GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2 Mart 1994'te DEP milletvekillerinin kafalarına basılarak Meclisten çıkarılmasına, 4 Kasım 2016'da gerçekleşen siyasi darbeye, 27'nci Dönemde de bazı milletvekillerinin vekilliklerinin düşürülüp tutuklandığına ve Türkiye'nin siyasi açıdan bir arpa boyu yol alamadığına, Ankara Büyükşehir Belediye eş Başkanı adayı Gültan Kışanak'a, 1 Mart tezkeresine ve Hakkâri'nin Derecik ilçesine bağlı Düve köyünde köylülerin x-ray cihazından geçirilmesine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:67
Tarih:01.03.2024

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, evet, yarın 2 Mart ve 2 Mart 1994'e sizleri götürmek istiyorum: "Türkiye'de toplumsal uzlaşmayı ve iç barışı istemeyen güçlerin başlattıkları psikolojik savaş kampanyalarıyla devletin resmî televizyonlarında günlerce teşhir edildik, inanılması mümkün olmayan komplo ve senaryolarla kamuoyuna suçlu olarak sunulduk, mitinglerde, meydanlarda, linç edilmesi gereken insanlar olarak tanıtıldık, hedef gösterildik, yanı başımızda bombalar patladı, arkadaşlarımız öldürüldü, hakaretlere maruz kaldık. Düşüncelerimiz çok aykırı, çok uç ve ötesinde tahammül edilemez de olabilir ancak bunların doğruluğu ya da yanlışlığı ellere kelepçe vurularak değil, burada tartışılarak anlaşılabilir." Evet, 2 Mart 1994'te bu konuşmayı, bu kürsüden, Meclis kürsüsünden rahmetli Orhan Doğan yapmıştı. Orhan Doğan o dönemde kendisinin ve kendisiyle beraber Kürt siyasetçilerinin nasıl hedef gösterildiğini tane tane anlatmış. Aradan otuz yıl geçti ama bu ülkede ne yazık ki hiçbir şey değişmedi. O gün DEP'li milletvekillerinin kafalarına basarak Meclisten çıkarıp gözaltına alanların, tutuklayanların anlayışının bugün de iktidarda olduğunu özel olarak ifade etmek gerekiyor. Ahmet Türk, Sırrı Sakik, Orhan Doğan, Leyla Zana, Hatip Dicle ve Mahmut Alınak milletvekili oldukları hâlde tutuklandılar, milletvekillikleri düşürüldü ve uzun yıllar cezaevinde kaldılar ta ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi devlet güvenlik mahkemelerinin hukuksuz yargılama yaptığına hükmettikten sonra serbest kalıncaya kadar.

Peki, bugün ne oldu? Bugün de çok yakın tarihimizde yine bir siyasi darbeyi gördük. Neydi o? 4 Kasım 2016 yılında gerçekleşen siyasi darbe; 3 büyükşehir belediye eş başkanının, HDP Eş Genel Başkanlarımızın ve onlarca milletvekilimizin tutuklanmasına yine tanıklık ettik. Peki, orada mı kaldı yani 4 Kasım 2016'da mı kaldı darbe? Hayır, 27'nci Dönemde de burada yine Leyla Güven, Musa Farisoğulları ve Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun da milletvekillikleri düşürüldü ve tutuklandılar. Sonra da sevgili Milletvekilimiz Semra Güzel benzer bir kampanyayla hedef gösterilerek, toplum, kamuoyu manipüle edilerek yine milletvekilliği düşürüldü ve şu anda da hâlihazırda cezaevinde.

