| Konu: | Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 66 |
| Tarih: | 29.02.2024 |
ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkâri) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen değerli halklarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 5'inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Tarsus 1. Sulh Hukuk Mahkemesi, hükümlüye vasi atanması talebiyle açılan davada 4721 sayılı Kanun'un 407 ve 471'inci maddelerini itiraz konusu yaparak, bu kuralların Anayasa'nın 35'inci, 48'inci ve 49'uncu maddelerine aykırılığını ileri sürerek iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. Anayasa Mahkemesi ise vermiş olduğu kararda itiraz konusu maddelerin Anayasa'ya aykırı olduğuna oy birliğiyle hükmetmiştir.
5'inci maddeyle getirilen düzenlemeyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 407'nci maddesi değiştirilmek istenmektedir. Getirilmek istenilen düzenlemeyle hapis cezasının infazı sebebiyle ceza infaz kurumunda olan hükümlünün vasi atanarak kısıtlanması her ne kadar kendi isteğine bırakılmış olsa da toplam beş yıl veya daha fazla kesinleşmiş hapis cezasının infazı bakımından hükümlünün kısıtlanması hususu kişiliğinin veya mal varlığının korunması kriterine bağlanarak bu konuda vesayet makamına takdir hakkı verilmektedir.
Değerli milletvekilleri, teklif maddesinin dayandığı Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesi olan hükümlünün özel hayatının korunması ve mülkiyet hakkı çerçevesinde ortaya koyduğu gerekçeler yerindedir. Ancak belirtmek gerekir ki vesayet makamına bu düzenlemeyle getirilen takdir yetkisi, anayasal eşitlik ve kanunların genelliği ilkelerine aykırılık taşımakla birlikte bu ölçüt son derece keyfî kullanımlara açık, belirsiz ve muğlak bir ölçüttür. Oysa bu temelde yapılması gereken, hiçbir ayrım söz konusu olmaksızın kısıtlanma kapsamının bizatihi bütün hükümlülerin talep ve takdirine uygun olacak şekilde düzenlenmesidir. Böylelikle hükümlünün kişisel özerkliğine uygun şekilde hem özel hayatına hem de mülkiyet haklarına yönelik tasarruf konusu kişinin kendi iradesine bırakılarak keyfîliğe izin vermeyecek, belirli ve öngörülebilir bir niteliği haiz olabilecektir.
Siyasi iktidar, bu kanun teklifinde düzenlenmesi öngörülen maddelerden biri olan 5'inci maddeyi, Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu iptal kararına aykırı bir şekilde yeniden düzenleyerek bu kanun teklifine dâhil etmiştir. Bu düzenleme Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu iptal kararında murat edilen hukuki amacı karşılamanın oldukça uzağındadır. 5'inci madde teklif metninden çıkarılmalı ve Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karara uygun düşecek şekilde yeniden formüle edilerek Meclis gündemine getirilmelidir.
Sayın milletvekilleri, siyasi iktidarın yapılan düzenlemelerin birincil muhataplarının, getirilen değişikliklerden etkilenen kesimlerin fikrini sorma, onlara danışma ihtiyacı duymaksızın sarayın talimatlarıyla buraya getirdiği yasaları, bir süre sonra tabiri caizse yamayarak önümüze tekrar koyduğu bir garabet durumla karşı karşıyayız. Siyasi iktidarın kamuoyunda büyük beklentiler yaratarak getirdiği yargı paketleri, halkın hiçbir sorununa gerçekçi bir çözüm üretememektedir.
Ayrıca, AKP'nin yasa yapma tekniği de bir hayli sorunludur. Yasa yapma tekniğini sorunlu kılan hususların başında "torba kanun düzenlemesi" şeklindeki AKP yaklaşımı gelmektedir. Gelinen son noktada bir kanun yapım tekniği olarak torba kanun olağan, sıradan hâle getirilmiştir. Yasama süreci teknik bir formata dönüştürülerek toplumsal etkileşim ve müzakere kanalları kapatılmakta, STK'ler, meslek örgütleri, akademi ve ilgili diğer kişi ve kurumlar bu sürecin dışında tutulmaktadır. "Sekizinci yargı paketi" adı verilen bu yasa teklifi de ilgili STK, meslek örgütleri ve akademisyenlerin görüşüne başvurulmaksızın Meclis gündemine getirilmiştir. Bu torba yasa, diğer siyasi partilerin görüş, öneri ve eleştirileri dikkate alınmaksızın; noktasına, virgülüne dokunulmaksızın alelacele Komisyonda görüşülmüş, şimdi de Genel Kurul gündemine getirilmiştir.
Bakın, toplumu ilgilendiren sorunların çözümü uzun erimli çaba, istişare ve elbette müzakereyle mümkün olabilecektir. Ancak siyasi iktidarın yıllardır sergilediği tutum ve pratikler iktidarın böylesi bir gündeminin olmadığını "ben yaptım, oldu" anlayışıyla hareket ettiğini apaçık gözler önüne sermektedir. 5'inci madde teklif metninden çıkarılmalı ve Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karara uygun düşecek şekilde yeniden formüle edilerek Meclis gündemine getirilmelidir.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)