GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İstanbul hariç birçok yerde 1 Mayıs gösterilerinin sorunsuz geçtiğine, İstanbul'da iktidarın ve özellikle İçişleri Bakanlığının inadı nedeniyle ciddi olaylar çıktığına ve yaşananlara, kadük demokrasi anlayışını kınadıklarına, emek mücadelesinin DEM PARTİ'nin mücadelesi olduğuna, 1 Mayıs kutlamalarında Adana'da olduğuna ve Adana'daki etkinliğin DEM PARTİ'li gençlerin gömleklerinde "Özel savaşa karşı görkemli direniş.", "Tecrit insanlık suçudur." yazmasından dolayı geç başladığına, Van olaylarında tutuklanıp adli tutukluların yanına konulan Toplumsal Özgürlük Partisinden Sedanur Uğur ile Sibel Örkmez'e ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:77
Tarih:02.05.2024

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın vekiller; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Dün 1 Mayıstı ve birçok merkezde 1 Mayıs kutlamalarında milyonlarca işçi, emekçi sokaklara çıktı. Birçok yerde kutlamalar sorunsuz yapıldı, bir yer hariç. Orası neresi? İstanbul tabii ki.

İstanbul'da iktidarın ve özellikle İçişleri Bakanlığının inadı nedeniyle ciddi olaylar çıktı. 200'e yakın insan coplanarak ve polis şiddetiyle darbedilerek gözaltına alındı. Orada bulunan insanlara çok ciddi bir şekilde gaz sıkıldı ve insanlar bu gazdan etkilendiler ve gördüğünüz gibi, tam bir polis devletini anımsatacak görüntüler oldu.

Sayın Başkan, özellikle dikkatlerinizi bu görüntüye çekmek istiyorum. Bu nerede oldu? 1 Mayıs alanlarına giden yolun önünde oldu. Bunun adı nedir? Bu bir polis devleti gerçeği. Bir bayram kutlamasının önüne böyle polis barikatları kurarak geçmeye çalışan bir iktidar aklı var.

Tabii, bununla da yetinmediler, Anayasa Mahkemesinin bu konuda açık ve net kararı var, Anayasa Mahkemesi Taksim yasağının ihlal kararını verdi, Taksim'e çıkılması gerektiğini ifade etti ama bunu da dikkate almadılar, her zamanki gibi Anayasa Mahkemesi kararını da hiçe saydı AKP.

Daha önemlisi, İstanbul Valisi önce "Devlet yarına bırakır ama yanınıza bırakmaz." diye aslında bütün toplumu, özellikle de muhalefeti ve sendikaları tehdit etti, siyasi bir fişlemeye imza attı yani "Not alıyoruz bunları." dedi. Daha sonra da sarayın danışmanlarından birisi, başdanışmanlarından Oktay Saral "tweet" attı "Size ve sizin gibi hukuk ve kural tanımazlara demokrasi çok fazla... Ya devlet başa ya kuzgun leşe!" diyerek aslında demokrasi algısının nasıl yerlerde olduğunu da açık ve net göstermiş oldu. Oktay Saral şunu söylüyor aslında... Hak aramak, kendisinin demokrasi anlayışı içerisinde yok. İşçi sınıfının 1 Mayıs kutlaması demokrasi anlayışının içerisinde yok. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı verdiği "1 Mayıs alanıdır." dediği Taksim Meydanı'na işçilerin yürümesi, onun demokrasi anlayışının içerisinde yok. Oktay Saral şunu söylüyor: Demokrasi, AKP'nin çizdiği sınırlar kadardır. Demokrasi, AKP'nin uygun gördüğü sınırlar kadardır. İşçi sınıfı haklarını almak için sokağa çıktığında, Türkiye halkları haklarını almak için sokağa çıktığında orada hemen demokrasi olmuyor, orada bir demokrasi karşıtlığı oluyor. Biz bu kadük demokrasi anlayışını kınıyoruz, kendine demokrat olan anlayışı kınıyoruz.

