GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kobani kumpas davasına ve 6-8 Ekim olaylarına, 16 Mayıs akşamı çıkan kararnameye, cezaevlerindeki hasta ve yaşlılara, Terörle Mücadelenin bilgi notuna ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:84
Tarih:21.05.2024

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir grubum ve grubumuzun da adı var, onu da ifade edeyim; DEM PARTİ Grup Başkan Vekiliyim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi...

BAŞKAN - Grupları söylemeden geldik.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Peki.

BAŞKAN - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi adına Gülüstan Kılıç Koçyiğit.

Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, tabii, Türkiye, tarihî önemdeki olaylara tanıklık ediyor, çok önemli sonuçlar doğuracak birçok olay yaşanıyor; bunlardan biri de 16 Mayıs tarihinde Kobani kumpas davasında verilen cezalardı. Arkadaşlarımıza dört yüz yılı aşkın cezalar verildi ve bu cezalar üzerinden de aslında hem HDP hem de siyasetçilerimiz bir şekilde mahkûm edilmeye çalışılıyor.

Ben kısaca Kobani kumpas davasının ne olduğunu hatırlatmak istiyorum. Hatırlarsınız, dün 20 Mayıstı ve 20 Mayıs 2016 tarihinde bu Meclis tarihî bir utanca imza atarak dokunulmazlıkları kaldırdı Anayasa'ya aykırı olduğu hâlde. O zaman, eş zamanlı olarak birçok milletvekilimiz, Eş Genel Başkanlarımız tutuklanıp cezaevine konuldular ve arkasından da işte, yaklaşık altı yıl sonra Kobani kumpas iddianamesi açığa çıktı ve arkadaşlarımıza bir kumpas kuruldu.

Tabii, şunu söylemek gerekiyor: Kobani kumpas davasını açtıran ortamın en temelinde ne vardı? HDP'nin 7 Haziran başarısı vardı. HDP 7 Haziranda zafer elde etti, AKP ilk defa iktidar olma -tek başına iktidar olma- yeteneğini kaybetti. 8 Haziran sabahı AKP-MHP ve Ergenekon bir ittifak kurdular ve o ittifakın sonucunda da HDP'ye karşı, Kürt halkına karşı, Türkiye demokrasi güçlerine karşı büyük bir siyaseti, büyük bir kumpas siyasetini devam ettirdiler. O anlamıyla Kobani kumpas davasının iktidarın ayakta kalma, kendi bekasını sağlamlaştırma, kendisini iktidardan düşüren, onlara muhalefetle tek başına iktidar olma yeteneğini kaybettiren partiye kurulmuş bir tuzak olduğunun, siyasi bir kumpas olduğunun altını çizmemiz gerekiyor.

Diğeri neydi? Hatırlarsınız, 2014 yılında IŞİD barbarları Kobani'yi kuşattılar, bu ülkedeki vicdan sahibi Kürt'ü, Türk'ü, Laz'ı, Çerkez'i, Alevi'si, kadını, erkeği, genci, milyonlarca insan sokağa çıktı ve "Kobani onurumuzdur." dedi, Kobani'yi savundular.

Sonuç? Sonuç; Türkiye de mecbur kaldı, insani koridoru açtı, peşmergeler yardım götürdü, uluslararası koalisyon yukarıdan destek attı ve Kobani özgürleşti. 12 bin gencini kaybetti, 12 bin yiğidini, evladını toprağa verdi ama IŞİD barbarlarına topraklarını vermedi ve topraklarını özgürleştirdi.

İşte, Kobani kumpas davası aynı zamanda bu IŞİD barbarlarının intikamını alma davasıdır. Uluslararası bir temsilci açıklama yapmış, demiş ki: "Kobani savaşı devam ediyor Türkiye'de." Evet, devam ediyor, iktidarın Kobani hıncı devam ediyor, iktidar Kobani düşmedi diye aslında bizlerden intikam alıyor ama şunu söyleyeyim: Bunların hiçbirinin bizim için bir önemi yok. Biz bu Kobani'yi bugün de savunuyoruz, yarın da savunacağız, "Kobani bizim onurumuzdur." demeye de devam edeceğiz.

