| Konu: | Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 85 |
| Tarih: | 22.05.2024 |
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli Genel Kurul; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, iki gündür Kobani kumpas davasını konuşuyoruz, doğrusu iki gün değil, 2016'dan beri konuşuyoruz; evet, bunu, bu davayı, bu Meclis, bu Genel Kurul 3 dönemdir aslında yakından biliyor, en azından dinleyenler için bunu söyleyebilirim.
Bu konuşmayı yapmak için bir çalışma yaptım, merak ettim gerçekten -bu, 12'nci önergemiz oldu galiba- bu önergelere dair ve diğer Kobani tartışmalarına dair iktidar grubu acaba ne demiş diye; ciddi ciddi çalıştım, bütün notları çıkardım. Şöyle: 2017 26 Temmuzundan işte bugünkü hatibe kadar, vekile kadar bütün konuşmaları okudum satır satır, bir kısmını okuyayım: Alpaslan Kavaklıoğlu, Ekrem Çelebi, Yılmaz Tunç, İbrahim Yurdunuseven, Emine Yavuz, İbrahim Yurdunuseven, İsmail Bilen, İbrahim Yurdunuseven, Mustafa Arslan, Cem Şahin; son günleri katmadım, tarihleri zaman kaybetmemek için almıyorum. Ve ne çıktı biliyor musunuz? Bir ezber demeyeceğim, motamot aynı konuşmalar; yine zaman kaybetmemek için söylemeyeceğim, size bu metinleri verebilirim; gruplara, özellikle iktidar grubuna verebilirim.
Ya böyle bir şey olabilir mi? Bir parti, HDP, tamamen tasfiye edilmeye çalışılacak, kaç seçimdir bu Kobani kumpası üzerinden bir propaganda yapılacak, her gün yargıya talimat verilecek Cumhurbaşkanı düzeyinden Genel Başkanlığa kadar ve bu Kobani protestolarıyla ilgili beş cümleden fazla cümle kurulmayacak; işte algı böyle yaratılıyor, işte Goebbels'in bu yüzden hâlâ adı biliniyor ama hakikaten Goebbels bugün herhâlde mezarında ters dönüyordur çünkü AKP Grubu çok daha başarılı. Ne demişler? Hep aynı cümleler... Böyle başlıyor: "6-7 Ekim 2014 tarihlerinde Halkların Demokratik Partisinin Kobani olayları dolayısıyla halkı sokağa çağırması neticesinde..." diye başlıyor ve devam ediyor. Demek ki yazım ekibi yazmış, bu konuda her önerge getirdiğimizde aynı metin gelip burada okunmuş. Bunu Türkiye'ye şikâyet ediyorum ya. Bir partinin eş genel başkanları dâhil, MYK üyeleri dâhil onlarca üyesine dört yüz yılı aşkın ceza vereceksiniz, sekiz yıldır içeride tutacaksınız, seçim kampanyalarında sadece kutuplaştırmak için Kobani protestolarını kullanacaksınız ve ölümlerden bir tek ismi söyleyeceksiniz: Yasin Börü ismini. Ben size başka isim söyleyeyim. Siz Kobani protestoları sırasında bu Mecliste bizim söylemimiz dışında çocukların öldürüldüğünü hiç duydunuz mu? Ben size söyleyeyim, sadece 8 yaşındaki Yusuf Çelik babasının elini tuttuğu sırada katledilmiş. Yine, Sinan Toprak, Süleyman Balcı, Baver Şeyhanlıoğulları, Yunus Aktaş, Mert Değirmenci, Serhat Savaş; bunlar çocuktular ve katledildiler. Buralarda çokça bu isimleri söyledik. Şimdi, 7 Hazirandan bu yana bir tasfiye konseptiyle bu dava devam ettirildi ve en son kendilerince bir ceza verdiler. Hukukçular da hayretle arıyorlar bizi, 302'ye yardım fiili de icat edilmiş oldu. Ben yirmi yıl ceza avukatlığı yaptım; "302'ye yardım" diye bir şey yoktur ya, ne Yargıtay içtihadında ne AİHM'de ne uluslararası sözleşmelerde. "302" dediğin fiildir, eylemdir. Nerede eylem, kim eylem yapmış? Mahkeme -yine bütün kısa kararı okudum- saymış 5.300 küsur olayı, "Hepsinden beraatine..." demiş. İlliyet yok ki. Ya, üç satırlık bir "tweet"ten kırk iki yıl, otuz yıl, yirmi yıl ceza veren bir tarih yoktur herhâlde. Evet, bu 2'nci Dreyfus davasıdır ve burada topyekûn bir halk hedefleniyor, topyekûn halkların dostları hedefleniyor, topyekûn bir siyaset tasfiye edilmek isteniyor. Ve size şunu söyleyeyim: Hakikaten bu dava baştan sona -hukuken de biliyorum bunu, siyaseten de biliyorum, baştan beri içindeydim- adım adım organize edildi, planlandı; mahkeme heyetinden iddianamesine, iddianamesinden duruşma salonuna, duruşma salonundan arkadaşlarımızın Edirne'ye, Sincan'a, Kandıra'ya gidişine kadar organize bir planlama var ortada; bir dava yok, ortada siyasi bir kumpas davası var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Evet, "Kobani davası nedir?" diye sorarsanız sözün cezalandırılmasıdır. Kobani, düşüncenin cezalandırılmasıdır. Kobani, demokratik siyasetin cezalandırılmasıdır. Cezayı tırnak içinde söylüyorum; Kobani, Kürt halkının ve onun dostlarının, onun yanında duranların cezalandırılmasıdır. Kobani'nin düşmemesine aynı zamanda bir cevaptır bu ve bu, IŞİD'in yenilgisinin cezalandırılmasıdır. Neden IŞİD yenildi ki Kobani'de? "Halklar kazanmamalıydı, IŞİD kazanmalıydı."nın cezalandırılmasıdır ve bunu hakikaten 2'nci Dreyfus davası olarak çok konuşacağız ama burada bize şunu söylemeyin -biz konuşmak istediğimiz için buraya getiriyoruz- sakın bize "138" demeyin; 138'i "Karşı hamlemizi yapar." diyenlere, her gün kapatma davası çağrısı yapanlara lütfen hatırlatın çünkü biz yargıyı etkilemeye...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bana bir dakika daha verir misiniz?
BAŞKAN - Verdim, 2'nciyi veremiyoruz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - O zaman bitireyim Başkanım.
Kapatma davası çağrısı yapanlara, her gün "Demirtaş'a idam!" sloganları attıranlara, Kobani protestolarını bütün siyasetlerinin merkezine koyarak geleceği inşa edenlere lütfen bu 138'i hatırlatın çünkü biz, yargıya müdahale eden değil yargının silah olarak üzerinde tutulduğu ve cezalandırılmak istendiği bir partinin mensuplarıyız. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)