Dün işçi sınıfı, binlerce insan oradaydı, direndiler o polis barikatlarının önünde. Bizde oradaydık eş başkanlarımızla, milletvekillerimizle ve işçiler o alandan ayrılıncaya kadar da alandan ayrılmadık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç Koçyiğit, lütfen toparlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Çünkü biz o sınıfın temsilcileriyiz, biz o sınıfın bir parçasıyız yani işçi sınıfının bir parçasıyız ve işçi sınıfının mücadelesi, emek mücadelesi DEM PARTİ'nin de mücadelesidir. Bu ülkede ve dünyada sınıfsız, sömürüsüz bir düzen kuruluncaya kadar, eşit, özgür bir yaşam kuruluncaya kadar da bu mücadelemizi devam ettireceğiz. Ne AKP'nin polisi, copu ne de yasaklama kararı bizi bu mücadeleden geri adım attıramaz. Dün de korkmuyorduk, bugün de korkmuyoruz, yarın da mücadele etmekten korkmayacağız, imtina etmeyeceğiz. Bunun da altını çizmek istiyorum.

Yine, dün 1 Mayıs kutlamalarının bir adresi Adana'ydı. Ben de Adana'daydım, üçte başlaması gereken etkinlik, beşe kadar sarktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç Koçyiğit, lütfen toparlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekili arkadaşlar da oradaydı. Saatlerce polis ile tertip komitesi müzakere yürütüyor. Niye biliyor musunuz Sayın Başkan? Çünkü orada DEM PARTİ'li gençlerin üzerinde iki gömlek vardı. Biri bu; size göstermek istiyorum. "Özel savaşa karşı görkemli direniş."

Şimdi, ben burada soruyorum, AK PARTİ Grubuna soruyorum: Özel savaşa karşı değil misiniz? Savaşa karşı değil misiniz? Anlamak istiyoruz. Özel savaşa gençlerin karşı olmasının nesini sorunlu görüyor AK PARTİ'nin kendisi? Ben onu da merak ediyorum ve sırf bunun için iki saat biz orada beklemek zorunda kaldık. "Özel savaş" kavramı anlaşılmadıysa biz söyleyelim: Uyuşturucuyla, özellikle de genç kadınların orada bulunan kolluk güçlerinin cinsel tacizine, cinsel şiddetine maruz kalmasına karşı mücadele ettik, ediyoruz. Gençlerin eğitimsiz, geleceksiz bırakılması, ajanlaştırılmasına karşı mücadele ettik, etmeye de devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç Koçyiğit, son kez uzatıyorum, lütfen tamamlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Biz genel savaşa da karşıyız ve özel savaşa da karşıyız. Biz isterdik ki topyekûn bu özel savaşa ve genel savaşa karşı olalım ama meğerse birileri savaşı gayet seviyormuş.

Diğer bir başlık, bir gömleğimiz de şu; bu gömlek de kriz olan gömleklerden biri, "Tecrit insanlık suçudur" yazıyor. Salı günü burada, Genel Kurulda konuştum. Bu nedenle alınmadı gençler içeriye. Ben buradan soruyorum: Tecrit insanlık suçu değil midir? Tecrit bir işkence değil midir? Siz İmralı'nın bütün kapılarını kapatmışsınız, biz aylardır oradan haber alamıyoruz, hiç kimse gidip gelmiyor; bu suç değil, bu hukuksuzluk değil, bundan utanmıyorsunuz ama gençlerin gömleklerinin üzerine "Tecrit insanlık suçudur." yazmasından çekiniyorsunuz, bunu kolluk marifetiyle bastırıp o alana sokmamaya çalışıyorsunuz. Biz buradan söyleyelim: Hukuka dönün, hukuka.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür için açıyorum, lütfen tamamlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür edip bitireceğim Sayın Başkan.

Hukukun dışına çıkmışsınız. Hukuksuzluğu her gün bize hukuk diye dayatmaya çalışıyorsunuz, olağanüstülüğü bize dayatıyorsunuz ve biz buna ses çıkarınca da karşımızda polisi buluyoruz, güvenlik güçlerini buluyoruz; bu, kabul edilemez.

Son olarak şunu söyleyip bitireyim: Van olaylarında Toplumsal Özgürlük Partisinden 2 yoldaşımız gözaltına alınmıştı. Sedanur Uğur ve Sibel Örkmez cezaevinde adli tutukluların yanına konuldular, günlerdir işkence görüyorlar. Ayakta sayım vermedikleri için 30 adli tutuklu onları dövdü, darbetti. Biz günlerdir çaba içerisindeyiz. Koğuşlarını dahi değiştirmeyen bir Adalet Bakanlığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Van halkının iradesinden korktunuz ama diğer bir şeyden daha korktunuz, Türkiye halklarının Van halkının iradesine sahip çıkmasından da korktuğunuzu biz yoldaşlarımıza yaptığınız işkenceden görüyoruz. Derhâl bu tutumdan geri adım atın, arkadaşlarımızı bırakın.

Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)