GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:66
Tarih:29.02.2024

DOĞAN DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son yıllarda ülkemizde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle birçok vatandaş ve aileleri haksız yere mağdur edilmiştir; bu durum açık bir şekilde temel hak ve özgürlüklerin ihlalidir. Kanun hükmünde kararnameler acil durumlarda hızlı bir şekilde karar alınmasını sağlamak amacıyla kullanılan araçlardır fakat Türkiye'de son yıllarda çıkarılan kanun hükmünde kararnameler demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlayan, adaleti zedeleyen ve hukukun üstünlüğünü ihlal eden kararlar içermektedir. Bu kararnamelerle binlerce kişi işlerinden ihraç edilmiş, kamu görevlerinden uzaklaştırılmış, eğitim ve sağlık haklarından mahrum bırakılmıştır. Hatta KHK'ler öyle bir hâl almış ki 2 Temmuz Sivas katliamının faili bir kişi gece yarısı yayınlanan bir KHK'yle serbest bırakılmıştır. Kanun hükmünde kararnamelerle mağdur edilen vatandaşlar ve aileleri arasında öğretmenler, akademisyenler, gazeteciler, sağlık çalışanları, kamu görevlileri, hâkimler, savcılar ve birçok farklı meslek grubundan insanlar bulunmaktadır. Bu kişilerin bazıları sadece mesleklerini icra ederken temel hak ve özgürlükleri doğrultusunda eleştiri hakkını kullanmış veya demokratik haklarını savunmuş olmaları nedeniyle haksız yere cezalandırılmıştır.

Kanun hükmünde kararnamelerle mağdur edilenlerin aileleri de süreç içinde olumsuz etkilenmişlerdir. Değerli arkadaşlar, işinden, gelirinden ve haklarından mahrum kalan bir bireyin başta çocukları olmak üzere tüm ailesi de bu durumdan etkilenir. Bugün ülkemizde yüzlerce aile ekonomik zorluklarla baş etmek, psikolojik travmalarla mücadele etmek, gelecek endişesiyle yaşamak gibi birçok sorunla karşı karşıya kalmış ve adaletin sağlanması için mücadele etmektedir. Türkiye'de kanun hükmünde kararnamelerle mağdur edilen vatandaşların ve ailelerinin yaşadığı sorunların çözümü için bir an evvel adım atılmalıdır. Ancak bunun için de öncelikle hukukun üstünlüğünün yeniden tesis edilmesi ve adaletin sağlanması için gerekli reformların yapılması gerekmektedir. Kanun hükmünde kararnamelerle suçsuz yere mağdur edilenlerin, yargı sürecinin sonunda beraat edenlerin yeniden işlerine dönmeleri, haklarının iade edilmesi ve mağduriyetlerinin giderilmesi için adil bir süreç işletilmek zorundadır.

Şimdi, değerli arkadaşlar, size 2 tane olay anlatacağım. Birincisi: Bir tarihte bir savcı imzasız bir dilekçeyle görevinden uzaklaştırılıp bir ay sonra ilk çıktığı mahkemede beraat ediyor. Bu savcı arkadaşımız bir gün bana geldi, mağduriyetini anlattı. Aradan kaç yıl geçmiş biliyor musunuz? İlk mahkemeye çıktıktan bir ay sonra beraat eden bu savcımız, tam yedi yıl boyunca göreve iadesini beklerken geçen çıkan yasayla beraber göreve iade edildi. Bana attığı mesajı özellikle burada okumak istiyorum: "Sayın ağabeyim, selamlar, saygılar. Kızlarım, eşim ağlayıp duruyorlar. 'Yine mi o günleri bir daha yaşatacaklar, bir türlü bitmeyecek mi? Danıştay karar vermedi mi daha ne istiyorlar?' diye." Bakın, arkadaşlar, bu hepimizin kanayan yarası, mutlaka bizim adaleti tesis etmemiz lazım bu konuda. "Sayın ağabeyim, bu nedir, ben hiç anlam veremiyorum. Danıştay zaten 10 kişiden 1 kişiyi kabul etmiş ve bu da bir anda olmamış, altı yedi yıl içinde peyderpey olmuş. Şimdi, bunu gündem yapmakla amaç nedir?" Burada söylenmesi gereken şu: Gerçekten varsa bir FETÖ bağlantısı, bir terör bağlantısı eyvallah ama beraat etmiş bir adamın yedi yıl boyunca görevine iade edilmediği hâlde, edildikten sonra da tekrar aynı sonuçlarla karşı karşıya kalması çok doğru değil.

İkincisi: Ülkemizde yargı sisteminin ne kadar vahim olduğunu anlamak istiyorsanız Okmeydanı Cemevi bahçesinde polis kurşunuyla vurularak öldürülen Uğur Kurt canımızın davasına bakabilirsiniz. Uğur Kurt cemevinde başından vurularak katledildi, savcı yirmi altı saat sonra olay yerine geldi, yüz altı gün sonra olay yerinde keşif yapıldı, zanlı polis tutuklanmadı, bir yıl sekiz ay hapis cezası verildi, bu ceza da 12 bin TL'ye, paraya çevrildi. Anayasa Mahkemesi yeniden yargılanmasına karar verdi, dava 1 Martta yani yarın yeniden görülecek.

Uğur Kurt'un öldürülmesi ve yaşanan adaletsizlikler Türkiye'de hukukun üstünlüğü ilkesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir; maalesef, ülkemizdeki adalet karnesi bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Hukukun üstünlüğü, herkesin yasalar önünde eşit olduğu ve herkesin adil bir yargılama hakkına sahip olduğu temel bir prensiptir ancak Uğur Kurt davasında yaşananlar bu prensibin ihlal edildiğini ve adaletin sağlanmadığını açık bir şekilde göstermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DOĞAN DEMİR (Devamla) - Sayın Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN - Sayın Demir, lütfen tamamlayın.

DOĞAN DEMİR (Devamla) - Uğur Kurt davası, Türkiye'de yargı sisteminin bağımsız ve tarafsız olmadığı konusunu da gözler önüne sermiştir. Adaletin sağlanması ve hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi için bu tür vakalarda etkili bir soruşturma yapılması ve faillerin adalete teslim edilmesi, bu ülkede yaşayan her yurttaşın devleti bir güvence olarak görmesini sağlar. Aksi hâlde toplumda adalet duygusu zedelenir ve güven kaybı olur. Bu ülkede adalet için, hak için devlete sığınan halkın devlete, yargıya güveninin karşılığı bu mudur?

Buradan, tüm canlarımızı, 1 Mart Cuma günü yani bu sabah saat 10.30'da İstanbul Çağlayan Adliyesi 11. Ağır Ceza Mahkemesi önünde Uğur Kurt davasına sahip çıkmaya ve bir olmaya davet ediyor, saygılar sunuyorum. (Saadet Partisi ve CHP sıralarından alkışlar)