GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kürtçe yasaklarına ve 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü'nde Genel Kurulda yaşananlara, Tekirdağ Çorlu tren kazasının bugünkü duruşmasına ve cezaevindeki avukatı Can Atalay'a, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un 28 Şubatın ve Gezi olaylarının maliyetiyle ilgili ifadelerine, özgürlük ve adalet sağlandıktan sonra ekonomik yatırımın geleceğine, Freedom House'un Türkiye'deki 2023 yılı seçimlerine dair raporuna ve ÇEDES Projesi'ne ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:66
Tarih:29.02.2024

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, şimdi, AKP iktidarı Kürtçe yasaklarıyla meşhur bir iktidar biliyorsunuz, her ne kadar aksini iddia etse de "TRT Şeş'i açtık, Kürtçe propagandayı serbest ettik." dese de 21 Şubat haftası burada yaşanan büyük utancı hepimiz hatırlıyoruz. Neydi? 21 Şubat, biliyorsunuz, Dünya Ana Dili Günü'ydü ve ana dilinde burada birçok milletvekili konuşma yaptı ve mikrofonları kapatıldı, ciddi tartışmalar yaşandı ama burada Kürtçe için mikrofon kapatanlar, buna alkış tutanlar, bakın, Diyarbakır'da seçim için, seçim propagandası için ne yapıyorlar? Xelil Xemgin'in "Sebra Dila" şarkısını üstelik izinsiz bir şekilde oradaki AKP adayı kullanıyor ve bunu bir seçim propagandasında kullanmaktan geri durmuyor. Ankara'da kurt olup Diyarbakır'a gidip Kürt olanlara, burada biz Kürtçe konuştuğumuzda tutanaklara "x" ya da "bilinmeyen dil" diye ana dilimizi geçirenlere iki çift lafımız var: Biz Kürtler ve bu ülkede yaşayan bütün halklar ana diliyle varlıklarını sürdürmeye devam edeceğiz. Biz ana dilimizde yaşamaya, ana dilimizde konuşmaya, ana dilimizde siyaset yapmaya, propaganda yapmaya devam edeceğiz ama bunu yaparken de sizin ikiyüzlü, Kürtçeye dönük düşmanca politikalarınızı da teşhir edeceğiz. Niye ikiyüzlü diyorum, biliyor musunuz Sayın Başkan? Çünkü aynı hafta içerisinde Kürtçe tiyatrolar yasaklandı; Kürtçe konserler İçişleri Bakanlığı, valilik, kaymakamlıklar eliyle yasaklandı ve buna ilişkin biz bu Meclisten de iktidardan da hiçbir tepki göremedik.

Diğer bir mesele: Bugün, biliyorsunuz, 2018 yılında yaşanan Tekirdağ Çorlu tren kazasının duruşması vardı. Ne olmuştu? Bu kazada 7'si çocuk olmak üzere 25 kişi hayatını kaybetmişti. Altı yıldır adalet mücadelesi veriyorlar, altı yıldır adliyelerin önünde "adalet" diye haykırıyorlar. Peki, nerede adalet? Ne yazık ki adalete kimse erişemiyor. Her mahkemede olay oluyor, özellikle de sanık avukatlarının oradaki mağdurlara ve mağdur yakınlarına yönelik kullandığı dilin kendisinin gerçekten çok çirkin olduğunu ifade etmek istiyoruz. Ne demişti sanık avukatlarından biri 25 kişi için, 25 yaşamını yitiren kişi için, "25 kişi telef oldu." demişti. Kim, ne telef olur? Mal telef olur ama insanlara "Telef oldu." diyecek kadar insanlıktan çıkmış bir yapıyla, bir akılla karşı karşıyayız.

Can Atalay şu anda cezaevinde ve -burada vekil- haksız hukuksuz tutuklandı. Can Atalay aynı zamanda Çorlu tren kazasının da avukatıydı, Soma'nın avukatıydı, Aladağ'ın avukatıydı ve bugün dışarıda olsa hem bir milletvekili olarak hem de onların yanında olan avukat olarak yine o duruşmada olacaktı ama ne yazık ki olamadı; sosyal medya hesabından "adalet" çağrısını yineledi. Biz de bir kez daha haksız ve...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç Koçyiğit, lütfen tamamlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ediyorum.

25 Nisana ertelenen, altı yıldır sürüncemede bırakılan ve hiçbir şekilde hukukun zerresinin görülmediği bu duruşmalardan, bu yargılamadan adalet beklentimizi tekrardan ifade etmek istiyorum ve Çorlu'da yaşamını yitirenlerin ailelerinin ve yaralananların yanında olduğumuzu DEM PARTİ olarak da ifade etmek istiyorum.

