GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Dün öğle saatlerinde Erzincan İliç'te yaşanan felakete ve bütün olanların sorumlusuna, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Mısır ziyaretine ve Türk devletinin bugün plansız ve tutarsız politikalarla yönetildiğine, İstanbul'da bir sitenin asansöründe kedinin vahşice öldürülmesine, kadroya alınmayan taşeron işçilere, emekli astsubayların sorunlarına ve emekli Orgeneral Saldıray Berk'in vefatına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:60
Tarih:14.02.2024

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün öğle saatlerinde Erzurum İliç'teki kaza... Tabii, "kaza" diyoruz da aslında bu bir kaza değil yani bu bir cinayet, bu göz göre göre olmuş bir felakettir dolayısıyla bunu "kaza" olarak adlandırmamak lazım. Bunu konuşuyoruz, 9 işçimizin göçük altında olduğu tahmin ediliyor ama sayı da bilinemiyor, hâlâ ulaşılabilmiş değil, inşallah bir an evvel kendilerine sağ bir şekilde ulaşılır.

Şimdi, göçük sonrasında bu siyanür ve sülfürik asit dağları yaklaşık 800 metre kayarak Fırat Nehri'ne kadar geldi. Valiliğin açıklaması var "Fırat'a karışmadı." diye. Tabii, burada, sadece sülfürik asit ile siyanür yok, 20'ye yakın zehirli atık, kimyasal zehir var içerisinde. Tabii, bizim artık devlete itimadımız kalmadı, daha doğrusu devleti yönetenlere itimadımız kalmadı. Bilimsel rapor çıkıncaya kadar burada karışıp karışmadığını bilemeyiz fakat bu sefer karışmasa bile yarın bir gün bunun Fırat'a karışması an meselesidir. Fırat kenarının 350 metre yakınında siyanür ve sülfürik asit atıklı bir havuz oluşturmak hangi akla hizmettir? Bunu vicdanla, devlet yönetimiyle nasıl bağdaştırıyorlar; bunu anlamak mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, şimdi, tabii, burada çok böyle bilinenin de görünenin de ötesinde bir facia var. Burada "ikinci Çernobil" olarak adlandırabileceğimiz bir çevre felaketiyle Allah korusun karşı karşıya olabiliriz. 9 tane ilimiz var, 3 tane ülke buradan doğrudan etkileniyor ve -bu Fırat'ın üzerinde, bundan sonraki kısmında 5 tane büyük barajımız var- Keban, Karakaya, Atatürk, Birecik ve Karkamış Barajları buralardan besleniyor. Böyle büyük bir felaketle karşı karşıyayız. Tabii, bu konularda ikazlar yapıldı ama bu ikazların hiçbirine maalesef kulak asılmadı çünkü iktidar "ben bilirim" anlayışıyla memleketi yönetiyor, buna rağmen, bu kadar büyük felaketin olma ihtimali çok kuvvetli olan bu yatırım için ÇED raporu düzenleniyor ve ÇED raporu onaylanıyor. Bir de üstelik sadece Fırat'ın üzerinde değil yani Fırat'a yakın değil fay hattının da üzerinde bu havuzlar, bu siyanür havuzları ve buna ÇED raporu verildi ve Bakanlık onayladı, bu ÇED raporunu veren Bakan da Murat Kurum'dur, bugün "İstanbul'u mamur edeceğim." diye ortaya çıkan Murat Kurum'dur. Tabii "Bu felaketin baş sorumlusu Murat Kurum." filandan da ziyade bütün bu kararları veren Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır, bütün olanların sorumlusu, olacakların sorumlusu kendisidir, bunu milletimiz mutlaka görecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Erdoğan demişken, tabii, Erdoğan'ın dış politikadaki tutarsız tavırlarına bir yenisi eklendi. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi'nin ayağına gitti Sayın Cumhurbaşkanı. Hep şunu söylüyoruz, dış politikanın temel kuralıdır: Dış politikada esas olan millî menfaatlerdir, ülke çıkarları çerçevesinde dış politikanın yürütülmesi lazım fakat bugün Türkiye'de Sayın Erdoğan'ın anlık ruh hâline göre bir hariciye politikası yönetiliyor. Bu tabii, tek adam düzeninden kaynaklanan bir durum olsa gerek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) - 15 Temmuzun faili olarak Birleşik Arap Emirlikleri'ni görmüştü, orayı gitti, ziyaret etti. Sisi'ye "zalim" demişti, "katil" demişti, "darbeci" demişti, Sisi'nin ayağına gitti. Yani bu nasıl bir şey? Hatta, biliyorsunuz, 2019'da İstanbul seçimlerinde Binali Yıldırım'ın karşısındaki rakip olan İmamoğlu'nu "Sisi" olarak adlandırmıştı. E, şimdi Sisi'yle dost olduklarına göre artık Murat Kurum mu Sisi oldu diye de insan sormadan edemiyor. Tabii, diyecek ki arkadaşlar: "Efendim, dış politikada sürekli düşmanlık veya sürekli dostluk olmaz." Sürekli düşmanlık, dostluk elbette olmaz ama ben ülkemin ne çıkarı var, ona bakarım. Sisi'yle düşmanlık sadece Doğu Akdeniz'de bize ne kaybettirdi, bunun hesabını yapmak lazım, hiçbir hesap bu şekilde yapılmıyor. Zannediyorum sırada şimdi Esad var. Dolayısıyla, iki bin yıllık kadim bir geleneğe sahip olan Türk devleti bugün, Erdoğan'ın diplomasi bilmez, keyfî ilişkileri yüzünden rüzgârda nereye savrulduğu belli olmayan, plansız ve tutarsız politikalarla yönetilmektedir maalesef.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, bitirin lütfen Sayın Başkan.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul'da bir sitenin asansöründe kedinin tekmelenerek vahşice öldürüldüğü bir olaya şahit olduk maalesef. Tabii, bu olay ne kadar üzücü ne kadar vahimse, bu kişinin iyi hâl indirimi alarak serbest bırakılması da aslında aynı derecede vahamet efendim. Dolayısıyla, hayvana şiddet cezalarında caydırıcı olacak şekilde bu kanunun uygulamasının yapılması ihtiyacı olduğunu da biz biliyoruz.

