| Konu: | İYİ Parti ve Cumhuriyet Halk Partisinin yeni Grup Başkan Vekilleriyle ilk defa nöbet tutacaklarına, helikopter kazasında hayatını kaybeden İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki heyete, Ankara Milletvekili Murat Emir'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Çerkez sürgününün 160'ıncı yılına, Kobani davasına ve 5-8 Ekim 2014'te yaşanan hadiselere, Kars Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 21.05.2024 |
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün 2 yeni Grup Başkan Vekili arkadaşımla ilk defa nöbet tutacağız, onlara da başarılar diliyorum; hem İYİ Partiye hem Cumhuriyet Halk Partisine.
Ben de ilk önce taziyeyle başlamak istiyorum. Geçirdiği helikopter kazasında maalesef hayatını kaybeden, vefat eden İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın İbrahim Reisi'yi Grubumuz adına rahmetle yâd ediyoruz, anıyor, Allah'tan rahmet diliyoruz. Merhum Reisi helikopterde yalnız değildi, kendisiyle beraber hayatını kaybedenler var; İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan da hayatını kaybetti. Bu kazada hayatını kaybeden herkese Allah'tan rahmet diliyoruz. Dost ve kardeş İran halkına, Hükûmetine ve elbette ki Sayın Reisi ve diğer merhumların ailelerine en derin taziyelerimizi grubumuz adına iletiyoruz.
Dünyadaki pek çok olayda zor durumda olanlara yardım eden bir ülke Türkiye ve bu zor günlerinde de İran'a yardım etti. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı liderliğinde yürütülen Akıncı Projesi kapsamında Baykar tarafından millî ve özgün olarak geliştirilen Baykar Akıncı İHA bu elim olayla alakalı olay yerinin bulunmasında çok büyük bir katkı verdi. Böyle bakıldığı zaman, böylesi zor bir zamanda bu yardımın ortaya konulmuş olmasının, diğer taraftan da Türkiye'nin geliştirmiş olduğu teknolojilerin sadece millî savunmada değil, hayatın akışı içerisinde karşılaşılan pek çok problemde ne kadar önemli bir katkı sağlamış olduğunu görmüş olduk.
Arkadaşlarımız bir günlük yasla ilgili isyanlarını, itirazlarını söylediler. Ülkeler zaman zaman karşılaştıkları olaylar karşısında karşılıklı olarak -bazen karşılıksız da olabilir bunlar- olayın vahametine binaen böyle şeyler yapabilir; daha evvel de yapmıştık, Genel Kurulda bunları pek çok kez paylaştık. Bir vefat hadisesinden sonra söylenecek olan rahmet dilemektir ve gerisini de Allah'a havale etmektir diye düşünüyorum.
Büyük Çerkez sürgünü son derece önemlidir bizim hayatlarımızda. Mustafa Arslan Bey -arkadaşım, Tokat Milletvekili- kendisi de Çerkez'dir. Ben Çerkez değilim ama ben de Kafkas sürgünüyle Anadolu'ya gelen bir ailenin çocuğuyum. Kendisinin bana aktardığına göre, Çerkezler yüz yıl balık bile yemek istememişlerdir çünkü neredeyse sekiz sene Karadeniz kafatasları, kemikler kusmuştur, deniz kusmuştur onları ve bu soykırımın 160'ıncı yılındayız. Üç yüz yıl boyunca büyük bir mücadele vermiştir Çerkezler, muazzam bir kahramanlık örneği sergilemişlerdir. 1861'de göçe zorlanmışlardır, çok zor şartlarda 2 milyon Çerkez halkı bu göç içerisinde 500 bin vatandaşını, insanını kaybetmiştir. 40'a yakın ülkeye dağılmışlardır ve yüzde 80'i bugün Türkiye'de yaşamaktadır, onların varlığıyla Türkiye güçlenmektedir. Tarihin en acı ve belki de "soykırım" kelimesinin ilk olarak kullanılabileceği, acılarla dolu, hüzün dolu, gözyaşı dolu çok önemli bir günü bugün yâd etmiş oluyoruz. Ben de hem vefat edenleri rahmetle anıyorum, yâd ediyorum hem de Türkiye'deki Çerkezlerimizin bu hüzünlü günlerinde onların yanında olduğumuzun altını çizmek istiyorum.