Bütün bunlar bize neyi gösteriyor? Aslında, az gidiyoruz uz gidiyoruz ama ne yazık ki siyasi açıdan bir arpa boyu yol alamıyoruz. Bu ülke, darbe mekaniğini aşamayan, sürekli kendisine muhalif olan siyasi yapıları, demokratik siyasetin temsilcilerini Meclisten alıp cezaevine gönderen bir darbe mekaniğiyle yaşayan bir ülke hâline gelmiş durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç Koçyiğit, lütfen tamamlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Geçmişte bunu eleştirenlerin, 28 Şubatın mağduru olanların bugün bizzat 4 Kasım darbesinin de müsebbibi olduklarını, 4 Kasım darbesini hâlihazırda kayyumlar eliyle, seçim yasaklarıyla devam ettirdiklerini ifade edelim. Bugün Kobani kumpas davasında Sincan Adliyesinde bir tutukluluğun incelenmesi vardı. Tutukluluğunun incelenmesi yapılan kişilerden biri de Ankara Büyükşehir Belediye eş Başkanı adayımız Gültan Kışanak. Gültan Kışanak da Diyarbakır Büyükşehir Belediye eş Başkanıydı; tutuklandı, cezaevine konuldu, yedi yıldır, tam yedi yıldır haksız ve hukuksuz bir şekilde siyasi rehine olarak tutuluyor. Ve bugün tutukluluk durumunu inceledik, yedi yıllık azami tutukluluk süresi geçmiş Sayın Başkan ama ona rağmen hâlâ serbest bırakılmıyor. Üstelik bu ülkenin başkentinin Büyükşehir Belediye eş Başkanı adayı, onun rakipleri şu anda siyaset sahnesindeler, propagandalarını yapıyorlar ama bizim arkadaşımız, bizim Belediye eş Başkanı adayımız dört duvar arasında sesini topluma ulaştırmaya çalışıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç Koçyiğit, lütfen tamamlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz buradan tekrar ifade edelim: Gültan Kışanak kadınların, Gültan Kışanak halkların, Gültan Kışanak gençlerin, Gültan Kışanak mazlumların, işçilerin, emekçilerin adayıdır ve onu bu rehine pozisyonunda daha fazla tutmaktan vazgeçin ve bir an önce serbest bırakın diyoruz.

Yine, tarihî bir dönem; 1 Mart tezkeresi. Herkes hatırlar, yirmi bir yıl önce bu Meclis savaşa geçit vermedi, yirmi bir yıl önce bu Meclis tarih yazdı. Sadece bu Meclis değil, aynı zamanda, yüz binlerce insan da Sıhhiye Meydanı'na indi ve Irak'la olacak savaşa, Irak'a yapılacak operasyona karşı çıktı. Burada, aklıselim olan milletvekilleri, vicdan sahibi olan milletvekilleri sadece bölge barışına değil, aslında dünya barışına da katkı koyacak tarihî bir adım attılar ama yirmi bir yıl sonra bu Mecliste hâlâ savaş tezkereleri için el kalkıyor ne yazık ki.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç Koçyiğit, son kez sürenizi uzatıyorum.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yirmi bir yıl sonra bu Mecliste ne yazık ki yirmi bir yıl öncesinin sağduyusuna sahip olmayan bir akıl olduğunu görüyoruz. Biz buradan tekrar ifade ediyoruz: Bu savaş politikalarına el kaldırıp el indirmenin Türkiye'yi getirdiği yer ortadadır. Gelin, yirmi bir yıl önceki sağduyuya kulak kabartalım. Nasıl Irak'a yönelik tezkereye "evet" demediyse bu Meclis, bugün de savaş tezkerelerine "hayır" diyecek, Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümüne katkı koyacak bir noktaya gelmelidir, bir söz kurmalıdır.

Sayın Başkan, sizin de sabrınıza ve hoşgörünüze sığınarak son olarak şunu da ifade edeyim: Demin Onur Düşünmez Milletvekilimiz de ifade etti, Hakkâri'de, Hakkâri'nin Rubarok ilçesine bağlı Düve köyünde köylüler evine giderken x-ray cihazından geçiriliyorlar. Mesela, bunu hayal edebiliyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür için açıyorum.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim.

Yani köyde yaşıyorsunuz, koyunlarınız var, hayvanlarınız var, bir köy hayatınız var ama köyünüzün girişine x-ray cihazı konulmuş. Bunu mesela Tekirdağ için tahayyül edebiliyor musunuz, İzmir'in bir köyü için, Manisa'nın bir köyü için, Yozgat'ın bir köyü için tahayyül edebiliyor musunuz? Sanırım hiç kimse etmiyor. Peki, niye Hakkâri olunca, bırakın bunu tahayyülü, bu bir gerçeğe, hakikate dönüyor? "Bir köyün girişine nasıl x-ray cihazı koyarsınız ve oradaki köylüleri nasıl çıplak aramaya maruz bırakarak evlerine gitmesine yol açarsınız?" sorusunu buradan sormak istiyorum. Biz burada bu politikaları eleştirince dönüp bize söz söylüyorsunuz. Ben size soruyorum: Vicdanınız rahat mı? Bu uygulama hangi hukuktan, hangi maddeden, hangi yasadan kaynağını alıyor? Eğer başka bir yerse, başka bir coğrafya ise, başka bir ülke ise söyleyin, yok değilse de o utanç x-ray cihazını derhâl oradan kaldırın, halkımıza işkence yapmaktan vazgeçin.

Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)