| Konu: | YABANCILAR VE ULUSLARARASI KORUMA KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 04.04.2013 |
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 310 sıra sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı'nın üçüncü bölümü üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, uluslararası hukukta "mülteci" kavramı, vatandaşı olduğu ülke dışında olan ve ırkı, dini, tabiiyeti, belirli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncesi nedeniyle zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkeye dönemeyen veya dönmek istemeyen kişileri ifade etmektedir.
Bu gibi kişileri kapsayan hukuk sistemi, bir dizi uluslararası ve bölgesel insan hakları sözleşmesinin yanı sıra, 1951 Sözleşmesi veya Cenevre Sözleşmesi olarak da anılan 1951 Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Sözleşme'yi ve 1967 Protokolü'nü de içermektedir.
Mültecilere ilişkin yasal çerçeve, bu kişilere kendi menşe ülkeleri tarafından koruma sağlanmadığı için özel uluslararası korumaya ihtiyaç duyduklarını kabul etmektedir.
Mülteciler bu nedenlerle göçmenlerden farklı olmakla birlikte, genellikle göçmenlerle aynı seyahat güzergâhlarını ya da kaçakçılık yollarını kullanırlar ve geçtikleri ya da geldikleri ülkelerde benzer insan hakları ihlallerine maruz kalırlar.
Türkiye, Cenevre Sözleşmesi'ne coğrafi sınırlamayla taraf olmuştur ve Avrupa dışındaki ülkelerden gelen kişileri mülteci olarak kabul etmemektedir. Bu durum, mültecilerin, sığınmacıların ya da uluslararası korumaya ihtiyaç duyan diğer kişilerin korumadan mahrum bırakıldığı, hukuki ve pratik anlamda karışıklıklara sebep olan bir durum yaratmaktadır. Bu sınırlamaya rağmen, Türkiye, Avrupa dışındaki ülkelerden zulüm göreceği korkusuyla kaçan binlerce insan için sığınacak bir ülke olmaya devam etmektedir.
Ülkemiz son yıllarda yalnızca göçmen üreten bir ülke olmaktan çıkmış, gerek ekonomik sebeplerden, çalışmak ve yaşamak için ülkemize gelen yapancıların gerekse komşu ülkeler ve geniş bölge coğrafyasında devam eden savaş ve zulüm olaylarından dolayı ülkemize sığınan mülteci durumundaki kişilerin sayısı ciddi oranda artış göstermiştir. Diğer yandan, özellikle Türkiye-Yunanistan sınır hattında gerek ekonomik sebeplerden gerekse savaş ve zulüm koşullarından dolayı ülkelerini terk ederek müreffeh ve güvenli AB ülkelerine ulaşmak üzere ülkemizi transit geçmeye çalışan göçmenler ve mülteciler de ülkemizin yönetmesi gereken düzensiz göç dinamiklerinin önemli bir unsurudur.
Değerli milletvekilleri, ülkemize gelen mültecilerle ilgili politika ve uygulamalarda ciddi sorunlar bulunduğu görülmektedir. Kayıtlı sığınmacıların barınma, sağlık, çalışma ve ailelerini geçindirme imkânı gibi temel hak ve imkânlara erişimi düzensiz durumdayken ya da düzensiz yollardan ülkeye girmeye ya da Yunanistan'a geçmeye çalışırken yakalanan göçmen ve mültecilerin fiziki tutulma koşulları; haklarında yürütülen idari işlemlerin, özgürlükten mahrumiyet, idari gözetim uygulamalarının hukukiliği ve mültecilik durumu olduğunu beyan edenlerin sığınma prosedürüne erişimi; sınır dışı kararlarının alınması ve uygulanması sürecinde uluslararası hukukun temel ilkelerinden olan kişinin zulüm göreceği bir ülkeye geri gönderilmemesi ve kişinin can güvenliğinin ve beden bütünlüğünün tehlikeye atılmaması ilkelerine riayet; özellikle refakatsiz çocuk, yalnız kadın gibi hassas grupların tespiti ve özel korunma ihtiyaçlarının karşılanması; sığınma, idari gözetim ve sınır dışı prosedürleri içinde bulunan kişilerin haklarında verilen kararlar ve maruz kaldıkları uygulamalarla ilgili etkin idari ve yargısal itiraz ve hak arama yollarının bulunmayışı olarak sıralanan sorunların temelinde birtakım yapısal eksiklikler bulunmaktadır. Ülkemizin yabancılar, düzensiz göç yönetimi ve iltica alanını düzenleyen yeterli bir mevzuat çerçevesi bulunmaması ve idareye tanınan yasalarla sınırlanmamış geniş idari takdir alanı, hâlihazırda alanı parça parça, kısmen düzenleyen çeşitli kanun ve yönetmeliklerin uluslararası standartların ve Anayasa'nın gerisinde kalması, hâlihazırda bu alanı yönetmekle görevlendirilmiş olan Emniyet Genel Müdürlüğü Yabancılar Hudut İltica Daire Başkanlığının kaynak, teşkilat yapısı ve uzmanlaşma eksikliklerinden dolayı büyük bir külfet altında bulunması, Emniyet Genel Müdürlüğünün görev tanımı gereği konulara dar güvenlik perspektifinden bakmasından dolayı ortaya çıkan keyfî, hukuka aykırı uygulamalar, her aşamada haklar ve sistemin ve uygulamaların denetimini sağlayacak yargısal denetim mekanizmalarına erişim konularında hukuki bilgi ve desteğin eksikliği.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Mayıs 2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine intikal etmiş olan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı, Türkiye'nin yabancılar, göç ve iltica alanında özellikle beş yıldır Avrupa Birliği sürecinin de etkisiyle devam eden reform hazırlıklarında önemli bir merhale teşkil etmektedir.
