GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:61
Tarih:15.02.2024

DEM PARTİ GRUBU ADINA SÜMEYYE BOZ (Muş) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sevgili kadınlar ve saygıdeğer halkımız; kadınların siyasi temsili ve eş başkanlık araştırma önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum.

Bugün hangi veriyi incelerseniz inceleyin, hangi istatistik sonucuna bakarsanız bakın, sonucunda konu neye dair olursa olsun, hangi alana dair olursa olsun, mutlaka içerisinde kadınların erkeklere göre daha dezavantajlı olduğuna dair bir sonuç ortaya çıkar, bununla karşılaşırız. Aynı zamanda, herhangi bir konuda ise kadınların erkeklerden -tırnak içinde- geride kaldığı, geride bırakıldığıyla karşı karşıya kalırız. İktidar, sadece eşitsizliği yönetmeyi ya da gidermeyi değil, kadınların siyasete katılımı yönünde politika yürütmediği gibi, yürütülen politikaların da önüne geçmekte, engellemekte. Her kürsüye çıkıp yerel yönetimlerden bahsettiğimizde, sarayın talimatıyla sömürge valileri gibi kayyum atanması ve kayyumların yapmış olduğu pratikler, kayyumların kadın kazanımlara yönelik saldırıları, seçme seçilme hakkının gasbı ve halk iradesinin gasbına değinmemiz, işte, tam da bu meseleden kaynaklıdır.

Kadınların siyasete katılımının dünya ortalamasına baktığımızda, yerel yönetimlerde yüzde 36, parlamento düzeyinde ise yüzde 26 olduğunu görüyoruz ancak Türkiye'de yerel yönetimlerde yani belediye meclislerinde bu oranın yüzde 11, Parlamentoda ise yüzde 20 düzeyinde olduğunu görüyoruz. Ancak burada yüzde 20'ye yakın bir dolayda olmasının da bu artısının sebebinin de Kürt siyasi hareketinin, Kürt kadın mücadelesinin bir kazanımı olduğunu, bir siyasi geleneğinin ürünü olduğunu da hatırlatmakta fayda var.

2019 yerel seçimlerinde toplam 3.257 belediye başkan adayı vardı ve ancak bunların sadece 652'si kadın adaylardı. Buradan baktığımızda bile, aslında bu politikaların ne kadar önünün kapatıldığını görebiliyoruz.

Bunların hepsi bir rakam ve veri, gerçeklik verinin çok daha ötesinde, hissedilen eşitsizlik ise daha da ağır. Daha da vahim olan bir mesele var ki iktidarın eşitsizliği gidermeye dair, en azından görünürde bile, küçücük somut bir adım atmasını göremiyoruz, bu konuda da çok hevesli olmadığı ortada. Bilakis, eşitsizliği derinleştiren politikaları devreye koyduğunu görüyoruz, toplumu belli bir tahayyüle doğru götürmeye çalıştığını da itiraflarından biliyoruz. Temsilî demokrasinin -temsilî düzeyde bile- temsil boyutunun bile tartışıldığı bugünde aslında bizim de tartışmamız gereken iki mesele var: Bunlardan biri eşitsizlik, diğeri ise kadının siyasetteki rolü; tabii ki bu, Kürt siyasi hareketinden de bağımsız değerlendirilemez.

Değerli milletvekilleri, deprem bölgesinde çok temel bir sorun vardı, sorumlular da genelde erkekler olduğu için kadınlar, kadınların taleplerinin görülmediğini, istediklerinin yerine getirilmediğine dair bir feryatta bulunuyorlardı, sitemde bulunuyorlardı. Yani deprem bölgelerinde bu kadar çarpıcı bir şekilde görünen mesele, aslında yaşamın her alanında kendini gerek örtük şekilde gerekse açık bir şekilde ortaya koyuyor. Yani burada söylemek istediğimiz şey şu: Kadınların giydiği, yediği, yaşadığı, duyduğu, söylediği görülmüyor ya da görülmek istenmiyor, duyulmuyor ya da duyulmak istenmiyor. İşte, bu duyulmazlık ve bu görülmezlik üzerinden, aslında bir de siyasetsizlik cenderesine tabi tutulmaya çalışılıyoruz. İşte, tam olarak bu siyasetsizlik, siyasetsiz bırakma meselesine bir alternatif olarak kadınlarla birlikte üretilen bir eş başkanlık sisteminden bahsediyoruz; kadınların görülmemesine karşın görülmesini, öngörülür olmasını öneriyoruz. Eş başkanlık sistemi bir anlamda kadınların da bu gücünü açığa çıkarıyor. Sadece kadının veya erkeğin temsilîyeti meselesi değil, kadının ve erkeğin eşit iktidarı hiç değil; aslında, tam aksine, iktidarı eriten bir inşa var ortada çünkü kadın... Bu şekilde, eş başkanlık sistemiyle bir meclis oluşturuluyor ve bu meclis içerisindeki kararlar topyekûn meclisin kararıyla elde ediliyor ve böyle olunca tek bir iktidarın karar verme mekanizması alaşağı edilmiş oluyor; bu yüzden de iktidara karşı ve iktidarı eriten bir sistemdir diyoruz. Yani, burada kadının ve erkeğin eşit temsilîyetinin yanı sıra, aynı zamanda meclis sistemiyle birlikte kolektif olarak tabandan örgütlendiği bir sistemden bahsediyoruz.

Türkiye'de her şeyin iki hâli var: Söylenen ve gerçekte olan. Örneğin, CEDAW "kanuni eşitlik hâli" ile "gerçek eşitlik hâli" yaklaşımında bulunuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, bitirelim lütfen.

SÜMEYYE BOZ (Devamla) - CEDAW "kanuni eşitlik hâli" ile "gerçek eşitlik hâli" gibi bir ayırım yapıyor. Bu ölçüyle yaklaşıldığında, aslında, Türkiye'de de yine birçok şekilde sayılamayacak kadar çelişkiyi sıralayabiliriz.

Ayrıca, bizler de iktidarın tahayyül etmeye çalıştığını itiraf ettiği bu toplum düzenine karşı "Parlamento muhalefeti" ve "toplumsal muhalefet" olarak da bir ayrım yapabiliriz. Bu anlamda, Parlamento muhalefetinin yeterli olmadığı durumlarda toplumsal muhalefet mutlaka sözünü söyleyecektir; bunun öncü gücü de mutlaka kadınlardır, kadındır. Bugün Türkiye'de en örgütlü kesimin Kürt kadın hareketi olduğunu ve Türkiye feminist hareketi olduğunu biliyoruz yani bizler olduğunu biliyoruz. Her ne kadar eş başkanlık sistemi kayyum atanmasına gerekçe sayılarak, bu şekilde gösterilerek kriminalize edilse de biz şunu söylemeye çalışıyoruz: İktidarın yaratmaya çalıştığı karanlık tahayyüle karşı eş başkanlık sistemi güneş gibi doğuyor. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)