| Konu: | Cumhurbaşkanının 16 Mayıs 2024'te verdiği af kararlarına, 28 Şubata ve mülakatlara ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 84 |
| Tarih: | 21.05.2024 |
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1982 Anayasa'mız, elbette, Kenan Evren'in daima Cumhurbaşkanı kalacağına veya onun zihniyetinde olan bir kişinin Cumhurbaşkanı seçileceğine dair düzenlenmiş, parlamenter sistemde bir cumhurbaşkanına tanınmaması gereken geniş yetkileri tanınmıştı. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçince de bir partili cumhurbaşkanına, yürütmenin başındaki bir kişiye, günlük siyasi kaygılarla hareket etmemesi gereken bir devlet başkanına maalesef günlük siyasi kaygılarla hareket eden bir kısım yetkiler tanınmaya devam etti.
Anayasa'mızın 104'üncü maddesi Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini düzenliyor, bu yetkilerinden bir tanesi de "Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle kişilerin cezalarını hafifletir veya kaldırır." Elbette, Cumhurbaşkanına tanınan bu yetkinin objektif kriterlere göre, günlük kaygılardan uzak, toplum vicdanını rahatsız etmeyecek şekilde kullanılması gerekiyor. Maalesef, Sayın Cumhurbaşkanımız 16 Mayıs 2024'te bir dizi af kararını, daha doğrusu, cezalarının infazını kaldırmaya dair bir karar verdi. Bunlardan bir tanesi -bu 4 yetimin babaları olan 2 kişi- Adalet ve Kalkınma Partisi Pütürge Belediye Başkanı belediye başkanı seçilsin diye sandıklarda usulsüzlük yapılmasına müdahale eden Saadet Partili başmüşahitlerin, belediye başkanının babası tarafından katledilenlerin yetimleri bunlar. Sayın Cumhurbaşkanına sormak istiyorum: Siz, bu katilleri affederken "Devlet ancak kendisine karşı yapılan suçları affeder, kişilere karşı işlenen suçları affetmez." sözünüzü nereye koyacaksınız? O katili affederken bu 4 masumun babalarının katili olan kişinin elini kolunu sallaya sallaya Pütürge'nin sokaklarında, caddelerinde gezmesini nasıl vicdanınıza sığdırabiliyorsunuz? Ve yine, bu çocuklardan helallik dilediniz mi? "Ben sizin babalarınızın katilini affediyorum ne düşünüyorsunuz?" diye bunların duygularını öğrendiniz mi? Öğrenmediyseniz kendi partinizin mensubu olan bir belediye başkanının sırf siyasi sebeplerle işlenmiş bir cinayetini affederken acaba "Ben bir devlet başkanıyım, günlük siyasi kaygılarla hareket etmemem gerekir." düşüncesini bir saniye olsun düşündünüz mü? Eğer düşünmediyseniz bu yetimlerin yüzüne bakarken vicdan azabı çekmeyecek misiniz?
Dolayısıyla ben buradaki değerli milletvekillerine seslenmek istiyorum: Günlük politik kaygılarla bu yetkisini kullanan bir Cumhurbaşkanına asla ve asla cezaları infaz yetkisi tanınmamalı. Niye? Çünkü sizin Genel Başkanı olduğunuz bir partinin işlemiş olduğu bir suçu ortadan kaldıracak bir davranışın asla ve asla aracısı olmamanız gerekiyor. Ben bunun AK PARTİ'li arkadaşlarımın da vicdanlarını kanattığını düşünüyorum. Hepimiz kendimizi bu çocukların yerine koyalım: Bizim babamız katledilmiş olsaydı, onu katledenler beş sene sonra elini kolunu sallaya sallaya, üstelik mahkeme kararının hükmüne rağmen bir Cumhurbaşkanı tarafından affedilseydi o Cumhurbaşkanına karşı ne tür duygular beslerdik veya biz affetseydik bize karşı ne tür duygular beslenirdi? AK PARTİ'li arkadaşlarımızın ve Sayın Cumhurbaşkanımızın bir kez daha düşünmesini istiyorum. Bu çocuklar yıllarca babalarının katillerinin devlet tarafından, devlet başkanı tarafından affedildiği duygusuyla yaşamak zorunda kalacaklar. Bu duyguyu bizler yaşasaydık neler hissederdik; onu elbette değerlendirmemiz lazım.