Pardon, şimdi Rıdvan Bey uyarıyor, "Erzincan" yerine sehven "Erzurum" demişim, özür diliyorum ve düzeltiyorum; Erzincan İliç'te olan olay tabii ki. Tabii, yirmi dört saattir bu olayla yatıp kalkıyoruz, hakikaten biz de şaşırdık.

Şimdi, dolayısıyla, hayvana şiddet cezalarında daha dikkatli olmak gerekiyor, uygulamanın da caydırıcılığı sağlayacak şekilde olması gerekir.

Kısa birkaç konum daha var: Bu, kadroya alınmayan taşeronlar meselesi var; burada, başından itibaren söylüyoruz, ciddi bir haksızlık yapıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Başkanım, bitirmeye çalışayım.

BAŞKAN - Buyurun, bitirin lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.

Bu kadro meselesinde, taşerona kadro meselesinde apaçık bir şekilde ciddi adaletsizlik yapıldı, haksızlık yapıldı. Yani aynı kurumda çalışan, aynı işi yapan insanlardan birine "Mutfak üzerinden alındı." diye kadro verilmedi, diğerine kadro verildi; böyle bir şey olmaz. Dolayısıyla hem sözleşmelerdeki hem de taşerondan kadroya geçirilmesindeki adaletsizliklerin bir an evvel düzeltilmesi gerekiyor. Şimdi, taşeronlar için kapsam dışında kalan yemekhane personeli, kiralık araç şoförleri, fizyoterapistler, biyologlar; radyoloji, laboratuvar, sterilizasyon, diş protez, karayolları, yol bakım, sosyal tesis çalışanları; Millî Eğitim, çağrı merkezi, enerji çalışanları mutlak surette kadroya alınmalıdır.

Diğer bir konu da görevleri süresi boyunca terörle mücadele eden, teröristlerle savaşan ordumuzun göz bebeği astsubaylar, emekli olduklarında -kendi ifadeleriyle- açlıkla savaştıklarını dile getirmektedirler. Birçok astsubayın emekli aylıkları yoksulluk sınırının altında kalmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Bir cümleyle bitireyim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun, lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Astsubaylar, emekliliklerine yansıyacak şekilde makam tazminatlarını alamamakta, maaşlarında yarıdan fazla düşüş yaşanmaktadır. Görev ve makam tazminatı astsubaylar için bir imtiyaz değil hakkın teslimi olacak adil bir taleptir.

Son olarak da bir taziyemiz var. Görevde olduğu dönemde FETÖ kumpaslarına karşı dik duruşu ve mücadelesiyle tanıdığımız emekli Orgeneral Saldıray Berk'in hayatını kaybettiğini üzüntüyle öğrendik. Merhum Berk'e Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyor, ailesine başsağlığı temenni ediyorum.

Size de çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.