| Konu: | Et ve Süt Kurumunun Kurban Bayramı öncesi yaptığı zamlara, Türkiye'nin gıda enflasyonunda dünya 1'incisi olduğuna, yem ve mazot giderlerinin hayvancılık yapmayı imkânsız hâle getirdiğine, Cumhurbaşkanının on iki yıl aradan sonra yapmış olduğu Irak ziyaretine ve bu ziyaretin anlamına, sorunların çözüm yolunun barış ve diyalog olduğuna, 1 Mayısın barış ortamı içerisinde, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına riayet ederek kutlanıldığı bir Türkiye dilediğine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 24.04.2024 |
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaklaşmakta olan Kurban Bayramı öncesi Et ve Süt Kurumunun yaptığı zamlar vatandaşlarımız içerisinde çok ciddi şikâyetlere konu olmaktadır. Et ve Süt Kurumunun yaptığı zam, Kurban Bayramı'na yaklaştığımız bugünlerde piyasadaki canlı hayvan ve et fiyatlarıyla ilgili hem yeni spekülasyonlar oluşturmakta hem de piyasayı fiyatla ilgili olumsuz manada etkilemektedir. Birilerinin şimdiden kurban fiyatlarını manipüle etmeye başladığına, maalesef, üzülerek şahit olmaktayız. Ne yazık ki Hükûmetimizin gündemi vatandaşın hakiki sorunları olmadığı için milletimiz kendi sorunlarını kendisi çözmeye çalışmakta, müşteriler lokantaları, kasapları, mezbahaları boykot ederek fiyatları durdurmaya çalışmaktadır. Geçtiğimiz günlerde ithal karkas etin fiyatı 245 TL'den 280 liraya yükseltilmiştir, çeşitli et ürünlerinin fiyatlarında ise yüzde 15 ve 25'e varan artışlar yaşanmıştır. Sadece yılbaşından bu yana ete yapılan diğer zamlarla beraber daha yılın sonuna gelinmeden artış yüzde 40'ları bulmuştur. Ne yazık ki yıllarca ülkemize hizmet etmiş emeklilerimizin, asgari ücretlilerimizin, dar gelirli insanlarımızın sabahlara kadar Et ve Süt Kurumu önünde kuyruklarda beklediğini, piyasada kilosu 600 TL'yi bulan kıymayı bir nebze olsun ucuza alabilmek için çaba sarf ettiğini üzülerek görüyoruz. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre bile kuzu eti fiyatı son bir yılda yüzde 129 arttı. Bu rakam, et fiyatlarının TÜİK'in açıkladığı gıda enflasyonunun bile çok çok üstünde arttığını gösteriyor. Zaten Türkiye'nin gıda enflasyonunda dünya 1'incisi olduğunu herhâlde yeniden hatırlatmaya gerek yok diye düşünüyorum. Hazine ve Maliye Bakanımız ise Merkez Bankasının yıl sonu için yüzde 36'lık enflasyon öngörüsüne şüpheyle yaklaşarak "Yüzde 40'ı tutturursak iyi olur." diyebilmektedir. Sadece et fiyatlarındaki dört aylık artışın yüzde 40'lara ulaştığı dikkate alındığında, Sayın Şimşek'in bu öngörüye şüpheli olarak yaklaşmasını da doğal görmek gerekir ancak doğal olmayan bir şey, Sayın Bakanın kendilerinin koydukları bu hedefleri inandırıcı bulmuyor olmasıdır.
Burada bir hususun altını yeniden çizmek istiyoruz. Mevcut politikalar aracılığıyla bu fiyat artışlarının önüne geçilemeyeceği yıllardır açık hâle gelmiştir. Enflasyon, bırakın düşmeyi her geçen gün artmakta, hatta birçok temel ihtiyaç maddesinin fiyatı enflasyon oranının dahi çok çok daha üstünde artış göstermektedir. Vatandaşımızın çocuğuna et yediremediği, süt içiremediği bu dönemin mimarları olarak elbette bu iktidarı, sorunu doğru teşhis eden insanlara kulak vermeye davet ediyoruz. Dışarıdan et ithal ederek her geçen gün zenginleşen yandaşlarınıza değil, üreticiye ve tüketiciye artık kulak verin.
Maalesef, yem konusunda da ülkemizi dışarıya bağımlı bir hâle getirdiğiniz için, dövizdeki artışa bağlı olarak yem ve mazot giderleri hayvancılık yapmayı her geçen gün imkânsız hâle getirmektedir. Piyasaya yurt dışından canlı hayvan ve et getirerek, burada bütün olumsuzluklara rağmen hayvancılık yapmaya çalışan vatandaşlarımıza ve mutfağına az da olsa et sokmaya çalışan insanımıza zarar vermekten başka hiçbir sonuç alamayacaksınız.