Bir diğer husus, 28 Şubat. Elbette, 28 Şubat, sadece o günkü sözde irticayla ilgili bir müdahale değildi, bu ülkenin siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarında ve özellikle antiemperyalist, millî ve bağımsız çizgideki iktidarından rahatsız olan çevrelerin kendilerine teşne olabilecek bir siyasi süreci başlatmak için planladıkları bir darbeydi. O darbeden elbette sadece birkaç general yargılandı ama o darbenin siyasi ayağı vardı, o darbenin iş dünyasında ayakları vardı, sivil toplumda, medyada, içeride ve dışarıda birçok aktörü vardı. Maalesef, yirmi iki yıllık AK PARTİ iktidarında sadece birkaç generalin dışında o 28 Şubat sürecinin bu planlayıcılarından hiçbiri yargılanmadığı gibi, elini kolunu sallaya sallaya hatta o medya patronlarının bir kısmı da Adalet ve Kalkınma Partisinin açılışına katıldığı süreçlerde âdeta ödüllendirildiler. Dolayısıyla bu generaller mahkemeler tarafından kesinleşmiş hapis cezalarına mahkûm ettirildiler, müebbet hapis cezalarına mahkûm edildiler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Şimdi, Sayın Erdoğan'a buradan bir kez daha seslenmek istiyorum: Sizin masanızda Adli Tıbbın bir yıl boyunca bu kişilerin yaş sebebiyle cezaevinde kalmasının sakıncalı olduğuna dair raporlar varken sadece objektif bir şekilde düşünüyor iseniz bir yıldır bunları niye beklettiniz? Bir yıl sonra bu kişileri affediyorsanız bugün affetmenizin siyasi beklentiyle bir alakası var mıdır? Bunları kamuoyuna açıklamak zorundasınız. Ve elbette kendinize karşı 28 Şubat sürecinde işlenmiş olan suçlar sebebiyle müşteki olmayabilirsiniz, şikâyetten de vazgeçebilirsiniz ama o süreçte mağdur olmuş olan binler, milyonlar adına, Devlet Başkanı olarak salt siyasi mülahazalarla bu generalleri affetme yetkisini siz kimden alıyorsunuz? Bu milletin affetmediğini siz Devlet Başkanı olarak elbette objektif şartlara göre affediyorsanız hiçbir itirazım yok ama bir yıl masanızda bekleyen dosyaları...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Son bir dakikayla toparlayacağım Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun toparlayın.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Bir yıl masanızda beklettiğiniz bu kişilerin cezalarını tam da 16 Mayısta Kobani davasında kararlar açıklandığı bir gün... Ve medya kulislerine yansıdı, Özel Kalem Müdürünüz Hasan Doğan'ın "Biz ilgili generalleri affettik." bilgisini başka siyasi mülahazalarla WhatsApp mesajı olarak gönderip göndermediğini bu millete açıklamak zorundasınız. Siz gerçekten 28 Şubat sürecinde kendi şahsi haklarınızı mı helal ettiniz yoksa bunu da bir siyasi pazarlık konusu hâline mi getirdiniz? Şayet salt sağlık sebepleriyle bunları affettiyseniz cezaevinde hâlâ yaşlılık sebebiyle bekleyen binlerce insan var; bunları da affetmeyi düşünüyor musunuz; yoksa siyasi getirisine göre hükümlüleri birbirinden ayıracak mısınız; yoksa bu yetkiyi hâlâ Adalet ve Kalkınma Partisi olarak günlük küçük çıkar hesaplarınız doğrultusunda kullanmaya devam edecek misiniz? Bu konuda millete bir özür...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Son bir dakikayla toparlayacağım Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Bu konuda milletteki bu vicdan azabını, bu milletin vicdan yaralanmasını Sayın Cumhurbaşkanının açıklığa kavuşturması gerekiyor ve haddizatında bu affetme yetkisinin bir objektif kritere bağlanması, bir siyasi partinin genel başkanının günlük siyasi politik kaygılarla ya da önümüzdeki süreçteki yumuşama beklentileriyle asla böyle bir yetkiyi kullanmaması gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla Malatya'da Saadet Partili başmüşahitleri katleden Adalet ve Kalkınma Partisi Belediye Başkanının babasının affedilmesi de kamu vicdanında sorgulanacaktır, bu aflar da hâlâ içeride olan, yaş sebebiyle cezaevinde kalamayacağına dair raporları olan kişilerin yakınlarını da üzecektir.
Bir diğer konu da, bugün -üç gün boyunca biz bu mülakat meselesinin üzerinde duracağız Saadet Grubu olarak- bizler de "Mülakat hırsızlıktır." diyoruz. Gençlerimizin emeğini çalmayın, geleceklerini çalmayın, bir an önce bu kayırmacılığa son verin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.