GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:67
Tarih:01.03.2024

ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, 3'üncü gün zannediyorum, gece gündüz çalışarak bir paket çıkarılmaya ve bu kanun teklifi görüşülmeye çalışılıyor. Şimdi, tabii, bir kısım arkadaşlar, muhtemelen, girip çıktığı için olayın tamamına hâkim olmayabilir, ara ara da bunları söyledik, "Niye böyle gece yarılarına kadar çalışıyoruz, ne oluyor, ne bitiyor? Önceki kanunlarda hiç böyle bir şey olmuyordu yani gruplar arasında bir uzlaşma mı olmadı, anlaşma mı olmadı?" diye mutlaka merak eden arkadaşlarımız vardır. Belki sizlere açıklama yapılmadıysa ben bir örnek üzerinden bunu açıklamak istiyorum çünkü bu işlerin uzamasının bizim açımızdan haklı bir gerekçesi var değerli arkadaşlar.

HALUK İPEK (Amasya) - Uzasın, uzasın.

ERHAN USTA (Devamla) - Uzasın, problem değil, uzasın ama sizinkiler uzatmadan nasıl götürebiliriz falan...

HALUK İPEK (Amasya) - Her zaman uzayabilir.

BAŞKAN - Sayın Usta, siz Genel Kurula hitap edin.

ERHAN USTA (Devamla) - Uzasın, bizim için önemli olan, zaten bizim amacımız bir şeyi uzatmak değil, bir yanlışa engel olmaya çalışıyoruz. Siz öyle diyorsunuz da arkadaşlar diyor ki: "Ya arkadaş, niye bu iş uzayıp duruyor, ne oluyor, ne bitiyor?" diye bize AK PARTİ'li arkadaşlar özellikle soruyor, anlatabildim mi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, lütfen, hatibi dinleyin, uzlaşma her zaman hayırlıdır.

Sayın Usta, buyurun.

ERHAN USTA (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, burada siyasi partilerin farklı görüşleri olabilir ama bizim özellikle İYİ PARTİ Grubu olarak üç konuda hassasiyetimiz oluştu. Bunlardan bir tanesi, 22'nci maddedeki kayyum meselesi, birazdan onun detaylarını konuşacağız. Eğer vicdanınız varsa birazcık -bu kayyum meselesi bugüne kadar bilinmiyor olabilir- bu açıklamadan sonra en azından "Ya hakikaten niye böyle bir yanlışa el kaldırıyoruz?" diye düşünmenizi beklerim.

Şimdi, bir tanesi kayyum meselesi; ikincisi, kişisel verilerin korunmasıyla ilgili 2 tane madde var, biz bu maddelerin yanlış olduğunu düşündüğümüzü söyledik, onları detaylarına gelince konuşacağız; bir de bu Tazminat Komisyonuyla ilgili husus. Tazminat Komisyonuyla ilgili şimdi biraz daha ilave bilgi alınacak, belki orada belli bir mesafeye gelinebilir. Bunun dışında, bizim kırmızı çizgimizin olmadığını, itirazlarımızın olduğunu ifade ettik. Buralarla ilgili bazı maddelerin çekilmesi durumunda bu yasanın daha makul sürede geçebileceği görüşümüzü ifade ettik.

