanlara dövdüren zihniyeti de, bu şeytana şapkasını ters giydiren zihniyeti de lanetliyorum.
İkinci bölüm üzerine söz aldım ben. Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi normalde işte benim de üyesi olduğum Dışişleri Komisyonuna gelmeliydi, bizim orada bunu tartışmamız gerekirdi ama akçeli işler Plan ve Bütçeye gideceği için Plan ve Bütçede görüşüldü. Ben de sağ olsun, Plan ve Bütçedeki arkadaşlarımdan bu teklifi alarak haberdar oldum.
Gözümü kapatıp bu teklif ne manaya geliyor olabilir, neyi amaçlıyor olabilir dediğimde aklıma trafiğin yoğun olduğu bir yerde park yeri tutan değnekçiler dışında bir şey gelmedi. Açıkçası, Dışişleri Bakanlığının değnekçilik rolüne soyunduğunu görüyoruz. "Ben nereden komisyon alabilirim, ben nasıl buradan aslan payımı alabilirim?" diye yine derenin başına çökmüş bir kurt misali para avına düştüğünü görüyoruz.
Yine, Dışişleri Bakanlığı, sanıyorum ki EYT'liler gibi hayat pahalılığından, yüksek enflasyondan, artan kira fiyatlarından şikâyetçi olmalı ki ek gelir kapısı aramaya başlamış ve yine, vize ücretleri üzerinden kendine bir kaynak yaratma çabasına girmiş olmalı. Bununla kalmıyor, muhtemelen inşaat ürünlerindeki artışı da öngördüğü için diyor ki: "Taşınmazları da ben inşa edebilirim." Teklifin içine böyle bir düzenleme de koyuyor. Bu arada EYT'lilerden, EYT'li olan kişilerin yüzde 47,9'unun da çalışmak zorunda olduğunu, emekli oldukları hâlde çalışmak zorunda olduklarını bu Genel Kurulun gündemine tekrar bırakmak istiyorum.
Bu teklifi yine düşünürken aklıma istemeden gri pasaport skandalı geldi. Dedim ki: O zaman bu teklifle, bu Vakıfla galiba gri pasaport skandalının 2'nci sezonunu çekmek istiyorlar. Yeni bir skandal, dış politikada yeni bir kapı açma hedefi varmış gibi görünüyor.
Yine, Vakfın amacını öngörmeye çalıştığımızda dedim ki: Tamam, belki de ABD Dışişleri Bakanlığından emekli olanların daha sonra gittiği Center for American Progress gibi, böyle CAP gibi bir yapı belki de hayal ediyorlar. Ama CAP'in bütçesini CAP kendisi üretiyor, bunun bütçesini Dışişleri Bakanlığı üretmeye devam ediyor. Yani emekli olmuş, herhangi bir işlevi kalmamış AK PARTİ'li milletvekiline, bürokrata yeni bir hobi alanı üretmek gibi görmekten alıkoyamıyorum kendimi.
Yine düşündüm, dedim ki: Acaba, Foreign Policy Research Institute gibi yani UPenn Üniversitesinin kendi bünyesinde kurduğu, ABD dış politikasına bir nevi ışık olma, yol olma amacıyla kurulmuş, 30'larda kurulmuş bu enstitü gibi bir şey mi? Ama baktığımda yapısına yine böyle bir şey göremedim. Bir üniversitenin ürettiği vakıf, orada FPRI'da bir üniversite bu vakfı üretiyor; bizim Vakfın tavuk mu yumurtadan çıkıyor, yumurta mı tavuktan çıkıyor, vakıftan mı üniversite çıkar, üniversiteden mi vakıf çıkar hesabına girdiğini yine görüyoruz. Mülkiye varken, Boğaziçi varken, bu ülkenin o kadar saygın, uluslararası ilişkiler birimi olan üniversitesi varken onları barış imzacısı olduğu için bir gecede yerinden eden, görevinden eden, üniversiteden atan anlayış üniversite kuracakmış; kimi inandıracaksınız oturup göreceğiz. Yani önümüzde, elimizde ne kalıyor? Türk tipi think-tank bir şey ama ne olduğunu biz de çözemedik, yine mutant bir think-thank düşünce kuruluşu gibi bir şey oluyor. SETA varken buna neden gerek var, onu anlamıyorum. Galiba SETA'lıları alıp burada Yönetim Kuruluna koymayı planlıyorsunuz. Hani vardı ya, işte, yabancı gazetecileri hedef alan raporları hazırlayan ve AB'nin Türkiye'nin işlerine müdahale ettiğini söyleyen ama AB'den fon alan SETA'ya yeni bir istihdam alanı yaratıyormuşuz gibi görünüyor.
Yine, bu teklifle birlikte, bu Vakıfla birlikte Türk tipi başkan, Türk tipi bakanıyla, Türk tipi vakfa başkan atayacak; sonra bu Türk tipi garip oluşum kendisine, kendi vatandaşına blokaj koyacağı bir yapı oluşturacak. Buna kesinlikle karşı çıktığımızı "hayır" diyeceğimizi söylemek istiyorum. Bu Vakfın oluşturacağı apartman üniversitelerine de karşı çıkacağımızı "hayır" oyu vereceğimizi tekrar belirtmek istiyorum. Vakfa bir finans uzmanı alacağını söylüyor. TÜBİTAK'a hayvanat bahçesi müdürü atayanların nasıl bir finans uzmanı bulacağını merak ediyoruz, bunu da göreceğiz. Bu üstün akıl nasıl bir finans uzmanı bulacak, onu da göreceğiz. Yandaşların liyakatsiz çocuklarına bir istihdam alanı yaratacak, bunun da farkındayız, o yüzden "hayır" diyeceğiz. Çünkü bu bize neyi anımsatıyor biliyor musunuz? Kayyum atanan belediyelerde belediye kadrolarını 100 bin, 200 bin gibi fiyatlarla satışa çıkaran kafayı hatırlıyoruz, buradan komisyon alan bazı AKP'li vekilleri hatırlıyoruz; buna da izin vermeyeceğiz, bunun da önünde duracağız.
