| Konu: | (10/983, 984, 985, 986, 987, 988) Esas No.lu Erzincan'ın İliç İlçesindeki Bir Altın Madeninde Meydana Gelen Kazanın Tüm Yönleriyle Araştırılması ve Benzer Kazaların Önlenmesine Yönelik Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin ön görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 60 |
| Tarih: | 14.02.2024 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM AKIN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; evet, acımız büyük, canımız çok yanıyor ancak bu meseleyi daha açık, daha net konuşmaya da ihtiyacımız var. Doğa talanının çevreye, insana ve bütün canlı yaşamına ne ölçüde zarar vereceğini dünkü yaşadığımız Erzincan İliç felaketiyle bir kez daha görmüş olduk. Öncelikle bölge halkımıza geçmiş olsun diliyorum. Siyanür çamuru altında 9 maden işçisi emekçinin olduğunu biliyoruz, umarım bu kadardır ve bundan sonrası olmaz, umuyor ve diliyoruz ki bu işçilerimizin canı kurtarılsın ama yerinden ve aynı zamanda mühendislerin verdiği bilgiye göre, maalesef 10 milyon tonun altında kalan işçilerin kurtulması mümkün gözükmüyor. Eğer canlarını kaybettilerse şimdiden bütün yakınlarına ve ülke halkına başsağlığı diliyorum.
Bugün Eş Genel Başkanımız Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç ve heyetimizle beraber İliç'e gidildi ve İliç'te yerinde incelemeler yapılıyor ve yerinde incelemelerde görüldü ki durum, felaket, çok kötü ve görülen odur ki bundan sonrası böyle felaketlerin, bu mevcut anlayışla, özellikle şu Meclisin tablosuyla çok daha fazla olacağını gösteriyor. Eğer bu felaket hâlâ bu Meclisin, AKP'nin ve küçük ortağının akıllarını başlarına getirmediyse, biraz önce konuşmacının söylediği gibi, sadece felaket sonrası alınan tedbirlerle durum kurtarılmaya çalışılırsa ne yazık ki daha çok İliçlerin yaşanma ihtimaliyle karşı karşıyayız. O nedenle, gerekçemizde söylediğim gibi, doğa ve insan sağlığı için çeşitli tehditler barındıran siyanürle altın arama faaliyetine dair kamuoyuna itirazlarımızı sıkça gündeme getirdik. Bu itirazlarımız 2022 yılında yine, aynı, İliç'te yaşanan felaket sonrası tekrar bu Mecliste gündeme getirilmişti ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığının verdiği cevaplar maalesef bugünkü yaşananları görmezden gelmek, üstünü örtmek anlamına gelen bir sonuç üretti. Ve o gün ısrarla söylenmesine rağmen ve 350 metre olan Fırat Nehri'nin, aynı zamanda Atatürk Barajı'nın tehlike altında olduğu söylenmesine rağmen, maalesef Çevre ve Şehircilik Bakanlığının şu raporu bugünkü bu mevcut durumu yalanlayan bir durumdur. Arkadaşlar, o zaman Murat Kurum "Bizim aldığımız tedbirlere göre böyle bir risk yoktur, kayma söz konusu değildir." dedi ve kendisi dün bir açıklama yaptı, yaptığı açıklama gerçekten insanlık dışı. Diyor ki: "Yaşanan göçük sonrası 9 işçimizin kaldığı söyleniyor, umarım kurtarırız, duacıyız." Biz Murat Kurum'un bu sözlerini... Yine 2021 yılında "Burada göçük olma ihtimali yoktur." raporuyla, verdiği raporla bir kez daha buradan görmüş oluyoruz. Suçlularla ilgili açık açık, artık adını koyarak konuşmak gerektiğini düşündüğümüz bir durumla karşı karşıyayız. Bugün ülkenin dört bir tarafı İliç gibi talan edilmektedir ve bunlara ruhsatı veren Çevre ve Şehircilik Bakanıdır ve şu anda İstanbul büyükşehir belediye başkan adayıdır. Buradan savcılara sesleniyorum: Murat Kurum hakkında acilen soruşturma açılmalıdır ve gerekli işlemler yapılmalıdır, yapılmıyorsa bu ülkede hukuk yoktur, anayasa yoktur, hukuksuzluk vardır. Açıkça bunu ifade ediyoruz ve acilen tedbir alınmalıdır, gözaltına alınmalıdır ve gerekli tedbirler alınmalıdır. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu ülkede, Afrika'da yapılan siyanürlü arama liç yönteminden farklı bir şekilde yapılmamaktadır. Dünyanın birçok yerinde yasaklanan ama sadece Afrika coğrafyasında ve aynı zamanda bizim ülkemizde olan... Orta Doğu ve Avrupa'nın içerisinde yapılmaktadır. Bu ülke ve bu insanlık bunu hak etmemektedir. Bizim, insanların bu kadar yok sayıldığı, değersizleştiği bir durumu kabul etmemiz mümkün değildir.
İktidar milletvekilleri ve grup sözcüleri diyor ki: "Bizim için insanlık önceliktir." Bu mudur insanlığın önceliği? İnsanlar yer altında kalmış durumda, burada insanlar gülüyorlar, bu mudur milletvekili sorumluluğu? Bunu kabul etmek mümkün değildir ve biz ısrarla ve inatla diyoruz ki: İliç'ten ders çıkartılmalıdır.
