GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 104'üncü yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlanması ile günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:74
Tarih:23.04.2024

HALKLARIN EŞİTLİK VE DEMOKRASİ PARTİSİ EŞ GENEL BAŞKANI TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli Milletvekilleri; ekranları başında bizleri izleyen yurttaşlarımızı, cezaevlerinde haksız ve hukuksuz şekilde tutulan arkadaşlarımızı buradan sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmama başlarken çalışmak zorunda bırakılan çocuk işçileri bir kez daha hatırlıyor ve başta Meclis olmak üzere siyaset kurumunu bu çocuklara karşı sorumluluğunu yerine getirmeye davet ediyorum. Yine, demokratik müzakereyle çözülecek sorunların şiddete havale edilmesinden dolayı copla, biber gazıyla, bombalarla katledilen Filistinli, Kürt, Orta Doğulu çocukları saygıyla anıyorum. Mücadelemiz çocuk işçiliğinin son bulması, erken yaşta evliliklerin sonlandırılması, çocuk istismarının olmaması, çocukların öldürülmemesi ve aydınlık yarınlarda yaşayabilmesi içindir. Yüz yıllık cumhuriyet tarihi aynı zamanda darbelerin, ekonomik krizlerin, istikrarsızlığın ve otoriterliğin tarihi olmuştur. İlk yüzyılda rejim demokrasiye hep mesafeli durmuş, toplumun demokratik taleplerini kriminal vaka hâline getirerek tanımlamış, buna itiraz eden bütün kesimleri şiddet yöntemleriyle bastırmaya çalışmıştır. Cumhuriyet bugünkü varlığını ülkede yaşayan bütün halklara, inançlara, emekçilere borçludur; buna rağmen bu kurucu iradeyi yok sayan anlayış hâlâ devam etmektedir.

İnkârın kaynağını bulmak ve bununla yüzleşmek tüm siyasal dinamikler açısından bugün büyük bir sorumluluk hâline gelmiştir. 1920 yılı öncesinde devrede olan tekçi siyasi anlayış 24 Anayasası'yla yeni ulus devletin katı ve sistematik aklı hâline dönüşmüştür. Tarihsel inkâr temel referanslarını ülkenin bütün farklılıklarını yok sayan 24 Anayasası'ndan almaktadır. Tek tip yurttaş yaratmak, merkeziyetçilik ve inkâr konularında daha sonra yapılan tüm anayasalar maalesef 24 Anayasası'nın kötü birer kopyası durumuna düşmüştür.

Bugün Türkiye toplumunun en temel ihtiyaçlarının başında demokratik bir anayasa gelmektedir. Cumhuriyetin 2'nci yüzyılında krizlerden çıkış yolun, 1920 ruhuyla 21'de yapılan toplumsal mutabakatın güncellenmesinden geçmektedir. Yüz yıllık cumhuriyetin demokrasi krizinde İttihat ve Terakkicilerin, Hürriyet ve İtilafçıların sorumluluğu oldukça büyüktür. Cumhuriyetin 2'nci yüzyılında geçmişle yüzleşme, geleceğin demokratik inşası siyaset kurumunun temel görevleridir. Bu görev elbette öncelikle bu Meclisindir. Meclis geçmişle yüzleşme başta olmak üzere demokratikleşme konusunda sorumluluk almalıdır zira 31 Mart seçimlerinde bu sorumluluklar halk tarafından bütün siyasete hatırlatılmıştır.

31 Mart seçimlerinin ortaya koyduğu irade oldukça güçlü bir iradedir; ortak, eşit bir yaşamın umudunun iradesidir. Siyaset kurumuna 31 Martta şu mesaj verilmiştir: 31 Mart seçimlerinde Kürt halkıyla beraber bütün halklar Türkiye'nin dört bir tarafında eşit yaşam talep etmiştir. Kürt halkının verdiği ortak yaşam mesajı bu Parlamento tarafından en iyi şekilde anlaşılmalıdır. Kürt halkı seçim döneminde oy için akla gelen ama hakları ve barış talepleri söz konusu olunca kriminalize edilen bir halk olmayı kabul etmedi, etmiyor. İktidar, Kürt meselesinde güvenlikçi anlayışa çakılı kaldıkça geçmişteki diğer partiler gibi kaybetmeye mahkûmdur oysa Kürt sorunu bir tanınma ve statü sorunudur. Bugün Kürt sorunu demokratik müzakere, özgür siyaset ve evrensel hukuk dışında bir pusulayla çözülemez, bu pusula üstünde çalışılmalıdır. Shakespeare'in dediği gibi çözümü bu şekilde güvenlikçi politikalarda aramak bir taştan çiçek açmasını beklemek gibidir. Çiçeklerin açması ve gerçek baharın gelmesinin tek yolu müzakereye dayalı demokratik çözümün ta kendisidir. Burada Meclis kurucu bir iradeyle, Kürt meselesinin çözümü ve Türkiye'nin demokratik bir yüzyıla adım atmasının tarihî sorumluluğuyla karşı karşıyadır. DEM PARTİ olarak bizler bu noktadaki çözüm konusunda elimizi taşın altına dün koyduğumuz gibi bugün de elimizi taşın altına koymaya ve çözümün odağında olmaya hazır olduğumuzun altını bir kez daha buradan çiziyoruz.

