GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Oturumu yöneten Başkan Vekili Bekir Bozdağ'ın konuşmalarında Saadet Partilileri şahit tutmasına, dünkü birleşimdeki tutumunun taraflı olmasına, Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesi ile Merve Kavakcı'nın milletvekilliğinin düşürülmesi arasında fark olmadığına ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:55
Tarih:31.01.2024

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, konuşmalarınızda Saadet Partililer olarak bizleri de şahit tuttuğunuz için birkaç konuya değinme ihtiyacı hissediyorum. Bizim size sitemimiz zaten sizi tanıyor olmamızdan kaynaklanıyor çünkü biz sizinle aynı mücadele geleneğinden geliyoruz ve geçmişte bu ülkede yapılan hukuksuzluklardan hep beraber çektik, hep beraber üzüldük ve hep beraber karşı durduk. Örnekleriyle de ifade ettim, Refah Partisi kapatılırken de Fazilet Partisi kapatılırken de sizinle aynı acıyı hissettik, Merve Kavakcı burada haksız bir şekilde milletvekilliğinden düşürülürken de sizinle beraber aynı acıları hissettik, 412 milletvekilinin başörtüsüyle ilgili buradan çıkardığı kanun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilirken de sizinle beraber aynı acıları yaşadık ve yine "367 milletvekili olmadan Cumhurbaşkanı seçtirilemez." diyenlere karşı da sizinle beraber hep birlikte üzüldük. Sayın Tayyip Erdoğan hukuksuz bir şekilde YSK tarafından milletvekili yapılmadığı zaman, Sayın Necmettin Erbakan hukuksuz bir şekilde beş yıl siyasi yasakla malul olduğu zaman da sizinle beraber aynı acıları çektik. Onun için, bu kadar acıları çekmiş bir Meclis Başkanı olarak bugün biz sizden "Hayır, olmaz, bunu ben yapamam." deme cesaretini beklediğimiz için sitem ediyoruz yoksa sizin yakıştırıldığı şekliyle bir terör örgütüyle bir illiyet bağınızın, iltisakınızın olacağını biz düşünmüyoruz çünkü sizi bu manada tanıyoruz. Yani farklı süreçlerde, farklı sözler söylemiş olabilirsiniz ama o yapıyla ilişkilerinizin olmadığını ta sizin öğrencilik döneminizden bu yana sizi tanıyanlardan ve bizim de son dönemlerinize şahitlik etmemizden dolayı biliyoruz. Ama şu konuda gerçekten üzülüyoruz: Bu kadar dert çeken bir Meclis Başkanı nasıl olur da Anayasa'yı ayaklar altına alan bir Meclis oturumunu yönetir? Bunun acısını yaşadığımız için size bu kadar sitem ediyoruz. Bu sitemlerimiz sizin geçmişten bu yana hukuksuz davranmanız sebebiyle değildir, bugünkü tavrınıza ilişkindir.

Bir diğeri de siz, gerçekten, Meclis Başkan Vekili olduğunuz dönemden bu yana genellikle tarafsız bir şekilde bu Meclisi yönetmeye gayret ettiniz ama dünkü tutumunuzun taraflı olduğunu ifade etmek zorundayım çünkü siz bize söz hakkı vermeden, usule aykırı bir şekilde bu Genel Kurulu iptal ettiniz ve hatta ara verip tekrar başlatabilme imkânına sahipken Genel Kurulun âdeta kapatılmasını istediniz.

Onun için, bizim size sitemimiz, sizin hukuk dışı bir kişi olduğunuzdan dolayı değil, bu kadar acıları yaşamış bir Meclis Başkan Vekili olarak bu acıya ortak olmamanız, bir empati yapmamanız sebebiyledir. Dediğim gibi, Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesi ile Merve Kavakcı'nın milletvekilliğinin düşürülmesi arasında emin olun hiçbir fark yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaya, lütfen tamamlayın.

