GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik Ortaklık Anlaşmasının Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:63
Tarih:21.02.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA CEYLAN AKÇA CUPOLO (Diyarbakır) - Sayın Genel Kurul, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, Uluslararası Ana Dili Günü hasebiyle bir hikâye anlatmak istiyorum. Çok geçmiş bir zamanda değil, yakın zamanda oldu. 6-8 Şubat arası bu Parlamentonun Dışişleri Komisyonu Londra'ya bir seyahat düzenledi, bir heyet ziyareti yapılmıştı. Burada ise bütün siyasi partilerden de üyeler katılmıştı, ben de DEM PARTİ adına katılmıştım. Bu seyahatin bir bölümünde Londra'da faaliyet gösteren Türk STK'leriyle bir toplantı yaptık ve orada Londra'da yaşayan Türkiye vatandaşlarının sorunlarını dinledik. Bu STK'lerdeki STK temsilcileri bize bu sorunlarını anlattılar ve sorunlarının en başında ana dilinde eğitim görememek vardı, dediler ki: "Bizim çocuklarımız ana dilinde eğitim alamadıkları için üniversiteye gitme oranları çok düşük, gitmiyorlar." Bunları hem ara sohbetlerde hem de geniş sohbetlerde dile getirdiler ve dediler ki: "Biz, ana dilinde eğitim görebileceğimiz Türk okulları istiyoruz, Londra'da istiyoruz." Vallahi hiç kraliyet ailesi de kalkıp "Siz, bölücülük yapıyorsunuz. Bizim dilimize, Büyük Britanya'nın bölünmez bütünlüğüne tehditsiniz." demedi. Hatta orada, onları da destekledik. Bizden parti adına yine Londra'dan varsa izleyenler, onlara da diyoruz ki: Londra'da da olursanız olun, ana dilinizde eğitim görme hakkınız haktır, devletler bunu sağlamakla yükümlüdür. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, son günlerde görüyoruz bakanlar, bürokratlar böyle derin bir seyahat hâlindeler; jetleriyle maşallah, küresel ısınmaya katkı sağlayan, böyle gaz emisyonunu sağlayan bir faaliyet içindeler. Baktık işte, Sayın Dışişleri Bakanı gitmiş, Uluslararası Ceza Mahkemesinde, ceza mahkemesinin hâkimleriyle birlikte Gazze'deki meseleye dair kaygılarını dile getiriyor. Şimdi, Uluslararası Ceza Mahkemesiyle ilgili baktım yine gelirken; Dışişleri Bakanlığının sayfasında diyor ki: "Türkiye mahkemeye taraf değildir ama yakinen takip etmektedir." Mahkemeyi bu kadar beğeniyorsanız Roma Statüsü'nü örneğin niye tanımıyorsunuz? Roma Statüsü yani soykırım suçları; eğer yapmadığınızı iddia ediyorsanız -ki yapmadıysanız- Roma Statüsü'nü buyurun tanıyalım, o zaman korkacağınız hiçbir şey yok. Yine, aynı Dışişleri Bakanı, bugün o uluslararası Ceza Mahkemesinin önünde bekleyen bazı dosyalarda fail durumundadır, orada bazı suçlardan fail durumunda bulunmaktadır.

Şimdi, bu suçlar, buradaki dosyaların bir kısmı işte Türkiye'nin, Başûr'da, Rojava'da, işte federe Kürdistan'da ve aynı zamanda kuzey ve doğu Suriye özerk yönetiminin olduğu bölgelerde işlediği suçlar sebebiyle o dosyalar Uluslararası Ceza Mahkemesinin önünde beklemektedir. Yine, Uluslararası Ceza Mahkemesine Gazze'de işlenen soykırıma varan suçlarla ilgili oraya başvuruyu yapan kişiler Güney Afrikalı avukatlardır. Bu Güney Afrikalı avukatlar... Bugün bazıları İstanbul'da ne diyorlar? "Kürt sorununa demokratik çözüm için İmralı tecridini kaldırın." diyorlar. Mesela, o avukatların, Güney Afrikalı avukatların Gazze'ye ilişkin beyanını dikkate alırken Kürt sorunuyla ilgili söylediklerini bu kadar dikkate almıyorsunuz.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Ayıp oluyor ya!

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) - Yine, Türk bürokratları, uçaklarıyla vızır vızır uçarken ne diyorlar? "Biz, Gazze'yle ilgili çok iyi bir şekilde, Gazze'de bir müzakere masasına oturtabiliriz, bir müzakere masasını oluşturabiliriz ve bu masanın taraflarını getirebiliriz." diyorlar. Takdire şayan bir çabadır, bunları destekliyoruz. Gazze'de derhâl ateşkesin olması gerekiyor, oradaki ölümlerin durması gerekiyor ama Gazze'de ateşkesi sağlayacak, o masayı kuracaklar ikiyüzlü kişiler olamazlar. Bu ikiyüzlü kişiler, kalkıp işlerine geldiğinde başparmağı kaldırıp millî görüş için başparmak, işlerine geldiğinde bir anda bir bakıyoruz, bozkurt kesiliyorlar, 2 parmak havaya kalkıyor.

VAHİT KAYRICI (Çorum) - Yap, onu da yap.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Onu da yap, onu da yap.

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) - Bakıyoruz, Mısır'da...

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Bak, o olmadı bak, gördünüz değil mi?

