| Konu: | DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 21.05.2024 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiği tarihlerden itibaren devlet içerisinde silah ve çatışmanın alternatif yollarla çözümüne dair bir kısım konuları gündemine aldı. 2009 yılında önce gizlenen, Oslo'da örgütle yapılan görüşmelerin kamuoyuna yansımasından sonra gizlenen ama 2014'ten itibaren "İmralı'da artık görüşüyorum, evet." diyen bir Başbakanın etkisiyle başlayan, adına da "çözüm süreci" denen bir süreç yaşadık. Bu sürecin iki tarafı vardı; biri Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı. Onlar, hayır, bu sürecin sahibi devletti... İster devlet olsun ister Hükûmet olsun ama bir tarafta Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı var; diğer tarafta, İmralı ve Kandil'in kontrolünde olan örgüt var. Bir de bu işi kolaylaştırıcı bir rol alan HDP var. Şimdi -sanki biz bu süreçleri hiç yaşamamışız gibi- Adalet ve Kalkınma Partisinin o süreçlerden kendisini sütten çıkmış ak kaşık gibi yansıtması doğru bir şey değil, bu kayıkçı kavgasıyla bu süreçlerin üstünü örtemeyiz. Dolayısıyla bu süreçten Türkiye Cumhuriyeti devletinin, milletimizin, siyasi partilerin çıkardığı olumlu ve olumsuz dersler var. Bunlar elbette dünya genelinde denenmiş modeller fakat bu süreçleri zehirlemek isteyen insanlar olduğu gibi, bu süreçleri suistimal etmek isteyen kişi ve kurumlar da olmuştur. Dolayısıyla bugün, Adalet ve Kalkınma Partisi sütten çıkmış ak kaşıkmış gibi çözüm sürecinden, o süreçlerde yaşanan olaylardan bir ders almazsa ya da sorumluluk almazsa bu işin içerisinden çıkamayız.
"5 Ekimde başlayan olay" diye Özlem Hanım başladı. Peki, 5 Ekimde başlayan olaylar tabiri caizse örgütün sokakları tahkim etmesi ise "İmralı'dan siz bir mesaj gönderseniz de bu olaylar sona erse." diye devlet adına yardım isteyen kimdi? Adalet ve Kalkınma Partisi. İmralı'dan gelen mesaj WhatsApp üzerinden önce Sırrı Süreyya Önder Bey'e, ardından da Selahattin Demirtaş'a okutulup "Tamam, maksat hasıl oldu, eylemleri sona erdirin." diye Öcalan'ın mesajı sizlerin aracılığıyla kamuoyuna duyurulmadı mı? Madem örgüt sokakları terörize ediyordu, ne diye örgütün lideriyle İmralı'da bu görüşmeleri yapıyorsunuz? Yetmedi, üç ay sonra oturdunuz Dolmabahçe'de, bu devletin Başbakanı ile ilgili partinin, kolaylaştırıcı olan partinin yöneticileriyle İmralı'dan gelen 10 maddelik çözüm sürecine dair paketi kamuoyuyla paylaştınız ve Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan da dedi ki: "Bu son derece olumlu bir adımdır, biz de bu adımı destekliyoruz." Şimdi, 6-8 Ekim olaylarını sadece bir kesimin üzerine yıkacak bir şeyi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
BÜLENT KAYA (Devamla) - Bu süreçten, bu kayıkçı kavgasından ülkeye bir fayda gelmez, sadece birbirimize laf yetiştirmiş oluruz ama bu sürecin artıları eksileri var; gelin, hep beraber konuşalım.
Bu davaya ne davası dediniz? Kobani davası; hukuki gerekçeleri zayıf olan bir davaya psikolojik destek bulmak için "Kobani davası" dediniz. 36 vefatın ailelerini sömürmek için "Kobani davası" dediniz. İş yerleri yağmalanan, yakılan insanların duygularını sömürmek için "Onların katillerini yargılıyoruz." dediniz. 2.700 civarında müşteki var değerli AK PARTİ'li milletvekilleri, 2.700 müştekiye karşı işlenen bütün suçlardan dolayı beraate dair 140 sayfalık karar elimde; 2.700 isim tek tek sayılıyor ve bütün suçlardan dolayı "beraat" diyor, siz hâlâ çıkmış "Yüreğimize su serpildi, Kobani'deki katiller cezalandırıldı." diyorsunuz. Hâlâ algıyla, hâlâ operasyola uğraşıyorsunuz. Gelin, bu 36 kişinin duygularını, 2.700 kişinin duygularını sömürmekten vazgeçin, bu süreçleri bir kayıkçı kavgasıyla değil daha sağlıklı bir şekilde konuşalım.
Bu bir Kobani davası değil, AK PARTİ'nin siyasi kumpas davasıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)