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Birileri istedi, birileri düşürdü. Bu düşüren kişinin siz olmamanız gerektiğini düşündüğümüz için bu kadar sitemi size iletiyoruz.

Can Atalay'la ilgili kararları elbette artık uzun uzun anlatacak değiliz ama siz de Meclis Başkan Vekili kimliğinizin yanında, elbette, Adalet ve Kalkınma Partisinin bir milletvekilisiniz ve kuruluşundan beri bu siyasi hareketin içerisindesiniz. Geçmişte mücadele ettiğiniz bütün haksızlıklar bugün sizlere yaptırılıyor. Aslında otoriter bir rejim sizlerin eliyle inşa ediliyor. Zannetmeyin ki bu otoriter rejimin sefasını süreceksiniz; emin olun, size tevdi edilen otoriter rejimi inşa göreviniz bittiği gün kapının dışına konulacaksınız, o otoriter rejimi sizden daha katı bir şekilde uygulayacak birileri tarafından bu demokrasi bu ülkede askıya alınacak. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle, bir kararnameyle, kazanımların geriye alınma ihtimalinin olduğu bir rejimle karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaya, lütfen tamamlayın.

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi gündeme geldiği zaman siz ve sizin gibi değerli AK PARTİ milletvekillerinin hepsi şunu derdi: "Ya, bize güvenin. Evet, Cumhurbaşkanına çok geniş yetkiler tanındı ama biz varken, biz olduğumuz müddetçe kimse bunu yapmaya cesaret edemez." Sayın Başkan, siz ve sizin gibiler bugün var ama yarın olmayacak. Dolayısıyla, sizin elinizde ülkede özgürlükler, insan haklarıyla ilgili güvenceler yok ediliyor ve sizler de maalesef buna seyirci oluyorsunuz. Sadece kendinize zarar verseniz emin olun yine uyarımızı yaparız ama bu kadar dertlenmeyiz. İçinden çıktığınız sosyolojiye zarar veriyorsunuz. İnsanlar "Evrensel hukuk, hak, adalet... Ya, sizden önce de bu ağabeyleriniz böyle diyordu, bugün geldiği noktaya bakın. Yarın sizin de böyle olmayacağınız ne malum?" diyorlar. Onun için, bizim kredimizi tüketiyorsunuz Sayın Başkan. Sitemimiz, ızdırabımız, derdimiz biraz da bundan kaynaklanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Son bir dakika, toparlıyorum.

BAŞKAN - Son kez uzatıyorum.

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Dolayısıyla, sizden istirhamım şu: Bu camianın, bu sosyolojinin bu ülkede emin olma sıfatını tüketiyorsunuz, güvenilir olma sıfatını tüketiyorsunuz. "Kendine Müslüman, kendine demokrat." dedirtiyorsunuz. Onun için, sitemimiz bunlara dönük yoksa şahsınızı son derece severiz, kıymet veririz ama bizim meselemiz sizin şahsınızla değil ki Meclis oturumunu yönetirken ortaya koyduğunuz tutum ve davranışlar sebebiyledir. Hani Hazreti Ömer diyordu ya: "Yanlış bir şey yaparsam ne olur?" Hiç kimse ona "Başkanımsın, eyvallah." demedi. "Gerekirse sizi kılıçlarımızla düzeltiriz." dedi. O da şükretti "İyi ki sizin gibi arkadaşlarımız var." dedi. Bugün sizin bu hukuksuz davranışlarınızı alkışlayan arkadaşlarınız olabilir ama emin olun gerçek dostlarınız biziz. Belki bir sene, belki iki sene sonra Can Atalay'ın burada yemin içtiğine hep beraber şahit olacağız. O gün diyeceksiniz ki: "Keşke bu Saadet Partilileri dinleseydim, benim gerçek dostlarım onlardı." Ama korkarım ki iş işten geçmiş olacak.

Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)