GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:77
Tarih:02.05.2024

HÜSEYİN OLAN (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, bu Maden Yasası'nı, 10 Şubatta İliç'te göz göre göre gelen facianın sonucunda siyanür göçüğünün altında kalan 9 işçiden 7'sinin hâlen göçük altında kaldığı bir ortamda görüşüyoruz ne yazık ki.

Türkiye'de yapılan her seçimde Meclis aritmetiğini oluşturan siyasi partilerin milletvekilleri Meclise işçilerin ve emekçilerin de oylarıyla taşınmaktadır. Buna rağmen, tüm kanunların, ana ekseriyetini yüzde 3 ila yüzde 4'e tekabül eden sermayenin çıkarlarını koruması; kısacası işçiden, emekçiden alınan yasama ve yürütme yetkilerinin patronlar için kullanılıyor olması da ayrı bir sosyolojik paradokstur.

Yirmi iki yıllık iktidarınız süresince hazırladığınız bütün kanun teklifleri sermaye sahiplerini daha da zenginleştirirken bu ülkenin asıl gücü olan işçi ve emekçileri günbegün fakirleştirmiştir. İktidarın uyguladığı bu bilinçli politikanın temel amacı; yoksulluk, yokluk düzenini daha da derinleştirerek tüm hak arama ve örgütlü mücadele bilincini ortadan kaldırmaktır. Bu bağlamda en temel anayasal haklardan olan grev, eylem, protesto hakları iktidarın keyfiyetçi, hukuksuz uygulamalarıyla engellenmiştir. Fakat insanların aşla, işle tehdit edildiği bu baskıcı ve zulüm iktidarının sürdürülebilir olmadığı gerek geçtiğimiz yerel seçimlerde gerekse dün 1 Mayısta alanlarda net bir şekilde görülmüştür.

Bugüne kadar iktidarlar kendi sermaye gücünü yaratma amacıyla çalışma yaparken AKP iktidarı Kürt sorununda çözümsüzlüğü dayatarak yarattığı çatışma ve kaosla, tek adamla otoriter, totaliter ve dikta ortamında sadece kendi sermaye gücünü oluşturmakla kalmamış, toplumu bir bütün hâlinde fakirleştirme yöntemini de hedeflemiştir. İşte, düne kadar "orta sınıf" olarak adlandırdığımız bir yapı, bugün ortada olmayan bir sınıf hâline geldi. Dolayısıyla, artık ya sermaye sahibisindir ya da sermaye sahiplerine bağımlı bir konumdasındır.

Kısacası AKP, kapitalizm neyi emrediyorsa onu gerçekleştirmiştir. Yerel seçimler tam da bu yönden önemli ve kıymetliydi. AKP'nin sermayeyi belediyeler üzerinden finanse ettiği, sermayeninse AKP'nin varlığını koruyabilmek adına emekçiyi sömürdüğü ve yıkılmayacaklarını varsaydıkları bu düzen 2024 yılında gerçekleşen seçimle büyük bir kan kaybı yaşamıştır. Sermayenin, belediye kasalarını birer ATM'ye çevirdiği gerçeğini belediyelerin astronomik borçlarından anlayabilmek mümkündür.

Bugün nüfus oranına vurduğumuzda mevcut belediyeler içinde en fazla borcu bulunan Tatvan Belediyesinin borcu 1.5 milyar TL'ye yakındır. Bu borç, AKP tarafından Tatvan halkına yüklenmiştir. Tatvan halkına ait 145 adet gayrimenkulün satıldığı ama borcun katlanarak arttığı bir belediye ancak sermayeyle birlikte el ele bu hâle getirilebilir. Bu da yetmezmiş gibi misafirlere ikram edilen kahve paketlerini de belediyeden giderayak çaldılar; buna "Edep yahu, edep!" denir. Sermayeyi yolluksuz bırakmamak adına halkı yolsuz ve susuz bırakan bir talan düzeninden bahsediyorum. İşte bugün konuştuğumuz kanun teklifi de aynı diğer kanun tekliflerinde olduğu gibi sermayeye hayat suyu taşımanın yol ve yöntemlerini barındıran bir kanun teklifidir.

Değerli milletvekilleri, üzerine söz aldığım maddeyle, 5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu'nda bazı değişiklikler öngörülüyor. Doğal bir tekel alanı olan enerjinin üretim ve dağıtımının kamusal bir faaliyet olarak gerçekleşmesi gerekirken neoliberal politikalar sonucunda enerjiyi kontrol eden kamu kuruluşları önce parçalandı, sonra işlevsizleştirildi ve ardından özelleştirmelerle sermayeye peşkeş çekildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Olan, lütfen tamamlayın.

HÜSEYİN OLAN (Devamla) - Özellikle elektrikte serbestleşme ve özelleştirme adımlarıyla 1984-2002 yılları arasında kamunun payı yüzde 87'den yüzde 14'e gerilemiş, sermayenin ise yüzde 13 olan payı yüzde 86'ya çıkmıştır; tamamen tersine dönmüştür. Sermaye, finansal çıkarları doğrultusunda teşviklerden yararlanabilmek adına toplumsal ihtiyacın çok üzerinde tesisler inşa etmiştir. Özel sektörün ekonomik hırsı, enerji tasarrufu ve yoğunluğunun azalmasına değil tam tersi arz fazlası üretim ile aşırı tüketime teşvik hâline dönüşmüştür. Bu tüketim hâli, özellikle fosil yakıtlarda dışa bağımlılığı artırmış ve Türkiye'yi enerji ithalatında üst sıralarda olan ülkelerden biri hâline getirmiştir. Enerjinin yoğun olarak kullanıldığı sanayi ve ulaşım alanında enerji kullanımı sermayenin tercihine bırakılmış ve toplam verimlilik ise göz ardı edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN OLAN (Devamla) - Toplumda enerji verimliliği için doğru bir plan ve programın yanı sıra ulaşım ve sanayi entegrasyonunun da sağlanması gerekir diyerek Genel Kurulu selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)