Şimdi, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç açıklamalarda bulunmuş, 28 Şubatın ve Gezi olaylarının maliyetini ifade etmiş, "İşte, 28 Şubat 300 milyar dolar, Gezi olayları 250 milyar dolara yol açtı. Bütün bunlar olmasaydı, şimdi bizim 300 milyar dolarımız olsaydı, emekli maaşı 20 bin, 30 bin, 40 bin lira olurdu." diyor ve bunun üzerinden de Gezi olaylarını bir şekilde aslında mahkûm etmeye çalışıyor. Şimdi, biz buradan kendisine soruyoruz: Kayyum uygulamalarının bu ülkeye maliyeti nedir? Sayın Yılmaz Tunç'a soruyoruz: "Bu ülkede 1 merminin fiyatı nedir?" diyen, her gün ülke kaynaklarını savaşa, mermiye...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç Koçyiğit, lütfen tamamlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - ...tanka, topa yatıran anlayışın bu ülkeye maliyeti nedir? Bütün ülke kaynaklarını yandaşlara, ranta peşkeş çekenlerin; bu ülkenin kaynaklarını betona gömenlerin bu ülkeye maliyeti nedir diye sormak istiyorum.

Diğer bir mesele, aslında bu ülkedeki istikrarsızlığın temel nedenlerinden biri temel hak ve özgürlüklerin askıya alınması, özgürlüğün olmaması, adaletin olmamasıdır ve bütün bunlar sadece yatırıma, sadece ekonomiye indirgenmeyecek kadar kıymetli başlıklardır yani "Ekonomik yatırım gelsin." diye özgürlük ve adalet sağlanmaz; özgürlük ve adaleti sağlarsınız ondan sonra ekonomik yatırım gelir, dış finansman gelir, bütün bunlar olur ama ne yazık ki bunlar yok. O zaman biz buradan söyleyelim: Adaletin çivisi çıkmış, sekizinci yargı paketiyle de tabutuna son çivi bu Mecliste çakılmaya çalışılıyor. Yılmaz Tunç paranın derdine düşmüş, ha bire "Niye yatırımcı gelmiyor, niye para gelmiyor?" diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç Koçyiğit, son kez uzatıyorum, lütfen tamamlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Biz buradan söyleyelim: Sayın Tunç, önce dönün bir adalete bakın; adaleti sağlarsanız, inanın, para da gelir, yatırımcı da gelir.

Şimdi, bütün bu adaletsizliklerle ilgili bir başlık daha var Sayın Başkan. Freedom House raporu yayımlandı ve Türkiye'de 2023 yılı seçimlerine dair raporunda önemli başlıklar var. Ne diyor? "Türkiye 'özgür olmayan ülke' kategorisinde değerlendirilmeye devam ediliyor, seçimlerdeki adaletsizlik ve manipülasyonlar çok temel bir göstergedir." diyor ve sorunlu seçimlerin ve silahlı çatışmaların artan zararlarını raporun temel başlığı hâline getirmiş. Niye böyle diyor? Çünkü siyasi haklar ve sivil özgürlüklerde on sekiz yıldır kesintisiz bir düşüş yaşanıyor. Seçim manipülasyonu, savaşlar, çoğulculuğa yönelik saldırılar gibi etkenlerin aslında özgürlüklerdeki küresel düşüşte temel rol oynadığını ama Türkiye'nin de bunun başında geldiğini ifade ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç Koçyiğit, sadece teşekkür için açıyorum.

Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim.

Türkiye'nin son on yılda özgürlüklerdeki gerileme grafiğinde 5'inci sırada olduğunun da altını çiziyoruz. Şimdi, yine bir seçim arifesindeyiz. Raporda ne var? Seçimdeki hileler var. Raporda ne var? Gözaltılar var. Seçimde ne var? Basına yönelik tutuklamalar ve baskılar var ama bunu hiç kimse konuşmuyor, ne Adalet Bakanı konuşuyor ne AKP iktidarı konuşuyor, bunlara söz eden yok.

Son başlık, ÇEDES; çok şey var bu ÇEDES'le ilgili ama şunu söyleyelim: Ya, Allah billah aşkına, bu Yusuf Tekin'i çok aradınız mı Millî Eğitim Bakanı yapmak için? Sabah akşam çocukları ya mezara götürüyor ya camide tuvalet temizlemeye götürüyor ya da imamları, müftüleri okula götürüp çocukların kafasını pedagojik olmayan formasyonlarla dolduruyor. Ya, hangi tarikatın insanıdır, hangi tarikattan gelmiş, neye bağlıdır, bilmiyoruz ama ÇEDES'le çocukları mahvediyor. Bunu görmenizi istiyorum ve Genel Kurulu selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)