GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:66
Tarih:29.02.2024

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, teklifin 3'üncü maddesi icra mahkemelerindeki on gün olan temyiz başvuru süresini on dört güne çıkarmıştır. Bu yönüyle tabii, getirilen değişikliğin olumlu olduğunu söyleyebiliriz çünkü hak arama hürriyeti bakımından güçlendirici bir düzenlemedir. Özellikle, savunma makamının ağır iş yükünü dikkate aldığımız zaman bu başvuru süresindeki dört günlük uzatmanın anlamlı sonuçlar yaratması düşünülebilir. Ne var ki Türkiye'de hak arama hürriyetinin güçlendirilmesi ve yargı fonksiyonunda ortaya çıkan sorunların çözümünde bu maddeyle getirilen iyileştirme fevkalade tali niteliktedir. Çünkü hepimizin yakından bildiği gibi -demin Sayın Cengiz Çandar da çok isabetli değerlendirmelerde bulundu- belki Türkiye'nin hukuk devleti yönünden karşı karşıya kaldığı en temel sorun yargısal süreçler bağlamında yaşanmaktadır. Hâlbuki bir hukuk devletinde hukuka uygunlukla yükümlü olan sadece yasama ve yürütme organı ile idari makamlar değildir. Tam aksine, bir hukuk devletinde yargı kuruluşunun da bütün kararları Anayasa'ya ve hukukun tamamına uygun olmak zorundadır. Nitekim, bakın, bizim Anayasa'mızın da yargının bağımsızlığını düzenleyen, mahkemelerin ve hâkimlerin bağımsızlığını düzenleyen 138'inci maddesi, mahkemelerin ve hâkimlerin görevlerinde bağımsız olduklarını belirttikten sonra hâkimlerin Anayasa'ya, kanunlara, hukuka ve vicdani kanaatlerine göre karar vermek zorunda olduklarını ifade etmektedir. Keza, gene, Anayasa'nın üstünlüğünü düzenleyen 11'inci madde, Anayasa hükümlerinin sadece yasama, yürütme bakımından değil yargı kuruluşları bakımından da bağlayıcı olduğunu ifade etmiştir. Oysa çok yakından biliyoruz ki yargı kararlarının pek çoğu Anayasa hükümlerini ve yürürlükteki normları ihlal etmektedir.

Ben, bu vesileyle, sıkça karşılaştığımız hak arama hürriyetini de aslında ihlal eden önemli bir soruna işaret etmek istiyorum: Yargı kararları gerekçeli olmak zorundadır. Aslında bu, eşyanın tabiatı gereğidir ama bizim Anayasa'mız çok isabetli olarak 141'inci maddenin üçüncü fıkrasında yargı kararlarının mutlaka gerekçeli olması gerektiğini ifade etmiştir. Tabii, burada şunu belirtelim: Bir yargı kararının gerekçeli olması gerektiğinden anlaşılması icap eden "Falanca kanunun, filanca maddesinin, falanca fıkrasına göre şöyle şöyle hükmolunmuştur." şeklindeki ifadeler değildir, bu bir gerekçe değildir. Anayasa Mahkemesi, adil yargılanma hakkıyla ilgili verdiği kararlarında, bir yargı kararında gerekçenin varlığından bahsedebilmemiz için oradaki olgusal durumlar ile o olgusal durumlara uygulanan hukuk kuralı arasındaki illiyet bağının kurulması gerektiği ve bunun çok sarih olarak ifade edilmesi gerektiğinden bahsetmiştir. Eğer böyle bir ilişkilendirme yoksa filanca norma atıf verilmek suretiyle kaleme alınmış olan yargı kararları, aslında gerekçeden yoksun olan kararlardır. Ve bu tür kararlar, Anayasa'nın 141'inci maddesi yanında Anayasa'mızın 36'ncı maddesinde yer alan adil yargılanma hakkını da ihlal etmektedir çünkü adil yargılanma hakkının unsurlarından biri, yargı kararlarının gerekçeli olmasıdır. Dolayısıyla bu hakkın ihlali aynı zamanda Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi'nin 6'ncı maddesinde garanti edilen adil yargılanma hakkının da ihlali anlamına gelmektedir. Oysa değerli milletvekilleri -aramızda çok sayıda hukukçu var- hukuk fakültelerinde hepinizin bildiği gibi sınav kâğıtlarında sorulardan hemen sonra şu ibareyi düşeriz: "Gerekçesiz olarak verilen cevaplar değerlendirmeye alınmayacaktır." Hâliyle birinci sınıf hukuk fakültesi öğrencisinin dahi bildiği bir gerçeğin, yargı kuruluşları tarafından göz ardı edilmesi mümkün değildir.

Sonuç olarak şunu söylemek isterim: Evet, 3'üncü madde hukuk düzenimize küçük bir iyileştirme getirmiştir ama Türkiye'nin yargısal süreçlerindeki sorunlar öylesine dev boyutlardadır ki bu tür düzenlemelerden beklenen faydanın ortaya çıkması mümkün değildir. Bu paketin "yargı reformu" adını hak edebilmesi için çok daha köklü, iyileştirici düzenlemelere yer vermesi gerekirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yazıcı Özbudun, lütfen tamamlayın.

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Devamla) - Hemen toparlıyorum.

Tabii, yargı kuruluşlarındaki zihniyet değişimini teşvik edecek hükümlere yer vermesi gerekirdi çünkü bugün Türkiye'nin yargısal süreçlerdeki sorunlarının büyük bir bölümü aslında mevzuattan değil, yargı kuruluşlarında mevzuat hükümlerini açıkça dikkate almaktan imtina eden yargı kararlarından kaynaklanmaktadır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)