GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:76
Tarih:30.04.2024

GÜRSEL EROL (Elâzığ) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Bugün aslında bence Türkiye'nin en önemli konularından birini görüşüyoruz çünkü ülkemizin her bölgesinin kendine göre yer altı zenginliklerinin farklılığı var. Hangi coğrafyaya hangi bölgeye giderseniz gidin gerçekten Türkiye'nin, Anadolu'nun yer altı zenginlikleri bu ülke ekonomisine son derece katkı sunabilecek potansiyele sahip. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ne madenciliğe karşıyız ne yer altı kaynaklarımızın, zenginliklerimizin ekonomiye kazandırılmasına karşıyız. Bizim karşı olduğumuz, aslında madenciliğin insan odaklı, çevre duyarlılığı olan bir madencilik alanının genişletilmesi ve yerleşmesiyle ilgilidir. Bu anlamda da ben aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisinin Çevre Komisyonu sözcüsüyüm. Önümüzdeki süreçte de ülkemizin değişik illerine Çevre Komisyonu olarak gidip aslında madenciliğin, yer altı zenginliklerini ülkemize kazandırmak değil, tam tersine tekelleşen bir ticaret alanına nasıl dönüştürüldüğünü, bu ülkenin kaynaklarının nasıl sömürüldüğünü, nasıl haksız yere tahsislerin yapıldığını, ihalelerin yapıldığını tespit ederek Genel Kurulumuzu da bu konuda zaman içerisinde bilgilendireceğiz. Tabii, doğal olarak, yer altı kaynaklarımız ülke ekonomisine kazandırılmalı ama ülke ekonomisine kazandırılırken vahşi bir madencilik anlayışıyla değil, çevre duyarlılığı olan, o bölgede yaşayan insanların yaşam hakkına, doğal haklarına da saygı duyulması gereken bir sürecin planlanması lazım. Bu böyle mi? Değil. Yani maden şirketlerine bakıyorsunuz, eskiden Türkiye'de her sektörle ilgili anılan büyük şirketler vardı yani Koç ailesine baktığınızda sanayici, işte Sabancı ailesine baktığınızda, Eczacıbaşı ailesine baktığınızda yani büyük şirketlerin, büyük holdinglerin Türkiye'de uğraştıkları bir alan ve bir sektör vardı ama şimdi madencilik öyle değil. Şimdi, bakıyorsunuz, madencilikle ilgili daha çok tahsislerin yapıldığı, ihalelerin yapıldığı şirketler genelde inşaat firmalarından, kamu bütçesinden kaynaklı sermaye edinmiş firmalara bir peşkeş çekilme var. Bununla ilgili kendi ilimde de geçmişte yaşanan böyle bir ihale süreci vardı, kamuoyunu bilgilendirmiştim, onunla ilgili de önümüzdeki süreçte tekrar bilgi vereceğim.

Sayın milletvekilleri, ben burada bir vahşi madenciliğin nasıl yapıldığını, yani madencilerin... Tabii ki doğal olarak servet düşmanı değiliz, bir yatırımcı, bir bölgeye bir madenle ilgili bir yatırımla ilgili yatırım yaptığında tabii ki onun da kendine göre riskleri var, tabii ki para kazanacak, tabii ki yatırım yaptığında yatırımının gelirini elde edecek, bunlar doğal, olması gereken şeyler, ticaretin kurallarında da bu var ama yalnızca iş para kazanmaya yönelik, yalnızca para kazanıp kâr oranını yükseltmeye yönelik bir madencilik anlayışı olunca işte orada bir sorun var. Bununla ilgili ben size kendi ilim Elâzığ'dan bir örnek vereceğim. Bununla ilgili defalarca bu kürsüden Genel Kurulda milletvekillerimizi bilgilendirdim, anlatımlarda, söylemlerde bulundum, araştırma önergesi verdim, soru önergeleri verdim bakanlıklara ama asla sonuç alamadık. Niye? Yani genelde baktığınız zaman, bu büyük maden şirketlerinin arkasında mutlaka siyasi bir irade var, mutlaka siyasi bir ortaklık var, belli bir noktaya kadar gidiyorsunuz ama ondan ötesine geçme şansınız yok.

Şimdi özellikle bu resmi, bu fotoğrafı ben AK PARTİ'li milletvekili arkadaşlarıma göstermek isterim.

MURAT EMİR (Ankara) - Ağabey, çevirin.

GÜRSEL EROL (Devamla) - Çevireceğim, bilerek böyle tuttum.

Sizlere göstermek istiyorum ve bunu anlatırken de eleştirmek değil, sizin vicdanınıza seslenmek: istiyorum. Bakın, bu fotoğraf Elâzığ'ın Maden ilçesinde çekilmiş, oradaki bakır işletmesinin maden pasasının döküldüğü alan. Gördünüz mü sayın milletvekilleri? Yani bu, İliç gibi -orası bir heyelan değil, bana göre bir felaket yani tedbirsizlikten kaynaklanan bir felaket- bu yerleşim bölgesini tehdit eden yanlış bir uygulama. Şimdi sizlere göstereyim -Sayın Başkanım, size de göstereyim- bu, Maden'in bir yerleşim bölgesi. Peki, bu yerleşim bölgesi şu anda ne durumda? Bu yerleşim bölgesi, 2019 yılında Sayın Cumhurbaşkanımızın kararıyla "riskli bölge" ilan edilen bölge ve heyelan bölgesi. Bu heyelan bölgesine bu dökülen pasa şu anda bu yerleşim bölgesini tehdit etmektedir. Bu pasanın altında da -Sayın Bakanım, o bölgeyi bilirsiniz- Diyarbakır-Elâzığ kara yolu ve devlet demir yolu var. Yani bu pasa göçtüğü zaman buradan bu yerleşim bölgesini de yok edecek, iki şehir arasındaki ulaşımı da yok edecek. Bununla ilgili defalarca yazışma yaptım, Enerji Bakanlığının verdiği cevap ne biliyor musunuz? Diyor ki: "Teknik olarak bu pasanın buradan kaldırılması mümkün değil." Yani uzayla ilgili birçok araştırmalarımız var, millî savunma sanayisinde yeni ürettiğimiz, savunmaya yönelik birçok gemimiz var; Avrasya Tüneli'ni Boğaz Köprüsü'nün altından yaparken böyle bir teknolojiye sahipken biz nasıl olur da bu pasayı kaldıramayız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Erol, lütfen tamamlayın.

GÜRSEL EROL (Devamla) - Genel Kurulun, Meclisin gündemine, tutanaklara geçsin diye söylüyorum, Elâzığ ikinci bir İliç faciasıyla karşı karşıya.

Sayın Başkanım, sizden de rica ediyorum, Meclis Başkanı olarak bu konuda ilgili Bakanlık bürokrasisini uyarın, orada bir facia olursa bu facianın altından hiç kimse kalkamaz. İliç Komisyonu var, kuruldu, bugün Komisyonu da ziyaret ettim, tutanakları da oraya verdim. İliç Araştırma Komisyonunun Elâzığ'a gelerek benim bu söylemlerimin doğru olup olmadığının araştırılması ve bir an önce buraya bir çözüm bulunmasına yönelik bir tedbir geliştirilmesini sizden, Parlamentodan rica ediyorum.

Hepinize saygılar sunarım, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)