GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:63
Tarih:21.02.2024

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclise gelen ve sağlık alanında düzenlemeler içeren kanun teklifinin 24'üncü maddesi üzerinde söz almıştım ama bugün Meclisimizde yapılan birçok tartışma beni farklı bir konuyla ilgili burada Saadet Partisi olarak görüşlerimizi açıklamak durumunda bıraktı.

Ülke tarihimiz bugün geriye dönüp baktığımız zaman birçok anlamsız ve ülke enerjisini boşa harcayan tartışmalarla doludur. Çok uzağa gitmeye gerek yok, Kürtçe müzik kasetlerinin yasaklandığı günleri ve ona dönük tartışmaları bu ülke yaşadı. Gün geldi Kürtçe müzik kasetleri serbest bırakıldı, ülke bölünmediği gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne de bir halel gelmedi. Cezaevlerinde tutuklu veya hükümlü bulunan kişilerin aile ziyaretlerinde Kürtçe konuşmaları yasaklandı, bu da Türkiye devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü gerekçesiyle savunuldu. Gün geldi bu yasak da kalktı ama ne ülke bölündü ne de milletin bölünmez bütünlüğüne halel geldi. Türkiye devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü bu tip hadiselerden herhangi bir şekilde etkilenmedi. Kürtçe yerleşim yerlerinin isimlerinin birçoğu Türkçe isimlerle değiştirildi ve bu uygulama da Türkiye devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü gerekçe gösterilerek savunuldu. Gün geldi bu yasaklar da kalktı, ülke bölünmediği gibi millet de bölünmedi. Mahkemelerde Kürtçe savunma yapmak isteyen vatandaşlarımızın talepleri de Anayasa'daki resmî dil gerekçe gösterilerek karşı çıkıldı. Gün geldi bu yasaklar da kaldırıldı hatta Adalet ve Kalkınma Partisinin yaptığı reformlarla Ceza Muhakemesi Kanunu'na bir madde eklendi. Türkçe'nin resmî dil olmasına da herhangi bir halel gelmedi. Gün geldi üniversitelerde okuyan kız öğrencilerin başörtüsüyle okula girmeleri yasaklandı, bu yasak da laik devlet hassasiyetiyle savunuldu. Gün geldi üniversitelere kızlarımız başörtüsüyle rahatlıkla girebildiler, laik devlete de herhangi bir şey olmadı. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir milletvekilinin başörtülü olarak Meclis çalışmalarına katılamayacağı savunuldu, 1999 yılında buraya gelen başörtülü bir milletvekili yemin içmek için bu kürsüye çıktığı zaman birçok milletvekili bu Meclis kürsüsünü işgal etti hatta dönemin Başbakanı bu kürsüye hırsla gelerek "Burası devlete meydan okuma yeri değildir." diyerek karşı çıktı. Gün geldi buraya başörtülü milletvekilleri geldi, kimse de devlete meydan okumadı hatta Sayın Leyla Şahin Usta, bugün devleti en fazla savunan isimlerin de başında geliyor. Dolayısıyla, başörtüsüyle buraya gelmek devlete meydan okuma değil, yer yer vatandaşı bile ikinci derecede kenara itecek şekilde devleti savunulabilecek bir hâle dahi gelebiliyor. Gün geldi bu yasak da kaldırıldı. Şimdi burada tarihte kalmış bu kısır tartışmalara bugün dönüp bakıyoruz ve "Allah aşkına biz nelerle uğraşmışız, nelere enerjimizi harcamışız, bu ülkemizin birçok imkânlarını nasıl bu kısır tartışmalarla geçirmişiz?" diye hayıflanıyoruz. Tarihi tekerrür ettirmeyelim, bugün de Mecliste Kürtçe birkaç kelime kullanan milletvekillerinin Anayasa madde 3'teki devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ve resmî dilin Türkçe olması hatırlatılarak yasak getiriliyor, mikrofonları kapatılıyor ve sözleri kesiliyor; muhtemelen bu yasak da kalkacak. Bu yasağa karşı çıkan arkadaşlarımızın da gerçekten kendilerince haklı hassasiyetleri olduğu için karşı çıktıklarını da biliyorum. Bir üniter devletin resmî dilinin olması son derece doğaldır ama bir ülkenin resmî bir dilinin olması o ülkede başkaca dillerin kullanılmasına bir engel değil. Emin olun, bu anlamsız yasakları da bir gün geride bırakacağız ama geriye dönüp baktığımız zaman burada bu Meclisin bu kadar zamanını alan yersiz tartışmaların bu ülkeye neler kaybettirdiğini hayıflanarak hatırlayacağız.

Devletin bölünmezliği gibi vatandaşlarımızın aidiyet duygularının artırılması da son derece önemlidir. Anayasa madde 3'le ilgili Milliyetçi Hareket Partisinin, İYİ Partinin hassasiyetlerini anlıyorum ve bu uygulamalar yapıldığı zaman da istikrarlı bir şekilde buna karşı çıkıyorlardı. Bugün de karşı çıkmaları bu fikri takibin ve siyasi istikrarın bir gereğidir. Allah aşkına Adalet ve Kalkınma Partisindeki arkadaşlarımız, Kürtçe Kur-an'ı Kerim mealini meydanlarda salladığınız zaman Anayasa madde 3 yok muydu? Mahkemelerde Kürtçe savunma yasağını kaldırdığınız zaman Anayasa madde 3 yok muydu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (Devamla) - TRT Şeş'te, bir televizyon kanalında Kürtçe yayına izin verdiğiniz zaman Anayasa madde 3 yok muydu? Türkiye'yi bu kısır tartışmalardan kurtarmak, hassasiyetlerimizi ve taleplerimizi ortak bir paydada buluşturmak bu Meclisin vazifesidir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)