Türkiye'nin birçok yerinde, adını hemen sayabileceğim birçok yerinde aynı yöntemlerle devam edilmektedir. Kastamonu'ya gittiğimde gördüğüm, Hanönü ilçesi, 500 metre yakınındadır, bu liç olan yerin hemen yakınındadır. Kütahya keza çok tehlikelidir ve uyarıyoruz, Kütahya da aynı durumla karşı karşıyadır. Artvin'de benzer bir durum vardır; Uşak Kışladağ'da benzer bir durum vardır; İzmir Bergama'da böyle bir durum vardır; Balıkesir'de benzer bir durum vardır; Manisa'da benzer bir durum vardır; Giresun, Gümüşhane'de benzer bir durum vardır. Üzülerek söyleyeyim ki bu tür ruhsat verme yöntemine ilişkin şu anda Bakanlığın elinde 560 tane ruhsat verilmek istenen ve bu şekilde maden aranması istenen bir durumla karşı karşıyayız. Bizim gördüğümüz durum şudur: Bu ülkede yaşanmış olan ekonomik, sosyal, toplumsal kriz, anayasasızlık hâli her yerde vardır ama doğa talanında kuralsızlık vardır ve getirilmek istenen Maden Yasası'nda görüldüğü gibi aslında şu anda 5 grup maden başlığı altında toplanan 4'üncü grup maddesinde ruhsatsız herkes her şeyi yapabilir hâle getirilmek istenmektedir. Geri çekmeyle ilgili olumlu bir tutum alındığını ancak yeri gelirse de bununla ilgili bu halkın ve bu Meclisin karar vermesi gerektiğini düşünüyoruz ve asla buna müsaade edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz.
Dolayısıyla şöyle bir şeyle devam etmek isterim sayın milletvekilleri: Gerçekten dünyanın çöplüğü hâline gelmekle karşı karşıya olduğumuzu ifade ettim ama aynı zamanda yaşadığımız her yer, nefes aldığımız her yer, yediğimiz gıda bunun tehlikesiyle karşı karşıyadır. Sevgili grup sözcüsü söyledi, dünyada yasaklanan siyanürle altın arama yöntemi neden bu ülkenin insanlarına reva görülüyor, neden hâlâ devam ettiriyorsunuz? Kazançlarının yüzde 90'ının yurt dışına çıktığını söylüyorsunuz ama ben buna inanmıyorum çünkü biz aynı zamanda bu uluslararası şirketlerle şu andaki iktidarın görünür olmayan ortaklığı olduğunu düşünüyoruz, bu paylardan nasibini aldığını düşünüyoruz. Aksi takdirde, hiçbir kazancı olmayan bütün gelirlerini, yüzde 98'ini yurt dışına gönderen bir anlayışı bizim kabul etmemiz mümkün değil. Dolayısıyla, açık açık söylüyoruz: Uluslararası şirketlerle ve ulusal şirketlerle yapılan iş birliğinin savcılar tarafından araştırılması gerekir, aksi takdirde... Bu memleketin kaynakları, olanakları herkese peşkeş çekilemez, böyle bir durumu kabul etmek mümkün değil.
O nedenle, önergemiz şudur: Bu mesele acilen araştırılmalı, bunun için Meclis komisyonu oluşturulmalı, bu komisyon çerçevesinde, başta İliç olmak üzere, bununla ilgili her türlü önlemin alınması ama aynı zamanda -bahsettiğim gibi- birçok ilimizde yaşanan durumun çözülmesi gerekiyor. Sadece bu alanda değil ama aynı zamanda hem kürdistan coğrafyasında hem Türkiye'nin her tarafında yapılmak istenen bu 560 civarındaki bölge, haritada tek tek, nokta nokta bellidir; bunların yapılmasının önüne geçilmezse inanın -tekrar ediyorum- İliç gibi durumların çok fazla yaşanmasıyla karşı karşıyayız.
O nedenle, şunu söyleyerek tekrar toparlamak istiyorum: Biz, bu ülkenin kaynaklarını, doğasını, havasını, suyunu, insanlarını bu kadar bedavaya bulmadık. Bu insanlara karşı sorumluluğumuz var ve bu insanların hakları var; bu hakları savunmak bu Meclisin görevi. Eğer bu Meclis bu görevini yerine getiremezse inanın, tarihte çok kötü bir sorumluluk almış olur ve insanların şu andaki yaşamış olduğu, göz göre göre, ilmek ilmek söylenmesine rağmen katledilmesinin sorumlusu olur. Bakan bunun sorumlusudur ama şimdi biz bu konuda gerekli çalışmayı yapmazsak, Meclisteki bütün insanlar, bütün vekillerimiz de aynı zamanda gerekli sorumluluğu yapmadığı için bunun bir pratik parçası olurlar. O nedenle, kademe kademe, bütün bu, İliç'teki sorumlulukları olan; memuru, siyasetçisi ve aynı zamanda, hukukçusu ve bununla ilgili gerekli işlemi yapmayanlar hakkında işlem yapılmalıdır, yapılmazsa bunların yolu açılmaya devam edecektir. O bakımdan, biz bu işlemin yapılmasının takipçisi olacağız. Ben 2022 yılında İliç'te yapılan o zamanki olayla ilgili suç duyurusunda bulunmuştum, savcılık bana "Soruşturmaya gerek yoktur." demişti; aynı suç duyurusunu tekrar yapacağız ama bu sefer bunun takipçisi olacağız ve bunun sonuçlarını sonuna kadar götürmek istiyoruz.
Özetlersem, bu konuda Meclisimizin sorumluluğu ağırdır; bu ağır sorumluluğu yerine getirme konusunda duyarlı olmasını, Meclis araştırma komisyonunun kurulmasını, ayrımsız, siyasi parti gözetmeksizin bütün milletvekillerinin gereğini yapmasını ve bunun çerçevesinde de bu sorumlulukları yerine getirmesini özellikle rica ediyoruz. Bu çerçevede ben hem DEM PARTİ adına hem de kişisel olarak sözlerimi burada sonuçlandırıyorum.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)