Değerli yurttaşlarımız, 31 Martta emekliler başta olmak üzere, Türkiye'nin emekçi yoksulları ekonomik krizin yükünü taşımayacağını beyan etmiştir. Gençler ve kadınlar kendilerine çizilmek istenen sınırları, geleceksizliği reddetti; yaşam biçimlerine müdahale edilmesini ve kazanımlarının yok sayılmasını reddetti, Aleviler ve bütün farklı halklar ve inançlar baskıcı rejimlerin onlar üzerinde uyguladığı ceberut yönetimleri reddetti; toplum, ekolojik yıkıma karşı yaşamı savundu ve Türkiye halkları, çeteleşmeye, haksızlıklara, hukuksuzluklara, rüşvet ve rant çarkına karşı hukukun üstünlüğünün çağrısını yaptı. Hâlâ parti kapatma çağrıları yapanlara, tutuklamalarla, tecritle yol alacaklarını sananlara, 82 Anayasası'nı bile uygulamayarak bunun gerisine düşenlere -ki Kobani kumpas davası bunlardan biridir, siyasette seçilmişlerin cezaevinde olması bunun örneklerinden biridir- bütün bunlara değerli halklarımız bu yerel seçimlerde "Artık yeter." dedi, "Hak, hukuk, adalet istiyoruz." dedi; tek adam aklının bu ülkeyi sürüklediği felakete karşı ortak bir akılla demokratik bir yönetimden yana olmayı savundu. İktidar ve muhalefet, bütün siyasetler halkın 31 Mart seçimlerinde verdiği mesajı en iyi şekilde anlamalı ve buna göre bir pratik icra etmelidir.

Değerli milletvekilleri, cumhuriyetin ilk yüzyılında devlet kendisine tek tip ve sermayenin hizmetinde bir halk yaratmak istemiştir ama başarısız olmuştur. 2'nci yüzyılda siyasetin görevi yaşanan sorunlara kalıcı çözümler getirecek olan halkların demokratik yönetimini kurmaktır, bunun en önemli adımlarından birisi demokratik Anayasa yapım sürecine girmektir. Bunun için de yapılması gereken acil şeyler, çatışma ve kutuplaştırıcı iklime son vermek, toplumsal barışı tesis etmek, en geniş toplumsal mutabakatı aramak üzere yol ve yöntemler üzerinde çalışmaktır. Türkiye'nin katı merkeziyetçi anayasalara değil demokratik, özgürlükçü, emekten yana olan, halkların inançlarına ve özgürlüklerine eşit şekilde yaklaşabilen bir anayasaya ihtiyacı vardır ve bu anayasa için elbette hep birlikte çalışılabilir ama bu koşulların olgunlaşması için öncelikle emek verilmelidir.

Bu ülkeye gerçek ve kalıcı bir baharın gelmesinin yolu Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yöntemle çözülmesiyle, herkese daha fazla iş, aş ve ekmek verilmesiyle ve bu sistemin kurulmasından, daha fazla demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adaletin tesis edilmesiyle mümkündür. Yaşadığımız bölgede yeniden savaş projeleri tesis edilirken kan ve göz yaşıyla gündeme geldiği bir eşikte ortak bir yaşam ve demokratik bir toplum için tüm kesimlerle konuşmayı ve sorunları müzakere yöntemiyle çözme konusunda yol almayı isteriz elbette. Bu sebeple, gelin, yamalı 12 Eylül darbe anayasasını hep birlikte değiştirelim ve demokratik bir anayasayı hep beraber inşa edelim; gelin, başta Parlamento olmak üzere siyaset kurumunu her türlü ama her türlü vesayetten kurtaralım; gelin, dünyada tohumu ekilen, Orta Doğu'da fidelenen savaş ve kargaşaya karşı Türkiye ve bölge halklarını korumak için büyük bir iç barış mutabakatı yapalım.

Değerli halklarımız, geçmişe borcumuz, çocuklarımıza, geleceğimize sözümüz var. Ülkeyi hak ettiği refaha, barışa ve demokrasiye kavuşturmak için ortak akılla, ortak bir mücadele yürütme konusunda son derece kararlıyız, son derece hazırız.

Buradan sevgili çocuklara bir kez daha seslenmek istiyorum: Evet, sevgili çocuklar, inanın, güzel günler, güneşli günler göreceğiz, bir peri masalı dinler gibi motorları maviliklere süreceğiz, özgür ve mutlu bir ülkeyi sizlere hep birlikte armağan edeceğiz. Bu da buradan siz sevgili çocuklara sözümüz olsun.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)