Bir diğer önemli husus, Sayın Cumhurbaşkanımızın on iki yıllık aradan sonra yapmış olduğu Irak ziyareti. Hani, meşhur bir söz var ya "Bade harabül Basra..." Elbette, biz, Basra'nın bu hâle düşmeden bu ziyaretlerin yapılmasını anlamlı bulmakla birlikte, Sayın Cumhurbaşkanımızın diplomasiyi, komşularla ilişkileri önceleyen bu adımını olumlu bulduğumuzun ve teşvik ettiğimizin de altını çizmek istiyoruz. Özellikle komşu ülkeler ve İslam coğrafyasıyla güçlü ilişkiler tesis etmek zorundayız. Biz, bölgedeki halklar olarak ve devletler olarak sorunlarımızı çatışmayla, savaşla, şiddetle, kaosla değil ancak ve ancak birbirimizle diyalog kurarak, birbirimizin bu coğrafyadaki taleplerini dikkate alarak, birbirimize karşı empati yaparak bu sorunların üstesinden gelebiliriz. Orta Doğu coğrafyasının ve bölgemizin küresel emperyalistler tarafından yeni bir dünyanın merkezi hâline getirilen bir operasyon merkezi hâline getirilmek istendiği herhâlde buradaki hiçbir milletvekili arkadaşımızın itiraz etmeyeceği bir husustur. Tam da coğrafyamız bir savaş alanı hâline getirilmek istenirken...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Biz beş dakika kesmeden söz verdik.
Buyurun, toparlayın.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tam da burada küresel emperyalistlerin âdeta yeni bir dünyayı dizayn etmek için burayı bir savaş alanına çevirmek istediği bir dönemde, bölgesel barış için komşu ülkelerle, komşu ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızın, halklarımızın yaşadığı sorunları görerek, onları anlamaya çalışarak diplomasi dilini hep beraber artırmamız lazım. Birilerinin mutluluğu için birilerinin gözyaşları o mutluluğun asla ve asla sebebi olmamalıdır. Bu coğrafyada hep beraber mutlu olmadığımız müddetçe toptan bir huzur bulamayacağımızın farkında olmamız lazım. Dolayısıyla, Sayın Cumhurbaşkanının atmış olduğu bu adımların bölgesel barışa, bölgesel diyaloğa ve sorunlarımızı hep beraber hem bölge ülkeleri hem de bölgedeki halklar olarak diyalogla konuşma ve barış ortamına bir vesile olmasını elbette diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Toparlıyorum.
Tabii "bölge barışı" derken 2003 yılında reddedilen 1 Mart tezkeresinden sonra Amerika'yla beraber Irak'a müdahale edenlerin, Amerika'nın Irak'ta başarılı olması için dua edenlerin, 2010 yılında Suriye'ye NATO'yla beraber müdahale edilmesini savunanların, NATO'ya "Yeterince bomba atılmadı!" diye serzenişte bulunanların da elbette Orta Doğu'nun -Irak'ın, Suriye'nin, Libya'nın- geldiği bu hâlden kendilerine bir ders çıkararak bundan sonraki sürece bakmaları gerektiğini hep beraber buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. İşin özü, sorunların çözüm yolu barıştır ve diyalogdur.
Son olarak da önümüzdeki hafta 1 Mayıs. Dolayısıyla, 22 Nisan 2009 yılında 1 Mayısı resmî tatil olarak ilan etmiş olan Adalet ve Kalkınma Partisinin 1 Mayısın barışçıl bir şekilde kutlanmasına...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sadece selamlama yapacağım Başkanım.
BAŞKAN - Ya, Grup Başkan Vekilinin talebine "hayır" demek doğru değil ama toparlayın ya!
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sadece selamlama maksadıyla...
BAŞKAN -Beş dakika hiç kesmeden süre verdik, sonra bir dakika verdik, sonra bir dakika... Siz kapsamlı bir açıklama yapıyorsunuz.
Buyurun.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, Meclisin geleneği böyle. Eğer farklı bir kural varsa yedi dakikada da toparlarım ama genelde asgari sekiz veya dokuz dakikaya kadar çıkıyor.
Ben 1 Mayısın barış ortamı içerisinde, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına riayet ederek kutlanıldığı bir Türkiye dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.