| Konu: | İktidarın partileri üzerinden demokratik siyasete yönelik ciddi bir tasfiye operasyonuna yeniden girişmiş olduğuna ve son iki üç günde yapılan gözaltılara, Şanlıurfa Hilvan seçimlerinin yenilenme kararı alınmasına, Şanlıurfa Birecik Belediye Başkanı seçilen Mehmet Begit'in partilerinden istifa etmesine ve ilçe binalarına gerçekleştirilen silahlı saldırıya, bugün tahliye edilen Suriye uyruklu Hüseyin Musto'nun sınır dışı edilme riskine, motosikletli bir ekibin çarpması sonucu hayatını kaybeden Gültekin Öztürk'e ve cezasızlık politikasına, İmralı'da derin bir tecrit olduğuna, siyasi mahpusların Abdullah Öcalan'a özgürlük için başlattıkları açlık grevini sonlandırarak eylemlerini başka bir aşamaya taşıdıklarına, İmralı'da kalan Veysi Aktaş'ın şartlı tahliyesinin bir yıl daha uzatılmasına, verilen aile görüşü yasaklarına ve Kürt sorunu çözülmeden Türkiye'nin demokratikleşemeyeceğine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 79 |
| Tarih: | 08.05.2024 |
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, ülke gerçekten ciddi bir şekilde yönetilemez hâle geldi. İçeride ve dışarıda çok ciddi bir şekilde sıkışan iktidarın kendisi partimiz üzerinden aslında demokratik siyasete yönelik ciddi bir tasfiye operasyonuna yeniden girişmiş durumda.
Demokratik siyaset alanımızı aslında seçim öncesi siyasi soykırım operasyonları, hilelerle daraltmaya çalışan siyasi iktidar, şimdi, seçim sonucunda da algılar, manipülasyonlar ve gözaltı operasyonlarıyla yeni bir aşamaya erdirdi. Özellikle son iki üç gündür yürütülen gözaltı operasyonlarında Antalya, İstanbul, Eskişehir, Hakkâri ve bugün de Urfa'dan toplam 39 arkadaşımız, partilimiz gözaltına alındı ve bütün bu gözaltıların aslında demokratik siyaseti tasfiye etme operasyonunun bir parçası olduğunu çok iyi biliyoruz.
Yine, seçim sürecinde yaşanan hileleri çokça burada konuştuk, özellikle Urfa Hilvan bunların başında geliyor. Biliyorsunuz, 906 oy farkla Hilvan'ı kazandık fakat orada AKP'liler sandıkları yaktılar ve Hilvan seçiminin yenilenme kararı alındı. Bu, halkın iradesine yapılmış büyük bir darbeydi, büyük bir hileyle bu seçimin yenilenme kararı alındı ve burada da kalmayan, yeni bir aşamayla devam eden bir süreç var Hilvan açısından ve Urfa açısından. Bunlardan biri de Birecik. Birecik'te kentin dinamikleriyle beraber belirlediğimiz Mehmet Begit oranın Belediye Eş Başkan adayıydı ama ne yazık ki kirli oyunların sonucunda partiye de halkımıza da ihanet etti ve partiden istifa etti. Şimdi, halkın orada bir demokratik tepkisi var, partililerimizin orada bir demokratik tepkisi var ve bizim halkımızın oyları, partimizin çalışması sonucunda kazandığı Belediye Başkanlığından istifa etme talebini dillendiriyor oradaki halk ama buna karşı da bir silahlı saldırı gerçekleşti; dün gece ilçe teşkilatımız, oradaki ilçe binamız silahlı saldırıya uğradı. Biz bu silahlı saldırıların ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz, Urfa bu anlamıyla trajik örneklerle de dolu. Şenyaşar davası ve Şenyaşar olayında yaşananlar ortadayken Birecik'te de aynı provokasyona girişilmiş olması aslında bizim açımızdan manidar. Ama şunu söyleyelim: Halkın iradesini de partimizin tutumunu da ne silahlı saldırılarla ne gözaltı operasyonlarıyla ne de başka baskı ve zor yöntemleriyle değiştiremeyecekler. Urfa halkı kararını vermiştir, Birecik halkı kararını vermiştir; halkın kararına ihanet edenlerin... Bu ihanetin sonucunda halkın demokratik tepkilerini sindirmeye çalışmak partililerimizin demokratik tepkilerini silahla, kurşunla bastırmaya çalışmak doğru değildir. Bu konuda özellikle oradaki yerel Emniyet teşkilatını ve Bakanlığı uyarıyoruz ikinci bir Şenyaşar vakası olmaması için.
