GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın 6 Mayıs 1972'de idam edilmelerinin 52'nci yılına, 5 Mayıs Paskalya Bayramı'na, 5-6 Mayıs tarihlerinde kutlanan Hıdırellez'e, Dersim Düzgün Baba Cemevi'nde yaşananlara ve AKP Hükûmetini hukuka ve inanca, Alevi inancına saygıya davet ettiğine, Kültür ve Turizm Bakanlığının birkaç hafta öncesinde cemevlerinin su faturalarını ödeyeceğini ifade ettiğine, Standard & Poor's'un Türkiye'nin kredi notunu B'den B+'ya çıkarması üzerine Hazine ve Maliye Bakanının yaptığı açıklamaya, Millî Eğitim Bakanının 20 bin öğretmen ataması yapılacağını duyurmasına, Gazeteci Celal Başlangıç'ın sürgünde yaşamını yitirdiğine ve tutuklanan Mezopotamya Ajansı Muhabiri Esra Solin'e ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:78
Tarih:07.05.2024

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. İyi bir çalışma haftası diliyorum.

Son sözleri "Yaşasın Kürt ve Türk halklarının kardeşliği" olan Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın 6 Mayıs 1972'de katledilmelerinin, idam edilmelerinin üzerinden tam elli iki yıl geçti. Ben, bu vesileyle üç fidanı saygıyla, sevgiyle, minnetle andığımı ifade etmek istiyorum. Onlar, eşit, özgür, demokratik Türkiye mücadelesinin bayrağını en önde taşıdılar, hepimiz için ipi göğüslediler ve bizler de buradan bir kez daha şunu ifade etmek istiyoruz: Bizler, Denizlerin, Mahirlerin, Mazlumların, İbrahimlerin ve Hikmet Kıvılcımlıların yolundayız, onlar bizim öncülerimiz; bu yolun takipçisi olmaya, onların mücadele bayrağını yükseltmeye de devam ettiğimizi ifade etmek istiyorum.

5 Mayıs günü, biliyorsunuz, Hristiyan âleminin Paskalya Bayramı'ydı; bizler de Eş Başkanlarımız ve heyetimizle birlikte Mardin'de Kırklar Süryani Ortodoks Kilisesi'ndeydik, birlikte orada bayramlaştık. Ben bu vesileyle bir kez daha Paskalya Bayramı'nın dayanışmaya, özgürlüğe, eşitliğe ve demokratik bir Türkiye'ye vesile olması dileklerimi buradan ifade etmek istiyorum ve bütün Hristiyan âleminin Paskalya Bayramı'nı kutluyorum.

Yine, 5-6 Mayıs tarihleri Hıdırellez biliyorsunuz. Buradan yine, bütün Hıdrellez'i kutlayan halklarımıza da bolluk, bereket ve umut getirmesi dileğimi ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, biliyorsunuz, AKP döneminde de yüz yıllık Cumhuriyet tarihinde de yok sayılan inançların başında Alevi inancı geliyor ama bunun AKP döneminde ivme kazandığını hepimiz biliyoruz. Örneğin, bunlardan biri olan Dersim Düzgün Baba Cemevi'nde daha önce cemevi yönetimi Kaymakam tarafından tehdit edildi ama bu tehditlerle de yetinilmedi, orada Valilik talimatıyla cemevinin tahliye edilmesi istendi ve dernek başkanı Sinan Kırmızıçiçek'e de yedi buçuk yıl ceza verildi. Aslında bu cezanın Sinan Kırmızıçiçek şahsında Alevi inancına, Alevi yoluna, Alevi itikadına verilmiş bir ceza olduğunu ifade etmek istiyorum. Alevi toplumunu, Alevi inancını sürekli asimile etmeye çalışan, sürekli kuşatmaya çalışan, sürekli devletin Alevisini yaratmaya çalışan bir iktidar anlayışıyla karşı karşıyayız ama söyleyelim buradan, bugün çokça konuşuldu: Biz Kerbelâ'da Yezid'e diz çökmemiş, Yezid'e teslim olmamışız; bundan sonra da hiçbir Yezid anlayışına teslim olmayız, boyun bükmeyiz. Bu topraklarda tek bir Alevi de kalsa bu yolu, bu itikadı devam ettireceğiz. Bu konuda, ben bir kez daha, AKP Hükûmetini, hukuka ve inanca, Alevi inancına saygıya davet ediyorum.

Tabii, sadece bununla da kalmıyor Alevi inancını asimile etme ve kuşatma politikası; biliyorsunuz, Kültür ve Turizm Bakanlığı birkaç hafta öncesinde cemevlerinin su faturalarını ödeyeceğini ifade etti ve burada aslında kurulan Alevi-Bektaşi Kurulunun başında da Alevilik açısından "düşkün" olarak ilan edilen bir zat bulunuyor. Biz buradan söyleyelim: Su faturalarını ödemenizi istemiyor Alevi toplumu; Alevi toplumu, Alevi inancına mensup olan insanlar cemevlerinin ibadethane olarak tanınmasını istiyorlar, inançlarına saygı bekliyorlar ve eşit yurttaşlık taleplerinin karşılanmasını bekliyorlar. Bu konuda adım atın yoksa bizler kendi cemevlerimizin su faturasını da elektrik faturasını da öderiz. Bunu yeni bir asimilasyon politikasının devamı olarak görüyoruz ve asla tasvip etmediğimizi ifade etmek istiyorum.