Yine, bebek bezinden, mamadan vergi alan, sonra da "Vay anasını, bu doğum oranları, nüfus yaşlanmasına neden oluyor!" diye şaşıran anlayış, bu Vakfa vergi muafiyeti veriyor ya da vergi indirimi getiriyor. Mesela, bu Vakıf ne yapacak? Paralel bakanlık mı yapacak? Paralel stres bozukluğu yaşayan böylesi bir siyasi parti daha sonra bu sistem değiştiğinde şöyle diyecek mi: Hayır, ben bu paralel Vakfın hiçbir parçası olmadım, bu paralel Vakfın üniversitesinin heyetinde de yer almadım. Burada yer almayı düşünen AK PARTİ'li bürokratlara ve milletvekillerine şimdiden dostane bir uyarıda bulunuyorum: Daha önce böyle yapılarda var olan arkadaşlarınıza ne yaptığınızı, ne yapıldığını gördünüz, siz de bunlarda yer alacaksanız lütfen dikkat edin.
Vize serbestisinden vize komisyoncusuna dönüşen dış ilişkilerin gerçekten de gelişmeye ihtiyacı var ama bu gelişmenin önünde duran asıl engel atanan liyakatsiz Bakandır. Evliya Çelebi'ye dönmüş olan bu Bakana bir önerge vermiştim, bu önergeyi yanıtlamayacağını biliyorum hatta şöyle diyecek: "Süresi içinde cevaplandırılamadığından gelen kâğıtlarda yayınlandı." Ben burada bu sorularımı sormak istiyorum: Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi neden Dışişleri Komisyonunda görüşülmedi? Eğer Diplomasi Akademisi zaten bu işi yapıyorsa, bu yürürlüğe giren Kamuda Tasarruf Genelgesi "masrafları kısacaksınız" diyorsa neden böyle bir Vakfı kurmaya ihtiyaç duyuyorsunuz? Bu Vakfa daha sonra nasıl vergi muafiyeti getirmeyi planlıyorsunuz? Dış Ekonomik İlişkiler Kurulunun dış ticaretteki etki gücü göz önünde bulundurulduğunda, Vakfın ihracat yapan birçok firmadan rüşvet alıp almayacağını nasıl belirleyeceksiniz, nasıl kontrol edeceksiniz? Yolsuzlukta neredeyse bir markaya dönüşmüş bir yönetim olarak bunun önüne nasıl geçeceksiniz?
Yine, teklife göre, kurulması amaçlanan Vakfın yapısı belli, işte Mütevelli Heyeti, Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu olarak belirlenecek. Teklifte "Vakfın organları" kısmında maddeleri de değerlendirdiğimizde; faaliyetti, harcamaydı, gelir elde etme konusundaki karar ve denetleme mekanizması tamamen Bakanlığın eline bırakılmış; buradan hareketle Vakıf personelleri hangi objektif kriterlerle alınacaktır?
Yine, teklifte, Denetleme Kurulunun Dışişleri, Maliye Bakanlığı personelleri tarafından atanması vurgusu yapılmaktadır. Parlamentodan onayı istenen Vakfın denetimi, yine Parlamentoda ilgili Komisyonlar tarafından denetime açık olacak mıdır?
Yine, "aracılık hizmeti"yle neyi kastediyorsunuz, lütfen bize açıklar mısınız? Bu ülkede yaşatmadığınız, hatta yaşamından bezdirdiğiniz insanların başka yerde yaşama umudu aramasının önüne mi geçeceksiniz şimdi?
8'inci soru -aslında, önergede vermemiştim, yine burada sorayım- Cumhurbaşkanının darmaduman ettiği ilişkiler hasebiyle randevu almakta güçlük çektiğimiz ülkelere vize de sağlayacak mı? Mesela, Cumhurbaşkanına vize sağlayacak mı; en son, Washington'daki vizesi iptal edilmişti, şimdi ne yapacak, onu merak ediyorum?
Bir de bu Genel Kurulun ilk saatlerinde sığınmacılarla ilgili bir önerge görüşüldü. Buraya çıkıp Refah'taki mültecilerin durumu için ağlayanlar, Suriyeli mültecilerin cinayet işlediğini, suça karıştığını, kabul edilemez mülteciler olduğunu... Mülteciler arasında seçicilik yaptılar, bu ikiyüzlülüğü de yine burada halklarımızın gündemine bırakmak istiyorum. Bu Vakfın üretmeye çalıştığı diplomat tipi aha buradaki adamdır; bu Lyon Konsolosu var ya, yanındaki rahibe böyle bir parmak işareti yaparak, oradan kendine küçük siyasi bir rol devşirerek liyakatsiz, ne olduğu belirsiz diplomat yaratmaktadır.
Bu teklife "hayır" diyoruz, kabul etmiyoruz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)