| Konu: | 6 Şubat depreminin 1'inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 58 |
| Tarih: | 08.02.2024 |
HASAN ÖZTÜRKMEN (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 6 Şubat depremine dair söylenmedik bir şey kalmadı ama ben öncelikle Gaziantep'le ilgili gurur verici, onur verici bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Bugün Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün teklifi ve onayıyla Gaziantep'e savaşın en şiddetli olduğu günlerde verilen, 8 Şubat 1921 tarihli "Gazi"lik unvanın verilişinin 103'üncü yıl dönümü. Saygıyla, onurla ve gururla anıyorum.
Ama bir de üzüntümüz var, bir de acımız var, Gaziantep Milletvekilimiz, 18'inci Dönem Milletvekili Sayın Ahmet Günebakan vefat etmiştir. Kendisine buradan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Evet, gündemimiz 6 Şubat depremi. Az önce söylediğim gibi, söylenmeyen bir şey kalmadı ancak dün burada sayın iktidar sözcüleri Hatay ya da diğer iller arasında bir ayrım yapılmadığını, hizmetlerin eşit verildiğini iddia ettiler. Elimizdeki rakamlara göre, resmî rakamlara göre Hatay'da 30.762 ölüm olmuş, Kahramanmaraş'ta 12.622 ölüm olmuş. 30.762 ölüm için 7 bin ev teslim edilirken 12 bin ölüm için 9 bin ev teslim edilmiş. Neredeyse Kahramanmaraş'taki vefat sayısının 3 katı vefat Hatay'da olmasına rağmen Kahramanmaraş'a Hatay'dan çok daha fazla sayıda ev teslim edilmiş. Ben "Kahramanmaraş'a niye çok fazla sayıda teslim edildi?" demiyorum ama niye verilen sözler tutulmadı? Sayın Cumhurbaşkanı bir yıl içinde 319 bin ev teslim edeceğini vadederken bugüne kadar teslim edilen de değil, kurası çekilip ve belirlenen ev sayısı 27.262. Demek ki halka vadedilmiş, söylenmiş ama yerine getirilmemiş. Niye? Çünkü seçimlerden iki ay, üç ay önceydi. Şimdi yine seçimlere gidiyoruz, yine sayın iktidar sözcüleri "-cek, -cak"larla, "Şöyle yapacağız, böyle yapacağız." diye halkı uyutmaya çalışıyor. Ben hep söylüyorum, sayın iktidar yetkililerinin belki buna canları sıkılacak ama işin gerçeği bu: Her ne kadar AKP'nin açılımı Adalet ve Kalkınma Partisi ise, işin gerçeğinde aldatma ve kandırma partisi olduğunu artık bütün halkımız bu yirmi bir senede anlamış durumda değerli arkadaşlar, değerli dostlar. (CHP sıralarından alkışlar)
İşin bir başka acı yönü var, bu acı yönü de yine iktidar partisinin duymazdan geldiği bir yön. İYİ Parti de Cumhuriyet Halk Partisi de bu konuda araştırma önergesi vermiş olmasına rağmen yine Cumhur İttifakı oylarıyla reddedilen bir konu kayıp insanlar. 6 Şubat depreminde 145 şahsın dışında ayrıca 38 bebek ve çocuk kayboldu. Adları belli, soyadları belli, isimleri belli, nerede oldukları belli ama AKP'li yetkililer ve Sayın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı "Hiçbir kaybımız yoktur, kaydı olmayan çocuk yoktur." diyor. Peki, hastaneye giriş kaydı olmasına rağmen hâlâ izine rastlanmayan Aybüke Körük nerede? Peki, enkazdan sağ çıktığı görülen, görgü tanıklarınca beyan edilen Batuhan Güleç nerede? Peki, enkazdan sesi duyulan, daha sonra sağ çıkarılan ve ambulansa bindirilip götürülen, sonradan haber alınamayan Merve Ateş nerede? Peki, eşinin ve oğlunun enkaz altında kalışlarına şahit olan, şoka girdiği ve muhtemelen bilincini kaybettiği belirtilen Melike Kılıç gibi 145 vatandaşımız nerede? Bunların araştırılmasını istediğimiz verdiğimiz araştırma önergelerine neden ret veriyorsunuz? Sizin çoluk çocuğunuz, sizin torununuz yok mu? Geçtiğimiz günlerde Ulus Meydanı'nda yapılan bir etkinliğe katıldığımızda oradaki bir dede dedi ki: "Torunumun kokusunu özledim, 'dede' demesini özledim." Sizde hiç dede, büyükanne, büyükbaba yok mu? Neden bunun araştırılmasını istemiyorsunuz? Yoksa sizin de bu konuda bir kusurunuzun olduğu ortaya çıkacak diye mi araştırılmasını istemiyorsunuz?
Söylenecek çok şey var, 6 Şubat depreminden sonra Sayın Cumhurbaşkanı, Adıyaman'a gittiğinde demişti ki: "Depremin ilk birkaç günü istediğimiz çalışmaları yapamadık." Neden yapamadınız, neden üç gün sahaya çıkmadınız? On binlerce insan ilk üç gün orada sahaya çıkmadığınız için vefat etti. Bu aslında bir görev ihmalidir. Demokratik bir devlette bir cumhuriyet başsavcısının ya da yargısal usullere göre araştırılması ve aslında görevi ihmalden cezalandırılması gereken bir yönetim var ama hâlâ "Bir suçumuz, kusurumuz yoktur." diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN ÖZTÜRKMEN (Devamla) - Sayın Başkanım, bir dakika lütfen.
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Vekilim.
HASAN ÖZTÜRKMEN (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, ekonomiyi getirdiğiniz nokta meydanda; insanlar aç, insanlar perişan, emekliler yerlerden çürük çarık meyve sebze topluyorlar. Demokrasiyi bitirdiniz, dünya demokrasi sıralamasında en sonlarda yer alıyoruz, insan haklarında en sonlarda yer alıyoruz, basın özgürlüğünde en sonlarda yer alıyoruz, zaten "eğitim" diye bir şey kalmadı, hukuku yerle bir ettiniz, Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmıyor. "Hani, hani?" diyorsunuz ya hep, bu asrın felaketi, evet asrın felaketi ama bir asrın felaketi varsa bu da ülkemiz açısından AKP iktidarıdır.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarında alkışlar)