Yine, biliyorsunuz, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's Türkiye'nin kredi notunu B'den ve B artıya çıkardı. Sayın Hazine ve Maliye Bakanı bu yükselişe çok sevinmiş ve açıklama yaptı: "Programımızın olumlu sonuçları kredi derecelendirme kuruluşlarının kararlarına yansıyor. Uygulamaya devam ettiğimiz programımızla ülkemize duyulan güveni en üst seviyeye taşımakta kararlıyız." diye. Şimdi, Sayın Şimşek, şunu sormak istiyoruz biz buradan: Göreve geldiğinizden beri emekçilerin yoksulluğu arttı, işsizlik arttı, geçim sıkıntısı gün geçtikçe derinleşiyor; emekliler can çekişiyor, 10 bin TL'yle ay sonunu getirmeye çalışıyorlar ama buna sevinen, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşunun notunu arttırdığına sevinen bir Maliye Bakanı var, gerçekten hayret ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Biz buradan söylüyoruz: Aslında bu ülkedeki Hazine ve Maliye Bakanının uluslararası kuruluşlar kredi derecelendirme notunu artırınca değil, yurttaşların refahı artarsa övünmesi gerekirdi, işsizlik rakamları düşerse övünmesi gerekirdi, çocuklar okula karnı tok gidip gelirse övünmesi gerekirdi ve bu ülkedeki işsiz gençlerin ülkeden umudunu kesmek yerine bu ülkede geleceklerini görmesinden mutlu olması gerekirdi ama bunların hiçbiri yok ne yazık ki; onun yerine, derinleşen yoksulluk, artan işsizlik ve can çekişen bir emekliler gerçeği var. Biz buradan söyleyelim: Emekliler sizin notunuzu 31 Mart seçimlerinde verdi, işçiler sizin notunuzu 31 Mart seçimlerinde verdi. Eğer bir nota bakacaksanız 31 Marttaki seçim sonuçlarına bakın, orada gerçeği, gerçek tabloyu göreceksiniz. Bu kemer sıkma politikalarına devam ettiğiniz sürece halktan geçer not almayacağınızı da buradan ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Koçyiğit

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Diğer bir konu Sayın Başkan, şimdi, bugün Millî Eğitim Bakanı 20 bin öğretmen ataması yapılacağını söyledi. Dağ fare doğurdu bile diyemiyoruz, yüz binlerce öğretmen atanmayı bekliyor ama onun yerine sadece 20 bin öğretmen atama duyurusu yaptılar ama daha dikkat çekici bir başlık var Sayın Başkan, bu 20 bin öğretmenin içerisinde sadece 10 Kürtçe öğretmeni atayacaklar Kürtçe bilen; 6'sı Kurmanci, 4'ü de Zazaki dalında. Yani burada da aslında ayrımcılığın devam ettiğini görüyoruz. Eğitim emekçilerinin yığınla sorunu var, özlük hakları sorunları var, çalışma yaşamıyla ilgili dünya kadar sorunları var. Öğretmenler geçinemiyorlar ama daha önemlisi, yüz binlerce öğretmen atanmayı bekliyor ama Millî Eğitim Bakanı çıkmış 20 bin öğretmen atayacaklarını söylüyor; ne diyelim yani söyleyecek söz bulamıyoruz. Tarikatlara, dinselleştirilmiş müfredata kafa yoracağına gerçekten eğitim sorunlarına kafa yormasını Yusuf Tekin'e tavsiye ediyoruz; artık daha fazla bu ülkedeki eğitim sistemiyle oynamaya devam etmesinler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlayacağım Sayın Başkan.

Yusuf Tekin'in yaptıkları bu ülkenin eğitim sisteminin altına dinamit koymaktır; var olan, kısmi olarak var olan seküler eğitimi ortadan kaldırmaktır. Bilimsel, ana dilinde, eleştirel bir eğitimin olması gerekirken ne yazık ki tarikatların müfredatını alıp Millî Eğitimin içine yerleştiren bir Millî Eğitim Bakanıyla karşı karşıyayız. Çocuklarımızın geleceği tehlikede. Ben buradan bütün velilere de çağrı yapıyorum: Çocuklarınızı Yusuf Tekin'in müfredatından koruyunuz, hep beraber gelin el ele verelim ve bu dinselleştirilmiş, tarikatların insafına terk edilmiş müfredata karşı sokakta birlikte mücadele etmeye davet ettiğimi ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, eğer izin verirseniz son bir başlığım kaldı, onu da ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son kez açıyorum Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim.

Şimdi, aslında, özgür basın çalışanlarının 90'lı yıllarda yaşadıkları zor süreci çok iyi biliyoruz. 89'da Cizre'de Yeşilyurt köyünde askerlerin köylülere dışkı yedirmesini haber yapan Celal Başlangıç ne yazık ki sürgünde yaşamını yitirdi; burada onu andığımı ve yakınlarına sabır dilediğimi ifade etmek istiyorum. Celal Başlangıç'ın yaşadıkları ne yazık ki sonlanmadı, hâlâ daha bu ülkede muhalif basın emekçileri ve özellikle de Kürt basın emekçileri baskılara maruz kalıyorlar, en son Mezopotamya Ajansı muhabirleri tutuklandı. Onlardan Esra Solin cezaevinde işkenceye maruz kaldı; tekli bir hücrede tutuluyor, çıplak arama yapıldı kendisine ve diğer tutukluların yanına geçmesi için de "Örgüt üyesiyim." diye kendisine evrak imzalatılmaya çalışılıyor.

Biz buradan sesleniyoruz: Bütün bu hukuksuzluklara derhâl son verin, özgür basın emekçilerini serbest bırakın; işkence insanlık suçudur, çıplak arama suçtur, bundan vazgeçin diyoruz.

Teşekkür ederim.