GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:84
Tarih:21.05.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bu 10'uncu önergemiz, onu öncelikle söyleyeyim. 10'uncu defadır bu kürsüde, bu Parlamentoda Kobani protestolarında yaşanan ölümlerin, suçların bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkarılması için talepte bulunuyoruz ama iktidar grubu ve ortağı tarafından bu önergelerimiz reddediliyor.

Tabii, konuya geçmeden önce -atlamak istemiyorum- Kobani kumpas davasında rehin tutulan ve haklarında dört yüz yılı aşkın -tırnak içinde söylüyorum- "ceza" verilen -"ceza" bölümü tırnak içinde- bütün arkadaşlarımı grubumuz adına, partimiz adına sevgiyle selamlıyorum. Hepsine kucak dolusu selamlarımızı gönderiyoruz ve kendileriyle onur duyuyoruz, direnişleri önünde de saygıyla eğiliyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Kobani'de ne oldu? 15 Eylülde IŞİD, Kobani'yi kuşattı ve Salih Müslim acil yardım talebinde bulundu, yüz binlerce insanın, 400 bin Kobanilinin ölüm tehdidi altında olduğunu ifade etti. Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Stefan de Mistura 7 Ekimde açıklama yaptı ve katliam riskine dikkat çekti, "Kobani halkını koruyalım." çağrısında bulundu; Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun da Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri de aynı çağrıyı yaptı. Bütün dünyada bu çağrılar çığ gibi büyüdü ve 25 Eylülden sonra bütün dünyada, bütün kıtalarda Kobani halkıyla dayanışma eylemleri yapıldı ve IŞİD protesto edildi.

Bu protestolar 25 Eylülde başladı, neden "6 Ekim" geçiyor; onu da bir soru olarak koyuyorum. 6-8 Ekimde genel kabul gören veri -çünkü iktidar soruşturmuyor, kovuşturmuyor, failleri bulmuyor, yakalamıyor, ceza vermiyor- 54 ölüm ve bunların 47'si partimizden, HDP'li, partimizin üyeleri, yöneticileri. Ve bundan sonra ne oldu, protestolar sırasında ne oldu gerçekten? Faşist, paramiliter, hizbulkontra güçleri destek aldılar, iktidar kışkırttı bunları ve engellemedi; engellemediğine dair yüz binlerce tanık gösterebiliriz, bu da kayıtlarda bulunsun. Araştırma önergelerimizi reddedenler, engellemeyenler aynı zamanda. Peki, ölüm, yaralama ve yağmalamayı kim yaptı? Bu hâlâ büyük bir soru işareti olarak duruyor çünkü iktidar peşine düşmedi; neden düşmedi, onu anlatacağım. Nasıl bir dönemdi? Gezi'den bir yıl sonraydı -Gezi isyanından sonra- çözüm süreci devam ediyordu, çöktürme planı da Eylül 2014'te Genelkurmaya sunulmuştu. AKP, çöktürme planına uygun olarak HDP'yi tasfiye etmek için protestoları aslında Allah'ın bir lütfu olarak gördü; tıpkı 15 Temmuz gibi, tıpkı işte kendi ortaklarından ayrılmaları sonrası lütuf olarak gördükleri meseleler gibi Kobani meselesine de aynı tarzda yaklaştı. Ama önce Allah'ın lütfu olarak gördüğünü ilan etmedi -yanlış ifadeler kullandılar kendilerince, sonra teyit ettiler- ve HDP'yi sorumlu tutmuyorlardı ta ki 7 Hazirana kadar; işte Davutoğlu'nun PYD'nin meşru bir yapılanma olduğunu söylemesiyle, Erdoğan'ın "Pensilvanya bu işin arkasındadır." demesiyle ve bizzat Yeni Şafak manşetinde Selahattin Demirtaş takipçilerine "şapşik" dedi diye manşetler atılıyordu, aslında hiçbir sorun yoktu fakat ondan sonra, 7 Haziranda 80 milletvekiliyle girince iş değişti, çöktürme planı adım adım yaşama geçirildi ve HDP'yi tasfiye etmek için Kobani kumpas davası icat edildi. Ortada bir suç yok, bir delil yok, iddiayı destekleyecek hiçbir şey yok, 2 tane "tweet" var. Eğer arkadaşlarımız Kobani kumpas davasından bir "tweet"le sorumlu tutuluyorsa 15 Temmuzda yaşanan ölümlerin sorumlusu kimdir, bunu Türkiye'ye soruyoruz. İktidarı darbeye karşı ölümlerden nasıl sorumlu tutamazsak, Kobani kumpas davasında sivil yüz binlerce insanın katliam tehdidine karşı halkın protestosundan daha meşru hiçbir tepki olamaz ve şunu söylüyoruz: Biz, bu araştırma önergemizle, kesinlikle bu çöktürme planına uygun ve Allah'ın lütfu olarak gördükleri Kobani protestolarını ve IŞİD saldırılarını nasıl ördüklerinin, nasıl adım adım organize ettiklerinin açığa çıkarılabileceğini biliyoruz; yeter ki irade olsun

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Dört yüz yıl ceza mı verdiniz? Ya, o cezayı yarın öbür gün tabii ki arkadaşlarımız yatmayacak çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kapı gibi kararı var, altın değerinde. Siz tanımıyorsunuz ama... Şimdi, anayasa yapmaya çalışıyorsunuz, nasıl bir anayasa yapacaksınız, onu da bilmiyoruz.

Tabii, söyleyeceğim çok şey var bu araştırma önergesine. Kendinize güveniyorsanız katilleri neden yakalamıyorsunuz, katilleri siz mi sokağa saldınız, paramiliter güçleri iktidar mı sokağa saldı? Ki biz buna inanıyoruz; o ölümlerden sorumlu olan iktidardır. HDP'lileri kim öldürüyor? Yasin Börü'yü ağzınıza dolamaktan vazgeçin, yazıktır, günahtır. Daha dün bile propagandasını yaptınız. İnsan hakikaten insanlığından utanıyor. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)