GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İYİ Parti Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:66
Tarih:29.02.2024

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bizim bugünkü İYİ Parti Grubu olarak grup önerimiz Türkiye'deki nüfus artış hızında veya doğurganlıktaki düşüş. Değerli arkadaşlar konu, hepinizin de takdir edeceği gibi aslında siyasi bir konu değil, bir ülke meselesi, bir memleket meselesi. Şimdi, Türkiye'nin nüfusu 2023'te 85,4 milyon kişi olarak tespit edilmiş, Cumhuriyetin ilk nüfus sayımı olan 1927'de de 13,6 milyon kişiymiş. 1920'den 2000'e kadar geldiğimizde, 1927-2000 yılları arasındaki yetmiş üç yıllık dönemde ortalama nüfus artış hızımız, yıllık nüfus artışımız binde 22 değerli arkadaşlar veya yüzde 2,2. 2001-2023 döneminde, yirmi üç yıllık dönemde ise bu, binde 10'a düşüyor veya yüzde 1'e düşüyor; ciddi bir keskin düşüşün olduğunu görüyoruz. Aslında 2000 öncesindeki en düşük nüfus artış hızı 1940-1945 döneminde olmuş, İkinci Dünya Savaşı yıllarında olmuş; binde 10,6'ymış. Şu anda, son yirmi üç yılda İkinci Dünya Savaşı döneminden daha düşük bir nüfus artış hızımız var; bunu, bu anlamda dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Şöyle bir grafikte de buna bakacak olursak: Burada 2008'den itibaren -adrese dayalı nüfus 2008'den itibaren olduğu için- nüfus artış hızlarını görüyorsunuz yani şuralarda yaklaşık binde 13'lük bir şeyler varken son yıllarda keskin bir düşüş var. Tabii, nüfusta bir anda bu kadar keskin bir düşüşün de olmaması gerekir, bunun ne olduğunu da anlamak mümkün değil yani rakamlarda ne var, bunu çok da biliyor değiliz ancak bu trendi görüyoruz. 2023'te ise binde 1,1'e düşmüş nüfus artış hızımız; bu, muhtemelen işte bir daha olmasını asla istemeyeceğimiz deprem felaketi nedeniyle oradaki ölümlerin, kayıpların resmî rakamlara yansıtılandan çok daha yüksek olmasından kaynaklanıyor olabilir ama esas vurgum 2023 değil yani esas meseleyi dikkatlerden kaçırmayalım.