Şimdi, bu kayyum meselesi nedir değerli arkadaşlar? Önce şuradan başlayalım: Biliyorsunuz, bir Anayasa değişikliği yapıldı, daha önceki Anayasa'mızda Cumhurbaşkanlarının vatana ihanetin dışında sorumsuzluğu vardı yani yargılanamıyorlardı, sorumsuzdu Cumhurbaşkanları. Şimdi, yeni sistem -ki bunu, AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisi getirdi- Cumhurbaşkanını dahi sorumlu tutan, yaptığı işten, attığı imzadan sorumlu tutan bir sistem. Şimdi -böyle bir sistemin olduğu- böyle bir sistemi getiren Hükûmet, bakın, başka bir şey getiriyor burada. Şimdi, OHAL döneminde belli bir süreyle bu yapıldı, o günün hassasiyeti içerisinde onları anlayabiliriz; hain bir darbe girişimi oldu, bilmem ne oldu falan ama ondan sonra sekiz yıl geçmiş, o işle hiç alakası olmayan hususlarda da siz bir kısım insanlara yaptığı işlerden dolayı, attığı imzalardan dolayı "Hiçbir sorumluluğu olmaz." derseniz bu hukuk devleti olmaz; bunun sonucu doğru da olmaz, doğru bir iş de çıkmaz. Burada ne yapılıyor? Deniliyor ki bazı suçlardan dolayı, efendim, bir şirkete, güçlü bir şüphe varsa, mahkeme "Buraya bir kayyum atansın." diyebilir. Buraya kadar bir şey yok, olabilir yani bu olan bir şey, kayyum atanabilir oraya fakat "Kayyum olarak buraya TMSF'yi atayabilir." diyor. Ondan sonra, burada bir beş yıllık süre koymuş, beş yıl için... Bu iş doğruysa niye beş yıllık süre koyuyoruz değil mi, bir de o var yani demek ki yapılan işte bir olağanüstülük var yani bir tuhaflık var. Şimdi, beş yıllık süre koyuyor, ondan sonra, o maddeden o maddeye, o maddeden o maddeye atıf yaparak -detaylarına girmeyeceğim ama isterseniz elimde maddeleri var- getirdiği şey şu değerli arkadaşlar, tam metnini okuyayım şuradan size: "Bu işleri yapanlar kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari ve mali ve cezai sorumluluğu doğmaz." diyor. Şimdi, bir suç olduğunu düşüneceğiniz bir şirkete bir kayyum el koydu, kayyum atandı, ondan sonra oraya birilerini getirdiniz. Bunun istinafı var, temyizi var; belki de mahkemede nihayetinde o şirketin öyle bir işe bulaşmadığı bile ortaya çıkacak ama birilerini oraya atayacaksınız, oraları da... Bakın, şöyle bir rapor yok daha elimizde... Ben iddia ediyorum, aksini söyleyen varsa çıksın, buyursun; TMSF'nin kayyum olarak atandığı bütün şirketler battı, hepsinin içi boşaltıldı Türkiye'de. Şimdi buraya da bu imkân veriliyor, böyle bir şey kabul edilebilir mi? Yani TMSF oraya kayyum atayacak, belki de hiçbir şekilde bu şirket veya o şirketi yönetenler bu tür bir suça bulaşmamış da olabilir, ondan sonra mahkeme bu işi de bozabilir. Ondan sonra adama şirketini teslim edeceğiz, şirketin içerisinde hiçbir şey yok. Niye? Çünkü bu şirketi yönetenlerin hiçbir sorumluluğu yok.

Değerli arkadaşlar, bir insan doğru işi yapıyorsa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Usta, lütfen tamamlayın.

ERHAN USTA (Devamla) - Tamam.

Yani herkes şirket yönetiyor, bankalarda -geçenlerde de o örneği verdim- kredi verenlere sistem ciddi yükümlülükler getiriyor ama insanlar bankacı olmak istiyor. Yani doğru iş yaparsanız siz niye böyle bir -hukuki, mali, idari, bilmem ne- sorumsuzluk zırhına bürünesiniz?

Dolayısıyla burada yapılmak istenilen iş çok nettir; bu bir FETÖ taktiğidir değerli arkadaşlar. FETÖ de zamanında bunu yaptı, çözüm sürecinde de bu tür şeyler yapıldı, daha sonrasında... Dolayısıyla bir hukuk devletinde kimseye suç işleme hürriyeti verilmez, bu bir hak olarak verilmez. "Sen suç işle ama ben sana bir şey sormayacağım." diyoruz biz burada. Böyle bir şey olamaz; bu, hukuk devletiyle de bağdaşmaz, kanun önünde eşitlik ilkesiyle de -vaktim bittiği için bunların detaylarına giremeyeceğim- bağdaşmaz ve bu, mülkiyet güvencesini de zedeler. Yani benim şirketime el koyacaksınız, birileri gelecek, içini boşaltacak, ondan sonra bana "Ya, pardon yanlış olmuş." diyecekler ve o kişilerin hiçbir sorumluluğu olmayacak. Ne olacak benim malım mülküm? Böyle bir şey olabilir mi? İşte, biz "Bu madde çıkarılsın." diyoruz değerli arkadaşlar, o yüzden direniyoruz; bunu takdirlerinize arz ediyorum.

Teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)