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) - Bakıyoruz, Mısır'da diyorlar ki: "Vallahi, Müslüman Kardeşler'in derdi bizim derdimizdir." 4 parmak rabia için havaya kalkıyor. Bir baktık, geçen gün 5 parmak havadaydı "Sisi kardeşim, gel bir elini sıkayım." diyordunuz. Öbür elinizle İstanbul'da şu anda merkezi bulunan Mısır yayın organları yani Müslüman Kardeşler'e mensup gazetecilerin televizyonlarına, radyolarına dediniz ki: "Yemek programı, müzik programı, hayat programı dışında hiçbir şey yapmayın."

Libya'ya cihatçı ihraç ediyorsunuz. Libya'daki çatışmayı daha da derinleştirecek Suriye'den aldığınız o cihatçıları alıyorsunuz, Libya'ya götürüyorsunuz, alıyorsunuz, Azerbaycan'a götürüyorsunuz.

O "drone"larınız hani var ya... İsveç'in NATO'ya girmesi için derin pazarlıklar başlatmıştınız ya, işte "İsveç'te böyle Kürtler var, şöyle terörü var." diye bol bol İsveç'le pazarlık yapmıştınız. Tam Kapalıçarşı'daki bir halıcı kurnazlığıyla pazarlık payınızı artırmak için Kürtleri nefret suçlarının hedefi yapmaktan hiç alıkoymadınız, kendinizi alıkoymadınız ve bunlara, nefret suçlarına ortak oldunuz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Oysa dürüst olabilirdiniz, Amerika'ya diyebilirdiniz ki: "Biz yan sanayici, montajcıyız. 'Drone'larımız da yan sanayi montajıdır, KAAN'larımız da yan sanayi montajıdır. Optik sensörlerimiz yok, o yüzden 'drone' üretemiyoruz, şu ambargoyu kaldırın." Onun yerine, Kürtleri kendi pis pazarlıklarınıza meze etmeye çalıştınız. Nordik ülkelerinden gelen heyetlere "Sen benim sırtımı kaşı, ben de senin sırtını kaşırım." dediniz mi, demediniz mi?

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Hayır, hiç demedik.

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) - Ukrayna'da barışçıl bir çözüm için Türkiye ara rolü oynayabilir. "..."(*) diye her yerde çok güzel söylüyordunuz ama Rusya'nın yaptırımlarını delerken, Rusya yaptırımları delsin diye burada ara rolleri oynarken Ukrayna'ya da "drone" satmaya devam ediyordunuz.

ABDULLAH GÜLER (Sivas) - Yan sanayi mi?

MEHMET BAYKAN (Konya) - Allah'ı var, yalanı hepinizden güzel söylüyor.

KEZBAN KONUKÇU (İstanbul) - Sizden âlâ yalancı yok burada!

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) - Vallahi "yalan" diyorsanız, lütfen, buyurun gelin, buyurun konuşun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Montaj, montaj.

CEYLAN AKÇA CUPOLO (Devamla) - Bakın, Gazze'de "müzakere masası" diyorsunuz, İsrail'le akçeli işlerinize devam ediyorsunuz. Samimi olsaydınız derdiniz ki... Bugün, şimdi, İsrail'e askerî parçaların ticari faaliyetlerinin durdurulmasıyla ilgili bir imza dolaşıyor Avrupa genelinde, Avrupa Parlamentosuna üye milletvekillerinin ve partilerin imzaladığı bir kampanya var. Eğer çok samimiyseniz, gidin, bir şekilde burada bunu da imzalayabilirsiniz.

Yani burada peşkeş çekmediğiniz, bu topraklarda peşkeş çekmediğiniz bir şey kalmadı ama Katar'la ilgili yaptığınız bir şeyi takdir edeceğim. Yine, Dışişleri Bakanlığının sayfasında Katar'la birlikte bir eş başkanlık sistemi başlattığınızı okudum; tebrik ediyorum. Görüyorum ki eş başkanlık sizin de mor çizginiz olmuş. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Ama iki erkekle olmuyor o, birinin kadın olması lazım yani Katar'dan bir kadını eş başkanlığa vermeniz gerekiyor.

Eğer ki kadınları önemseseydiniz Katar'a derdiniz ki: "Ben seninle ticari anlaşma yaparım ama kadınlara dayattığın himaye sistemini kaldıracaksın." Siz, AK PARTİ kadın milletvekilleri burada oturabiliyorsunuz ama Katar'daki himaye sisteminde 25 yaşın altındaki bir kadın bir erkeğin rızası olmadan seyahat edemiyor, 30 yaşın altında bir kadın otele bir erkeğin rızası olmadan giremiyor. Ama tabii ki de "Bana ne kadından! Ben hayırlı işlere bakarım, ben akçeli işlere bakarım. Benim dış politikada odağım kesinlikle insan hakkı değildir, kadın hakkı değildir. Benim işim akçeli işlerde." derseniz biz size hayırlı olsun deriz ama bu anlaşmaya "hayır" deriz.

Bu anlaşmayı niye getirdiğinizi biliyoruz; geçen hafta Maden Kanunu'yla ilgili teklifi getirecektiniz. O Maden Kanunu ile bunun arasındaki bağı görmüyor muyuz? Buranın yerinin altını, üstünü, insanını, her şeyini pazarlamaya o kadar açıksınız ki gözlerinizde öyle dolar işaretleri geziyor ki bu topraklardaki insanların hayatları sizin umurunuzda değil. İliç'te, o siyanürlü toprağın altında duran 9 işçinin hayatı sizin derdiniz değil diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlamak istiyorum ama içimden gelmiyor; halkları saygıyla selamlıyorum, iyi akşamlar diliyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)