GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Anayasa'nın 93'üncü ve İç Tüzük'ün 7'nci maddelerine, ilk kez 2020 yılında toplanmama kararı varken 120 milletvekilinin toplantı talebiyle TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un Meclisi toplantıya çağırdığına ve bu konunun âdeta bir içtihada dönüştüğüne, Meclis Başkanından tarafsız kalma gayretine devam etmesini beklediklerine, Cumhurbaşkanının Kabine toplantısından sonra emekli maaşlarıyla ilgili yaptığı açıklamalara ve AK PARTİ'nin emeklilerin sorununu çözme konusunda tek yetkili olmadığına ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:50
Tarih:17.01.2024

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de İstanbul Milletvekilimiz Mustafa Yeneroğlu Bey'in gündeme getirdiği konuyla ilgili, Meclisin iradesi açısından ve bir de kurumlarımızın öngörülebilirliği ve İç Tüzük'e, Anayasa'ya, kurallara uygun hareket etmesiyle ilgili birkaç hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Anayasa'nın 93'üncü ve İç Tüzük'ün 7'nci maddesi gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi tatil veya ara verme döneminde ise ya Cumhurbaşkanının ya da Meclis Başkanının talebi üzerine doğrudan toplantıya çağrılabileceği gibi, beşte 1'i yani 120 milletvekili de bir olağanüstü, daha doğrusu, bir toplantı talebinde bulunduğu zaman -konusunu da belirterek- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına müracaat edebiliyor. İç Tüzük'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına tanıdığı tek bir takdir yetkisi var, o da bu talebi en geç yedi gün içerisinde yerine getirme. Bugüne kadar yaklaşık 60'ı aşkın kez toplantı talebinin herhâlde 57 civarında olan kısmı kabul görmüş. İlk kez, 2020 yılında, Meclis bir yaz döneminde değilken bir çalışmama kararı yani tıpkı bizim 27 Aralıktan 17 Ocağa kadar olan süreç içerisinde bir grup önerisiyle ilgili salı, çarşamba, perşembe günleri Meclisin toplanmaması kararı ki bugün de herhâlde benzeri bir kararı da almış olacağız... Şimdi, bunu biz bir ara verme veya tatil olarak görmezsek ileride bunu kötü niyetli olarak kullanıp, aylarca Mecliste salt çoğunluğa dayanarak toplanmama kararı alıp "Nasıl olsa bir daha da toplanmaz." gibi bir tavır içerisine girebilirler. Bu konuya işaret etmek istedim ama asıl üzerinde durmak istediğim şey şu: Meclis Başkanı kendisine böyle bir talep geldiği zaman bir yorumda bulundu. Aslında ilk kez bu konu, 2020 yılında bu konuda bir ihtilaf olduğu için bir Meclis içtihadına âdeta dönüştü. O dönemde Adalet ve Kalkınma Partisinin ve Cumhur İttifakı'nın seçmiş olduğu Meclis Başkanımız Sayın Mustafa Şentop Türkiye Büyük Millet Meclisini -tıpkı 27 Aralıkta bizim toplanmama kararı aldığımız gibi- toplamama kararı aldı, bir dönem de 6 Ocakta bir tezkere için toplantıya davet etti. Cumhuriyet Halk Partisinin bir itirazı oldu, ara verme ve tatil kavramının açık olduğunu, dolayısıyla Meclisi toplantıya çağıramayacağını ifade etti. Sayın Şentop da kendisinin veya 120 milletvekilinin talebiyle bu toplantının yapılabileceğini söyledi ve toplantıyı açtı. O gün Adalet ve Kalkınma Partisi adına söz alan Grup Başkan Vekili de Sayın Şentop'la aynı içtihatta bulundu ve Meclisin Meclis Başkanı ya da 120 milletvekili tarafından toplantıya çağrılabileceğini ifade etti.

Şimdi, kurumlara güven son derece önemlidir; siyasette zikzaklar yapabilirsiniz ama -kurallara uyma- kamusal organların tavırlarındaki zikzaklar öngörülebilirliği ve güveni ortadan kaldırıyor. Medyaya yansıyan haberlere göre bizim Sayın Numan Kurtulmuş'a müracaatımızdan sonra Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Abdullah Güler "Bu, bir ara verme değil, dolayısıyla Meclisin toplantıya çağrılmaması gerekir." gibi bir beyanatta bulundu. Ben de buradan Adalet ve Kalkınma Partisine seslenmek istiyorum: 2020 yılında tıpkı, aynı konuda siz Meclisin, Meclis Başkanı ya da 120 milletvekili tarafından toplantıya çağrılabileceğini ve bunun İç Tüzük'ün bir gereği olduğunu söylediniz. Bugün aynı kanaatte misiniz, yoksa o gün Meclisin sizin açınızdan toplanması gerektiği için mi o kanaati belirttiniz, bugün de Meclisin toplanmaması sizin açınızdan gerektiği için mi böyle bir davranış içerisindesiniz?