Şimdi Kobani davasıyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. DEM Grubunun gün içerisinde görüşülecek önergesi de var; bu sebeple bir kez daha üstünden geçeceğiz, belki daha uzunca zaman da konuşacağız. Doğrusu, böyle olaylar olduğu zaman birinci soru sonundan başlamak değil de başa dönmek yani "Aslında ne oldu?" sorusunu tekrar sormanın anlamlı olduğunu düşünüyorum. 2014'te sadece 6-7-8 değil, bir evvelki gün de var yani 5-6-7-8 Ekim 2014 tarihlerinde Türkiye'de son derece vahim hadiseler oldu. Bu hadiselerle ilgili herhâlde en son kullanılacak kelime "kumpas"tır diye düşünüyorum çünkü şunu ifade etmek, okumak bile bunun bir kumpas olmadığını, hakikat olduğunu bize gösteriyor: "Bu olaylar tam 35 ilde, 96 ilçede gerçekleşti, 53 insanımız hayatını kaybetti, sadece Yasin Börü hayatını kaybetmedi, onun yaşlarında, ondan daha büyük, genç 53 insanımız hayatını kaybetti. 761 kişi yaralandı, bunlardan 326'sı güvenlik görevlisiydi. Sadece bununla kalmadı, okullar yıkıldı, 197 tane okul yıkıldı, 269 tane kamu binası tahrip edildi, 1.731 sade vatandaşın evi, iş yeri yağmalandı, 1.230 tane araç hasar gördü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Tüm bu olaylar karşısında, özellikle bölgede yaşayan insanlar kendileri isyan ettiler, "Yeter." dediler yani zulmün bir parçası olmak istemediler. Bunlar olurken bütün bu yargılamalara baktığımız zaman, belki de okuduğunuz zaman sizin de aynı şeyi düşüneceğiniz... Mesela, ben çokça karar da okudum, Anayasa Mahkemesinin 2017'de verdiği tutuklamaya dair karara baktığımız zaman şunu görüyoruz: Mevcut kararda da... Hoş, Anayasa 138'e göre bunu şu an konuşmak gerekmiyor, konuşmamamız gerekiyor ama ona rağmen söyleyeceğim.
KAMURAN TANHAN (Mardin) - AİHM kararlarını yok saydınız. AİHM Büyük Daire, onun kararını da okusaydınız!
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Biz şunu gözlemliyoruz: 5 Ekim tarihinde terör örgütü isyan bayrağı açıyor ve herkesi sokaklara eyleme davet ediyor. Kullandığı özel kavramlar var, alan tutmaktan bahsediyor, alan tutmaktan ve tahrip etmekten bahsediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, toparlaması gerçekten zor.
Hemen ertesinde yani neredeyse terör örgütünün yöneticilerinin ifadelerinin bire bir aynısını kullanarak o dönem HDP'nin Eş Başkanı, başkanları ve yöneticileri çok benzer ifadelerle insanları sokağa çağırıyorlar. Sivil bir eyleme çağırmıyorlar, dağıtmaya, yıkmaya, kırmaya davet ediyorlar ve nihayetinde de bu iki gün boyunca bütün bu anlattığım şeyler oluyor; evler harap ediliyor, okullar yıkılıyor, insanlar öldürülüyor ve orada taş taş üzerinde kalsın istenmiyor. Yani buradan bakıldığı zaman bu eylemlerin sivil bir eylem olduğunu söylemek mümkün müdür? Tüm bu olanların PKK'nın çağrısından bağımsız olduğunu söylemek mümkün müdür? Zaten devletin birliği ve ülkenin bütünlüğünü bozmak suçlamasına yardım etmekten ceza aldılar, alınan ceza bundandır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Bitireceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Şimdi deniliyor ki: "Efendim, siyasi bir dava." Siyasi davalar hayatın içerisinde, dünyada var mıdır? Vardır fakat bunu söylerken bunun ispatı gerekir. Bir davanın siyasi bir dava olabilmesi için yargılananların siyasetçi olması bunun için kâfi değildir. Şuna üzülüyorum: Ben 2015'te milletvekili olan insanlardan biriyim. Siz o zaman... Hatırlayamıyorum ama iddia etmeyeyim. 2015'te bu ülke o dönem HDP'ye muazzam bir alan açtı, ilk defa HDP bir parti olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi.
NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Siz mi açıyorsunuz arkadaşlar? Kim oluyorsunuz da açıyorsunuz?
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Neden geldi? Vatandaşlarımız niye oy verdi? Hatta CHP'de oy verdiğini söyleyen yöneticiler vardı, niye verdiler? Şunun için verdiler: Gelsinler siyaset yapsınlar ve siyasetle çözüm üretsinler. Fakat maalesef, maalesef siz siyaseti araçsallaştırıyorsunuz. Eğer siyaset asli amaç ise biz burada...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Başkanım, bitireceğim, son cümlem.
BAŞKAN - Dokuzuncu dakikadayız, toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sonuç olarak, eğer siyasetle çözüm üreteceksek bizim yapmamız gereken... Burası bir şanstır, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir şanstır; siyaset tüm bu problemleri çözme kabiliyetine sahiptir, onu doğru kullanmak lazım; vatandaşın vermiş olduğu yetkiyi, iradeyi terör örgütlerinin arzusu istikametinde değil, vatandaşın yaşamak istediği hür, özgür, rahat ortamı sağlamak için kullanmak lazım.
Sayın Başkanım, bu konuyu daha fazla konuşacağımız için, şimdilik buraya ben de bir virgül koyarak sözümü bitiriyorum.
Teşekkür ederim.