Sayın Başkan, sayın vekiller; biliyorsunuz cezaevlerinde çokça siyasi mahpus var, bunlardan bazıları da başka ülke uyruklu oluyor. Suriye uyruklu Hüseyin Musto otuz yıldır cezaevindeydi ve bugün İzmir 2 Nolu Cezaevinden tahliye edildi, tahliye sonrasında Buca Jandarma Komutanlığına götürüldü. Şu anda Suriye'nin içerisinde bulunduğu durum ortada, bir savaş alanı; orada çokça çeteler bulunuyor ve bu anlamıyla da Hüseyin Musto'nun sınır dışı edilme riskine karşı hızlı bir şekilde İçişleri Bakanlığının devreye girmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Sınır dışı edilmemesi gerekir ve gitmek istediği üçüncü, tarafsız bir ülkeye gidinceye kadar da özgür olarak kalması ve işlemlerini yürütmesi gerekiyor. Bu konuda, özellikle sınır dışı edilmesi durumunda oradaki çetelerin eline geçmesi hâlinde hem işkence, kötü muamele hem de yaşam riskinin olacağının altını çiziyorum. Türkiye, hem ulusal mevzuatı hem de uluslararası mevzuat gereğince aslında mültecileri özellikle de riskli olan yerlere göndermeyeceğini taahhüt etmiş bir ülkedir. Bu konuda hem geri gönderme merkezi işlemleri için hem de İçişleri Bakanlığını Jandarmadaki tutumu nedeniyle göreve ve hukuka davet ettiğimi ifade etmek istiyorum.
Yine, bizim Meclis çalışanımız, bir danışmanın arkadaşımızın ağabeyi de olan Gültekin Öztürk 6 Mayısta bir trafik kazası geçirdi. Bu, sıradan bir trafik kazası değildi Sayın Başkan çünkü motosikletli -Yunuslu- bir ekibin çarpması sonucunda iki gün yoğun bakımda hayat mücadelesi verdi, iki günün sonunda da yaşamını yitirdi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim.
Orada bulunan hastanedeki hekimler, aslında Gültekin Öztürk'ün ifade veremeyecek kadar hayati riski olduğunu, yoğun bakımda olduğunu ifade etmelerine rağmen savcılık makamı soruşturmayı taksirli yaralamadan açtı ve şu anda Gültekin Öztürk, arkadaşımızın ağabeyi yaşamını yitirdi; kendisine de Allah'tan rahmet diliyorum, acılı ailesine de sabır diliyorum. Defnedildi, kaçma şüphesi olan polis hâlâ gözaltına alınmış değil. Bu konuda, orada binlerce, yüzlerce kamera var; biliyorsunuz, Amed'in her sokağı kameralarla takip ediliyor. Bu kamera kayıtlarının derhâl savcılığa ulaştırılması gerektiğini ifade ediyoruz ve özellikle de kolluğun karıştığı trafik kazası adı altındaki bu cinayetlerin durdurulması için de hızlı bir şekilde önlem alınması gerekiyor. Zırhlı araçlarla ya da oradaki kolluk güçlerinin kullandığı araçlarla yaşamını yitiren insanların sayısı gerçekten çok fazla; bunların tesadüf olmadığını biliyoruz, bu sistematik bir hak ihlaline, yaşam hakkı ihlaline girmiş durumda. Bu konuda cezasızlığın çok önemli bir yerde durduğunu ifade etmek isterim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bu cezasızlık politikası, bu tarz kazaları yapan oradaki kolluk gücüne gerçek anlamda aslında, yeni suçlar işlemesi, insanların yaşamına kastetmesi konusunda da cesaret veriyor. Bu konuda hızlı bir adım atılması gerektiğini ve dosyayı takip edeceğimizi de buradan ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, biliyorsunuz, İmralı'da derin bir tecrit var. Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü için 27 Kasımda siyasi mahpuslar bir açlık grevi başlatmışlardı. 4 Nisan tarihiyle bu açlık grevi sonlandırıldı ve eylemlerini yeni bir aşamaya taşıdılar. Aileleriyle görüşmüyorlar, telefonla veya yüz yüze görüşmeye çıkmıyorlar. Tecrit koşulları bu anlamıyla gittikçe derinleşmekte ve binlerce mahpusun ailesi şu anda kendi yakınlarından sağlıklı haber alamıyor oysaki bu süreç çok hızlı bir şekilde aşılabilirdi.