Yabancıların çalışma izinlerini düzenleyen 4817 sayılı Kanun kapsamında yabancıların izin ve süreleri büyük önem taşımaktadır. Çalışma izinlerinin başvuru şekli, çalışma izin türleri, istisnalar, izin ve uzatma başvurularının değerlendirilmesi, çalışma izinlerinin geçerlilikleri gibi birçok önemli maddesinde 4817 sayılı Kanun yabancıların ikamet izinlerini ve ikamet sürelerini dikkate almaktadır. "Bağımsız çalışma izni", "süresiz çalışma izni" veya yerleşik yabancılara uygulanabilen "istisnai izin" gibi izin türleri için yapılabilecek başvurularda yabancının ülkemizde kanuni ve kesintisiz ikamet şartı aranmaktadır.
Tasarı, yabancıların çalışma izinleri sistemine, daha önce ülkemizde çalışmalarına izin verilmeyen yabancılara çalışma hakkı verilmesi, çalışma izinlerinin ikamet izni olarak kullanılabilirliği, izinsiz çalışan yabancıların sınır dışı edilmelerinin hükme bağlanması gibi değişiklikler getirmektedir. Bakanlığın bu süreçte devlet dışı sivil aktörleri tartışma sürecine belirli ölçüde dâhil etmeye yönelik yaklaşımını demokratik gerekler bakımından son derece olumlu ve olması gereken bir örnek olarak değerlendirmekteyiz. Ancak yine de önemli birtakım eksikliklerin varlığı devam etmektedir. Tasarıdaki eksikliklerin başında, Avrupa dışından gelen mültecilere uzun vadede Türkiye'de kalma hakkı tanımayan coğrafi sınırlama politikasının muhafaza edilmesi gelmektedir. Ayrıca, tasarının sınır dışı etme kararı alınabilecekleri belirten ve 54'üncü maddesinde yer alan "Terör örgütü yöneticisi, üyesi, destekleyicisi veya çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi üyesi, destekleyicisi olanlar" fıkrasının tamamen kaldırılması gerekmektedir. Türk Ceza Kanunu'nun 59'uncu maddesine göre hâlihazırda bu suçlardan mahkûm kişilerin sınır dışı edilmesiyle ilgili Bakanlığa yetki verilirken, idarenin yargısal bir karar olmadan böyle bir yetkiyi ele geçirmesi hukuka aykırı bir durum oluşturacaktır.
Uluslararası korumaya başvuru yapacak kişilerle ilgili madde 64'teki düzenlemelerde, kişilerin valiliklere bizzat başvurmalarının yanında, yasal temsilci veya avukatla da başvuru yapabilmesinin önünün açılması gerekmektedir. Başvuru sahiplerinin, muhtemel sonuçlar, itiraz usulleri ve süreleri konularında vatandaşı olduğu ülkenin dilinde veya anladığı dilde kayıt esnasında bilgilendirilmesi gerekmektedir. Taslakta yer almasına rağmen tasarıya giremeyen kişinin anladığı dilde bilgilendirilmesi ilkesinin yanı sıra, tercümanlık faaliyetinin ücretsiz olacağının da yasada vurgulanması gerekmektedir.
Ben bu düşüncelerle Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dora.