| Konu: | Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 29.05.2024 |
FERİT ŞENYAŞAR (Şanlıurfa) - Kanun teklifinin 5'inci maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu, onurlu halkımızı ve cezaevinde rehin tutulan bütün arkadaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
İktidar partisi vekilleri kürsüde konuşurken Osmanlı dönemindeki vakıf sisteminden bahsetti, ben de oradan devam edeyim. Osmanlı'da vakıf kültürü yaygındı; vakıfların amaçları gelir dağılımında adaleti sağlamaktı, "Komşusu açken tok yatan bizden değil." anlayışı hâkimdi. Bu yasayla kuracağınız vakfa baktığımızda, vakıf faaliyetleri dışında her şey var; rant var, ticaret var, huzur hakkı altında maaş var ve biz bu huzur hakkına "kul hakkı" diyoruz. Osmanlı'da Hilal-i Ahmer Cemiyeti de vardı ve günümüzdeki adı Kızılay. Kızılay Başkanınız deprem anında çadır sattı. Bütün saygın kuruluşları rant alanına çevirdiniz.
Bir vekiliniz de kürsüde "Biz hiç kimseye zulüm yapmadık." diyor. "Allah'tan korkun!" diyorum; 700 metre ileride yüz on altı gündür Adalet Bakanlığının önünde "Nerede adalet, nerede devlet!" diye feryat eden bir anne var; bütün dünya bu annenin sesini duydu ama siz duymadınız bu feryadı. Bu adaletsizlik giderilene kadar bu adaletsizliği beş yıl boyunca Meclis gündeminde gündeme getireceğim.
Genel Kurula getirdiğiniz kanun maddelerinin özeti, vakıf yoluyla yandaşlara rant sağlamaktır. Emekli ve asgari ücretle geçimini sağlayanlar ne durumda, bundan haberiniz yok. Sizlere halkın durumunu anlatmaya çalışayım.
Geçenlerde seçim bölgem olan Urfa'da çöpleri karıştıran yaşlı bir amca gördüm. İlerlemiş yaşına rağmen çalışmak zorunda bırakılmış, elleriyle çöpler arasında ekmek parası arıyordu, kâğıt ve plastik topluyordu. Her ilimizde yaşlılarımız yokluktan, yoksulluktan bu tür işleri yapmak zorunda bırakılmış.
Yine, işlek caddelerde yaşlı teyzelerimiz karşılıksız para almaktan çekindikleri için ellerindeki kalem ve peçeteleri Allah rızası için satın almamızı diliyorlar. Ülkede emeklileri ikinci bir işte çalıştırmaya mecbur bırakan ve yaşlılarımızı Allah rızası için dilendiren, siyasi iktidarın keyfiyetçi yönetimidir.
Size açık söylüyorum: Beceremiyorsunuz, beceremediğinizi bildiğiniz hâlde ülkeyi hukuki ve ekonomik anlamda karanlık günlere taşıyorsunuz. Sizlere tavsiyem, utanın ve halktan özür dileyin. Vicdan insanlığın mayasıdır; mayasında adalet olmayanın yöneticiliğinden de adalet beklenmez. Adalet vicdanda başlar, gerisi boş, gerisi teferruat.
Siz bu maddeyi onaylatmakla ne istemişsiniz, bir bakalım. Dışarıda sizin bu ekonomiyi yönetememenizden kaynaklı, bir kuru soğana muhtaç bırakılmış o kadar insanımız varken siz diyorsunuz ki "Birileri 2'nci, 3'üncü ya da çoklu maaş alsın." "Bunun adı huzur hakkı." diyorsunuz, neyin huzur hakkı, kime bu hak? Bu nasıl bir vicdansızlık, bu nasıl bir adaletsizlik? Adına "huzur hakkı" diyorsunuz, siz önce şu halkın huzuru için bir adım atmaya çalışın; bir gün olsun işçinin, işsizin, emeklinin, kamu emekçisinin huzuru için Meclise bir kanun getirin, biz de getirdiğiniz bu kanuna destek verelim ama halkı düşündüğünüz yok. Halka sırtını dönmüş bir iktidar olmasaydınız halk bugün bu kötü durumda olmazdı. Dışarıda milyonlarca işsiz var; gençler yıllarca eğitim görüyor, üniversite bitiriyor, sonra çoğunluğu işsiz kalıyor. İş arıyor gençler, iş bulamayınca, huzur görmeyince çareyi yurt dışına gitmekte görüyor. Aradıkları huzur sizin arkadaşlarınıza ayırdığınız huzur gibi değil, yanlış anlamayın; onların aradıkları huzurda emeksiz kazanç yok, haram yok. Yoksulluk alıp başını gitmiş, insanlar iş arıyor, insanlar kirasını ödeyemiyor. Bir çarşıya, pazara çıkmaya utanır oldu insanlar fiyatlardan dolayı, siz kalkıp diyorsunuz ki: "Birileri huzur hakkı alabilsin." Yeter, yeter bu kadar usulsüzlük. Bir de utanmadan usulsüzlüğü Meclis Genel Kurulunda resmîleştirmeye çalışıyorsunuz. Yok efendim, bir maaş alıyor, 2'nci maaşı da alabilirmiş; yok öyle yağma! Dışarıdaki yurttaşlarımız evine ekmek götürmekte zorlanırken, kimisi kirasını ödeyemezken, kimisi çocuğuna bir çikolata alamayacak durumdayken her kim olursa olsun emek sarf etmeden 2'nci ya da 3'üncü maaş alanlara alacakları maaş zehir olsun, zıkkım olsun.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şenyaşar, lütfen tamamlayın.
FERİT ŞENYAŞAR (Devamla) - Bir kez daha diyorum, "huzur" değil, zıkkım olsun. Bizim parti vicdanımız bu adaletsizliği kabul etmiyor ama siz illa "Meclis çoğunluğu bizde, istediğimiz gibi arkadaşlarımızı, dostlarımızı destekleyip onlara ek maaş üretiriz." diyorsanız bunun adı da zulümdür. Zulmünüz karşısında susmayacağız, bu halk susmayacak. Mecliste çoğunluk sizde olabilir ama bu yanlış kararlarınız, rantınız bu ülkede yaşayan vicdanlara yenilecek, bu halkın adaletine yenilecek. Zulme susmak insanlık onuruna aykırıdır, biz susmayacağız, 85 milyon yurttaşın hakkını savunacağız. "Huzur hakkı" adı altında aldığınız her kuruş da haram olsun. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)