Diğer bir mesele, miting meydanlarında 6-8 Ekim olayları üzerinden koparılan kıyamet. Yasin Börü'yü dillerine doladılar. Oysaki 47'si HDP'li, 54 insan ölmüştü, 11 yaşında çocuklar dâhil, bir ikincisinin adını biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Ben size söyleyeyim, İzmir'de Ekrem Kaçaroğlu hayatını yitirdi, mahallede paramiliter güçler vardı, ben hemşireydim, üç gün yoğun bakımda yattı. Babası hâlâ bizim partimizde siyaset yapıyor. Biz şimdi oğlunu öldürdük ve babası bizimle yol mu yürüyor? Kim inanır buna? Ama Yasin Börü üzerinden dezenformasyon yaptınız, Yasin Börü üzerinden manipülasyon yaptınız, davayı böyle yürüttünüz; sonuç, mahkemeniz bile, kurduğunuz kumpas mahkemesinde bile -denildi ki- Yasin Börü ve diğer bütün suçlamalardan arkadaşlarımız beraat ettiler. Peki, neden ceza aldılar? Bakın, milletvekili olan arkadaşlarımızın fezlekeleri vardı, fezlekelerinden ceza aldılar; gittikleri mitinglerde yaptıkları konuşmalardan ceza aldılar; 8 Mart yürüyüşüne katılmışlar, başka bir eyleme gitmişler, ceza aldılar. Yani bu ülkede siyaset yaptıkları için, demokratik siyaseti yürüttükleri için, temel hak ve özgürlükleri savundukları için, demokratik cumhuriyeti savundukları için ceza aldılar. Ama hâlâ, hâlâ utanmadan sıkılmadan, 6-8 Ekimi getirip "Bunların intikamını aldık, hukuk önünde gereğini yaptık." diyorsunuz. Ya, mahkeme bile "Böyle bir şey yok." diyor, hâlâ niye yalan söylüyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Hâlâ niye bu toplumu kandırıyorsunuz? Çünkü bir amacınız var, böyle başladınız yola, yalanlarla yol ala ala bugüne geldiniz ve sanıyorsunuz ki böyle devam eder. Zulüm yapa yapa abat olmaya çalışıyorsunuz, zulümle ayakta kalmaya çalışıyorsunuz; mahkemeleri, yargıyı araçsallaştırmışsınız; yargıya yaslanarak iktidara tutunmaya çalışıyorsunuz ve siyaseti dizayn ediyorsunuz.

Bakın, manidardır -Saadet Partisinin Grup Başkan Vekili söyledi- 16 Mayısta bizim arkadaşlarımıza dört yüz yılı aşkın ceza veriyorsunuz, aynı günün akşamı kararname çıkarıyorsunuz, Ergenekoncuları bırakıyorsunuz. Ne diyorsunuz Kürtlere, ne diyorsunuz DEM PARTİ'lilere, HDP'lilere biliyor musunuz? "Siz hariç yumuşama ama Kürtler hariç normalleşme ama Kürtler hariç!" diyorsunuz. Darbeci mi? "Benim darbecim." diyorsunuz, darbecinizi bile savunuyorsunuz ve Kürt halkını ve onunla beraber yol yürüyen devrimcileri, demokratları, ötekileştiriyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Şunu söyleyelim: Biz yaşı nedeniyle, kocaması nedeniyle, hastalığı nedeniyle ilkesel olarak insanların cezaevinde tutulmasını asla savunmuyoruz, kim olursa olsun ama ben size söyleyeyim: Makbule Özer, Hanife Arslan, Besra Erol, Hatice Yıldız, Muhlise Karagüzel, Abdulalim Kaya hâlâ cezaevinde. Kaç yaşındalar biliyor musunuz? 80 küsur yaşındalar. Birisi baypaslı, birisi yolda yürüyemiyor. Niye bırakmıyorsunuz, niye bırakmıyorsunuz? Sizden merhamet de dilenmiyoruz ama bu kadar vicdansız, bu kadar hukuksuz, bu kadar gözümüzün içine baka baka da ayrımcılık yapamazsınız ya, yapamazsınız! Biz bu ülkenin yurttaşlarıyız, buna hakkınız yok, hiç kimseye bu hakkı vermiyoruz. Kürt'ün sırtına vura vura yol alamazsınız, almayacaksınız. Kürt'ü istisna tuta tuta ayakta kalmaya çalışıyorsunuz, normalleşmeye çalışıyorsunuz. Sizin normaliniz ne, ben size söyleyeyim: Zulüm normaliniz, işkence normaliniz, hukuksuzluk normaliniz, adaletsizlik normaliniz; bunu normal yapmışsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Selamlayıp bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Son bir dakika vereyim de toparlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamam, teşekkür ederim.

Bu meseleyi çok konuşacağız ama şunu söyleyeyim son olarak: Bakın, elimde Terörle Mücadelenin notu var, bilgi notu var; ne diyor biliyor musunuz bu notta? Diyor ki: "Anayasal mevzuatımıza göre parti kapatma sonucunun da ortaya çıkacağı hukuken değerlendirilmektedir." Önde değerlendirme yapmış. İsteyen Grup Başkan Vekiline, milletvekiline verebilirim. Kim kurdu bu kumpası? Siz kurdunuz. Kim yürüttü? Terörle Mücadele. Kim sonuçlandırdı? Saray. Kime karşı? HDP'ye karşı. Şimdi, siyasi meyvelerine yemek istiyorsunuz. Bu davayı sonuçlandırdınız, HDP kapatmasına gerekçe yapmak istiyorsunuz tıpkı terörle mücadelenin bilgi notunda olduğu gibi. Yani planınız işliyor ama hesap etmediğiniz bir şey var: Bu halk, bu mücadele, bu ruh bu planı elbette bozacak, elbette bozacak, elbette bozacağız. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)