Şimdi, bunu biraz daha destekleyecek başka bir gösterge sunmak istiyorum: Bu, kaba doğum hızı değerli arkadaşlar. Kaba doğum hızı nedir? Bin nüfus başına düşen canlı doğum sayısı. Dikkat ediyor musunuz arkadaşlar, burası da yine 2001'den başlıyor, trendi görüyor musunuz? Çok ciddi bir şekilde aşağıya doğru düşüş var kaba doğum hızında yani bu, Türkiye açısından ciddi bir risktir, bunu birazdan izah etmeye çalışacağım. Rakamlarını vermiyorum ama yani yine de binde 18'lerden en son geldiğimizde binde 12,2'ye düşmüş kaba doğum hızı. Yine, bununla aslında paralel olan diğer bir gösterge de toplam doğurganlık hızı. Yani buraya baktığımızda işte, bu nedir tanımını verecek olursak? Bir kadının doğurgan olduğu dönemde yani 15-49 yaştaki doğurduğu çocuk sayısı. Türkiye'de işte, 2001 yılında 2,38 çocukmuş, yaklaşık 2,4 çocukken özellikle 2014'ten sonra keskin bir düşüş var, 1,6 çocuğu düşüyor değerli arkadaşlar. Tabii, Türkiye'de Türk vatandaşlarında durum buyken Suriyeli göçmenlere baktığımızda orada da çok ciddi bir şekilde hem doğurganlık hızının hem çocuk doğum sayısının çok daha yüksek olduğunu görüyoruz; bu da işin bir başka boyutu. Yani Suriye meselesi, sadece odaklandığım yer orası değil değerli arkadaşlar, dikkatten kaçırmayalım. Hiçbir Suriyeli sığınmacı meselesi olmasa bile Türkiye'nin ciddi bir sorunudur bu çünkü nüfusun korunabilmesi için ortalama doğurganlık hızının 2,1 olması lazım. Bakın, Türkiye'de 1,62; bu nüfus aşağı doğru gidecek, zaten projeksiyonlar da onu gösteriyor. Suriyeli meselesi de işin daha başka bir boyutu, o bir beka meselesidir. Buradan hiç kimse şuna gelmesin: Ya, ne güzel işte, iş gücü Suriye'den geliyor filan değil, o ayrı bir konu. O Anadolu'yu Türksüzleştirme projesidir, bunu zaten kabul etme imkânımız yok. Suriyeli meselesi ayrı bir mesele ama orada da nüfusun çok hızlı arttığını bizim esas itibarıyla görmemiz lazım. Dolayısıyla, bizim bugün getirdiğimiz konu siyasi bir mesele değil; bu, Türkiye'nin meselesi; bu, memleket meselesi. Bunun hakikaten araştırılması lazım. Bunun üzerinde düşünen bir devlet aklı var mı? Bugün maalesef yok. Öyle bir devlet aklı olmuş olsaydı "Efendim, doktorlar yurt dışına gitsin, ondan sonra çoban gelsin ülkeye." denilmezdi bu ülkede veya böyle bir devlet aklı olmuş olsaydı en azından sisteme belli sayıda çocuk doğurmayı veya daha fazla çocuk yapmayı teşvik eden birtakım mekanizmalar konulurdu. Şimdi, ben, Sayın Erdoğan'ın birçok söylemini aslında çok doğru bulmuyorum belki ama bir tanesini beğeniyorum ve doğru buluyorum; o da nedir? İşte, en az 3 çocuk meselesi. Bu doğru bir söylemdir fakat altı boş değerli arkadaşlar. Siz ülke yönetiyorsunuz, elinizde bütçe var, hiçbir teşvik getirmiyorsunuz tam tersine mevcut sistemde olan teşvikleri de tersine çalıştırmışsınız.

Şimdi, bakın, "asgari geçim indirimi" diye bir mekanizma vardı; bu çocuklu olan çalışanla, çocuklu olmayan çalışan arasında geliri farklılaştırıyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Usta, lütfen tamamlayın.

ERHAN USTA (Devamla) - 2022'de yapılan düzenlemeyle mesela bu kaldırıldı. Şimdi, dolayısıyla bunun altının doldurulması lazım. Burada, başka, sosyal statülerine göre, eğitim durumlarına göre, bölgelere göre değerli arkadaşlar... Bak, bir de o problem de var. "Doğurganlık hızı 1,62." diyoruz; bu, mesela doğu, güneydoğuda 2,71, Karadeniz'de 1,35. Yani buna göre yeni teşvik mekanizmalarının bu şekilde Türkiye'nin gündemine gelmesi lazım. Mesela bir tanesi şu: OECD'ye bakıyorsunuz, OECD ülkelerinde değerli arkadaşlar, OECD ortalaması için söylüyorum, bekârlarda ortalama vergi yükü 34,6 ama evli ve 2 çocuklu olduğunda 34,6 olan vergi yükü 25,6'ya düşüyor, 9 puan düşürülmüş. Bizde kaç? Bizde bekârda da yüzde 37 evlide de yüzde 37. Bir yandan "3 çocuk yap." diyeceksiniz bu millete bir yandan fakirlikle imtihan diyeceksiniz bir yandan da hiçbir teşvik mekanizmasını vermeyeceksiniz; bu kabul edilir bir şey değil. Konu çok uzundur ama ben bu konuda Genel Kurulun biraz daha hassas olmasının memleket açısından önemli olduğunu düşünüyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)