Konu: | Dünya Sosyal Adalet Günü'ne ilişkin gündem dışı konuşması |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 62 |
Tarih: | 20.02.2024 |
HALİT YEREBAKAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Dünya Sosyal Adalet Günü. Kardeşlik ve dayanışma ruhuyla yoğrulmuş, adalet ve eşitliği temel alan bir medeniyetin evlatları olarak Genel Kurulda bulunuyoruz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yüzyıllar boyunca insanlık tarihini şekillendiren bir ideal olan "sosyal adalet kavramı" tarifinde, toplum içindeki ilişkilerin herkesin ortak iyiliği için düzenlenmesi gerektiği ifade edilmiştir. Türkiye coğrafyasının zenginliği kadar kültürlerin, dillerin ve inançların bir arada yaşama uyumunun da simgesi olmuştur. Bu topraklar yüzyıllar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, her biri kendi döneminde sosyal adalet anlayışıyla toplumsal düzeni sağlamaya çalışmıştır. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Hâkimiyet, bilâkaydü şart milletindir." ifadesi, sözü, bu topraklarda adaletin temel taşıdır. Bu söz milletimizin iradesinin üstünlüğünü ve her bir vatandaşımızın eşit haklara sahip olduğunu vurgular. Büyük Millet Meclisimiz kurulduğu günden bu yana adaleti, eşitliği, halkımızın refahını temel alan yasaları hayata geçirmek için çalışmıştır. Bu büyük milletin evlatları olarak adaletin yalnızca yasalarla değil, aynı zamanda gönüllerde de tecelli ettiğinin bilinciyle hareket ediyoruz. Bu anlayış, komşuya yardım etmekten ihtiyaç sahiplerine destek olmaya kadar günlük yaşantımızın her alanında kendini göstermektedir. Biz, birinin ayağına taş değdiğinde onun acısını kalbinde hisseden, birinin gözü yaşlı olduğunda onun gözyaşını kendi yanağımıza süzülen bir damla olarak gören bir milletiz. Bu yalnızca adalet ve eşitlik uğrunda değil, aynı zamanda her birimizin bu topraklarda huzur içinde, başı dik bir yaşam sürdürmesi için gerekli olan kardeşlik ve dayanışma ruhudur. Unutmayalım ki bir toplumu yücelten, zenginliğinin büyüklüğü veya ihtişamı değildir, en zayıf bireylerine nasıl davrandığıdır.
Ülkemizde sosyal hizmetlerin genişletilmesi, kamu yatırımlarındaki gelişmeler, eğitim ve sağlık hizmetlerinde eğitimin kolay, erişimin kolaylaştırılması, engelli ve yaşlı vatandaşlarımıza yönelik özel programların hayata geçirilmesi, adalet ve eşitlik yolundaki kararlı adımlarımızı göstermektedir. Son yirmi yılın istatistikleri, Türkiye'yi daha adil, daha müreffeh ve her bir vatandaşımızın hak ettiği, yaşam standartlarına kavuştuğu bir ülke hâline getirme konusundaki kararlılığımızı yansıtmaktadır. Bu hepimizin ortak çabasıyla gerçekleşmiştir ve Türkiye her daim her bir vatandaşına değer vererek adaletin ve merhametin sancak taşıyıcısı olmaya devam edecektir. Ancak günümüzde, insanlık tarihindeki belki de en büyük meydan okumalarla karşı karşıyayız. Dünyamız Covid-19 pandemisi, iklim değişikliği sonucunda yaşanan çevresel felaketler, silahlı çatışmalar ve savaşlar gibi kontrolden çıkan devasa sorunlarla sarsılmaktadır ve geleceğe dair umutlarımızı gölgelemektedir. Küresel çapta artan sosyal ayrışma ve kuşaklar arası büyüyen sosyal dengesizlikler toplumlarımızın temelini oluşturan değerler üzerinde yeniden düşünmemizi gerektiren konular hâline gelmiştir. Bizler insanlık medeniyetinin içinde bulunduğu alaca karanlığın sessiz seyircileri olmak zorunda değiliz; aksine, bugünün olaylarının seyrini, yarının dünyasının yüzünü değiştirecek bir güce sahibiz. Sosyal adalet bu zorlukların üstesinden gelmemizin anahtarıdır. Buradaki adalet tarifi yalnızca hukuki bir kavram değil aynı zamanda toplumsal bir gerekliliktir. Sosyal adaletin ve eşitlik mücadelesinin sadece bir hayal olmadığını ancak asla bitmeyecek bir yolculuk olduğunu ifade etmek isterim. Birlikte yürüdüğümüz bu yolda adalet bize pusula, insanlık bize rehber olmalıdır. Her adımda adaletin ve eşitliğin izini sürmeli, sosyal adaletin her bireyin hayatında hissedilebilir bir gerçeklik olması ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmamız için ulusal politikalarımızı şekillendirmek zorundayız. Zira biz gelecekten korkmak için değil geleceği şekillendirmek için buradayız. Gelecek nesillere miras bırakacağımız en değerli hazine adaletin ve eşitliğin sağlam temeller üzerinde inşa edilmiş bir toplum olmasıdır. Bu mirası birlik ve beraberlik içinde kararlılıkla inşa etmeliyiz. İnanıyorum ki biz milletimiz söz konusu olduğunda kutuplaşmayı uzlaşıyla ve tıkanıklığı ilerlemeyle değiştirebilme kudretine sahibiz. Bu, ülkemizin yeni yüzyılında, Türkiye Yüzyılı'nda bizim neslimizin imtihanıdır ve hepimizin bunu başarıyla geçeceğine inanıyorum. Unutmayalım ki bir toplumda sosyal adaletin güneşi doğduğunda umutsuzluk ve karanlık aydınlığın ve eşitliğin parlak ışığıyla silinip gider.
Saygılarımla. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)