GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Saadet Partisi Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:86
Tarih:23.05.2024

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelin, bugün, hep beraber 90'lı yıllara dönelim ve Adalet ve Kalkınma Partisinin kurulduğu günlerin öncesini hatırlayalım. Adalet ve Kalkınma Partisi elbette 90'lı yıllarda birçok toplumsal bedelin sonucu olarak ve millî iradenin yönlendirmesiyle ortaya çıkmış bir siyasi partidir. Bugün mafya-siyaset ilişkileri yeniden gündeme geldiği için, şimdi bedel ödeme sırasının kimde olduğunu biraz düşünmeye ihtiyacımız olduğu için bu gözlemi paylaşıyorum. Yani 1990'lı yılların siyaset sahnesindeki açmazlar size iktidarın yolunu açtı. Bugün o açmazları toplumca yaşıyoruz ve kaynağında da maalesef sizler varsınız. Neydi bu açmazlar? Ekonomik krizler, faili meçhul cinayetler, özgürlüklerin statüko tarafından budandığı yıllar, "derin devlet" adı altında siyaset-mafya-yargı çetesinin bu ülkenin kaynaklarını sömürdüğü günler. Tüm bunlara ilaveten hükûmetlerin çoğu elleri kolları bağlı olarak beklemiş, kendilerine zararı dokunmasın diye bunları halının altına süpürmüş, sorunların çözümü yerine kendi vatandaşlarımız üzerindeki çeşitli baskı araçlarıyla denetimini artırmaya çalışmıştır. Gözaltılar, kayıplar, faili meçhuller, haksız tutuklamalar, haraca bağlanan iş adamları, devletin âdeta bir nüfuz ticaret alanı olarak görüldüğü yıllar. Dönemin MİT raporuna göre "terörle mücadele ediyoruz" adı altında tehdit, gasp, haraç, cinayet gibi suçlara bulaşmış uyuşturucu taciri mafyayla korucu aşireti liderlerinin devletin eli ayağı konumundaki kolluk güçlerimizi, hukuk sistemimizi ve dolayısıyla siyaseti rehin aldığı yıllar. Bunları şunun için hatırlatıyorum: Bugün de maalesef milletimizi zora sokan çok ciddi adım ve sorunlarla karşı karşıyayız ve maalesef bunlar 1990'lı yıllara ve 1990'lı siyasal süreçlere benziyor. Ekonomi, döviz, enflasyon, yolsuzluklar, bunlar bir tarafa, tıpkı o günlerdeki gibi suç imtiyazı tanınmış çeteler devleti âdeta tehdit eder hâle gelmiş. O dönemde kayıp silahlar için kamu görevlileri "Devlet sırrı söyleyemem." diyordu. Şimdi de bir mafya bozuntusu, elindeki silahlarla ilgili "Bilgi veremem, dışarıda söylerim." diye bir beyanatta bulunabiliyor. O gün olduğu gibi bugün de şeffaflıkla sorunları çözme yerine iletişim kanallarını tıkamaya, bilgileri paylaşmanın önüne geçmeye ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin devreye girmesinin önüne set çekmeye çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız. Şimdilerde gündeme sokulan dezenformasyon yasası ya da etki ajanlığı gibi konularla bu şeffaf süreçleri işletmek yerine, maalesef bu ülke daha da karanlığa, sorunlarını daha da konuşamadığı günlere doğru götürülmeye çalışılıyor.

O yıllardaki partilerimiz olan Refah Partisi ve Fazilet Partisi dönemlerinde gerek Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerek siyaset yaparken nasıl siyaset kurumu, mafya, polis arasındaki kirli ilişkilerin açığa çıkması için mücadele veriyorsak bugün de emin olun Saadet Partisi ve Gelecek Partisi olarak yine bunların açığa çıkması için mücadele vermeye devam edeceğiz.

Bu durumun vahim olarak nitelendirilmesinin çok önemli sebepleri var çünkü yetkilerini aşan memurların, bürokratların ve güvenlik bürokrasisindeki bir kısım kişilerin yasa dışı eylemlerinin savcılıklar tarafından örtbas edildiği bir süreci yaşıyoruz.

Değerli milletvekilleri, devlette kadrolaşma günün sonunda hem devlete hem millete zarar veriyor. Daha taze "Ne istediler de vermedik?" siyasetinin sonuçlarıyla hep beraber yüzleşmedik mi, bedelini hep beraber ödemedik mi, ödemeye devam etmiyor muyuz? Bugün de "Ne istedilerse verdik." diyerek birilerine başka şeyler vermeye kalkarsanız, bizim neslimizden sonra belki de bizler bu bedellerin benzerlerini ödemeye devam edeceğiz.

Emniyet güçlerimiz, askerlerimiz, hâkimlerimiz, savcılarımız ya da birtakım ajanların kontrollerine girme ihtimali olan üst düzey bürokratlarımız, bakanlarımız; hepimiz insanız ve bir imtihandan geçiyoruz. Dolayısıyla, hiç kimseyi şeytanıyla baş başa bırakmayalım. Bu kadar geniş yetkileri kullanan kişileri siz denetlemediğiniz zaman ya kendi zaaflarının esiri hâline gelirler ya da organize suç örgütlerinin birer aparatı ve rehini hâline gelebilirler. Buradan görevini layıkıyla yapan bütün bürokratlarımıza elbette sonsuz teşekkürler ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

BÜLENT KAYA (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Onlara maaşlarından daha fazla şey borçlu olduğumuzu da biliyorum ve onları tenzih ediyorum. Aslında, burada, o dürüst çalışanların, bütün yargı ve güvenlik bürokrasisiyle dürüst çalışanların, siyasetçilerin hukukunu korumak için de bu kirli ilişkileri hep beraber ortaya çıkarmak gibi bir sorumluluğumuz var. Zira, ülke yönetiminin şeffaflıktan ve hesap verilebilirlikten uzaklaştığı her dönemde bunun toplumsal, siyasi ve ekonomik faturasını bu millet ödüyor. Bu faturayı bu millete ikinci kez ödetmeyelim. Buradan AK PARTİ'nin adalete inanmış, milleti için kaygılanan milletvekillerine de sesleniyorum: Gelin bu günaha ortak olmayın. Bu konunun araştırılmasından kaçınmanız kendi şahsi ihtiraslarına mahkûm olmuş çetelerin elinde rehine olmuş o siyasilere de o bakanlara da o güvenlik ve yargı bürokratlarına da haksızlık olur, onları da kendi nefisleriyle baş başa bırakıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (Devamla) - Ama burada göstermiş olduğunuz ilgiye bakınca maalesef ümitlerim kırılıyor ama muhalefetin etkili çalışmasıyla ben Türkiye'nin yeniden aydınlık günlere kavuşacağını umut ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)