Yine, 6 Mayısta Diyarbakır, Batman, İstanbul, İzmir, Mersin ve Adana'da cezaevleri önlerinde mahpusların sesi olmak için aileler açıklama yapmak istediler fakat bu açıklamalara da kolluk çoğunda izin vermedi ve müdahalelerde bulundu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Koçyiğit.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bugün, yine anneler, Diyarbakır'dan gelen anneler -bir heyet hâlinde gelmişlerdi- Adalet Bakanlığının önünde bir açıklama yapmak istediler ama ne yazık ki bu da polis marifetiyle engellendi ve Meclis Çankaya Kapısı'nın önünde kısa bir açıklama yapabildiler. Şimdi, biz buradan söylüyoruz, binlerce defa da söyledik: Ya, bu tecridi daha ne kadar devam ettireceksiniz, bu insanlık suçuna daha ne kadar ortak olacaksınız, bunu gözümüzün içine baka baka devam ettirecek misiniz sorusunu ben bir kez daha sormak istiyorum.
Yine, bununla beraber İmralı'da kalan Veysi Aktaş'ın şartlı tahliyesinin gerekçesiz bir şekilde bir yıl daha uzatıldığı bilgisini aldık. Bakın, otuz yıllık bir mahpustan bahsediyoruz ve keyfekeder, bir yılını daha cezaevinde geçireceğinden bahsediyoruz. Bir yıl sonra çıkıp çıkmayacağını bilmiyoruz çünkü artık Türkiye hukuksal olarak öngörülebilir bir ülke değil ne yazık ki.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Son kez açıyorum Sayın Koçyiğit.
Buyurun.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Bütün bu keyfekeder kararlara karşı Adalet Bakanlığının ve Hükûmetin hızlıca adım atması beklentimizi buradan yenilemek istiyorum.
Yine, öğrendik ki Abdullah Öcalan'a, Hamili Yıldırım'a, Ömer Hayri Konar'a, Veysi Aktaş'a üç aylık yeni bir aile görüş yasağı verilmiş. Bu hukuksuzluğu bu aile görüş yasakları kararlarıyla kapatamazsınız. Bu ülkenin gerçekten Kürt sorununun çözümüne ihtiyacı var, demokratik, barışçıl bir sürece ihtiyacı var ve bu sürecin muhatabı olarak da Sayın Öcalan'la görüşmeye ihtiyacı var. Biz bir kez daha Sayın Öcalan'ın muhatap alınması gerektiğini, yeni bir barış ve çözüm sürecinin başlatılması gerektiğini buradan ifade ediyoruz. Kürt sorunu çözülmeden Türkiye demokratikleşemez, Kürt sorunu çözülemeden bu ülkede hiçbir şey değişemez; hukuktan bahsedemeyiz, insan haklarından bahsedemeyiz, evrensel değerlerden bahsedemeyiz. Tecridin olduğu bir ülke aslında hukuksuzluğun derinleştiği bir ülkedir diyorum.
Tekrar teşekkür ediyorum Sayın Başkan.