Kurumlarımızın öngörülebilirliği önemli olduğu için biz, Sayın Meclis Başkanımızın bu İç Tüzük hükmüne uygun hareket etmesini beklemek gibi bir hakka sahibiz. Dolayısıyla burada 120 milletvekilinin iradesi oluşmuşsa artık bir Meclis Başkanının "Canım, ne olacak, nasıl olsa on gün sonra Meclis açılıyor." deme hakkı yoktur; o 120 milletvekilinin iradesine saygı duymak zorundadır. Kaldı ki o 120 milletvekilinin iradesinden sonra Meclis Başkanı Meclisi toplantıya davet eder, 200 milletvekilinin iradesi oluşup toplantıya gelmezse zaten Genel Kurul açılmaz ama 200 milletvekili irade ortaya koyup buraya gelmişse artık Meclisin iradesi doğrultusunda bu Meclisin çalışma kararı alması lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kaya.

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Dolayısıyla, tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi 2020'deki içtihadında hâlâ duruyor mu? Yoksa bugün farklı bir içtihada mı girdi ya da "İçtihat miçtihatla ilgili bir işimiz yok, biz ihtiyaçlarımıza göre İç Tüzük'ü yorumluyoruz." mu diyorlar? Bu, bundan sonraki günlerde, beş yıl boyunca bu Meclis çalışmaya devam edeceğine göre bundan sonraki kararlarda da önemli bir husus olacaktır ve aynı şey, Meclis Başkanı da beş yıl için kendisini bu içtihatla bağlamış oluyor. Yarın bir gün, yedi günden daha fazla bir toplanmama kararı durumunda Meclis Başkanı ya da Sayın Cumhurbaşkanı hangi gerekçeyle bu Meclisi toplantıya davet edecek? Onun için, bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından beklentimiz şudur: Evet, esasa dair tarafsızlığıyla ilgili bir kısım şüphelerimiz oluşmuş olabilir ama hiç olmazsa şeklen tarafsız kalmayı başarın ve bu taleplerimizi mutlaka ve mutlaka yerine getirin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Kaya.

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Meclis çoğunluğunuz olabilir, Meclis çoğunluğu sadece karar almada devreye girer ama Meclisin bir konuya önem atfetme, bir konuyu müzakereye açma, bir konuyu bilgilendirme ve bir konuyu gündemleştirme parlamenter sistemde azınlık olan muhalefetin en temel haklarındandır. Eğer bir Meclis Başkanı muhalefetin bir konuya önem atfetmeyle ilgili hususta takdir hakkı olmamasına rağmen, takdir hakkını kullanırsa o zaman bu, muhalefetin sesini kesmeye dönük bir tavır olur ve demokrasilerde asla kabul edilecek bir durum olmamış olur. Bu hususu özellikle Meclis Başkanının dikkatine sunmak istiyorum. Meclis Başkanının tarafsız kalma hususundaki gayretine devam etmesini bekliyoruz ve bu konudaki beklentimizi ortaya koymuş oluyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Son bir dakika Başkanım.

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Kaya.

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Bir diğer önemli husus, Sayın Cumhurbaşkanı dünkü Kabine toplantısı sonrasında yüzde 5 ekstra bir zamdan ve 10 bin TL asgari emekli maaşından bahsetti. Bu, bir kere, Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirinde olan bir konu ve kanunla düzenlenecek bir konu. Yani henüz buradaki milletvekilleri iradelerini ortaya koymadan Sayın Cumhurbaşkanı Meclise âdeta talimat verir gibi vatandaşa müjdeler sunuyor. Bu, AK PARTİ'nin bir önerisi olabilir ama Millet Meclisi karar almadan Cumhurbaşkanının bunu bir kararmış gibi deklare etmesi son derece sakıncalı ve yasama, yürütmedeki kuvvetler ayrılığına aykırı.

Bir diğer samimiyet testi için İYİ Partiye, Milliyetçi Hareket Partisine, Saadet-Gelecek Grubuna, DEM PARTİ Grubuna, Cumhuriyet Halk Partisine ve grubu olmayan diğer milletvekillerine seslenmek istiyorum: AK PARTİ bu Mecliste çoğunluğa sahip değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Toparlıyorum.

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

BÜLENT KAYA (İstanbul) - Siz emeklileri 10 bin TL emekli maaşına mahkûm etmek istemiyorsanız, buyurun, o kanun teklifi buraya geldiği zaman hep beraber önerge verip emeklilerin durumunu düzeltelim. Yok düzeltmeyip, sadece şikâyet edip o gün de AK PARTİ'nin getirdiği önergenin peşine takılacaksanız, o zaman meydanlarda çıkıp "Emeklilerin hâlini düzeltmek istiyoruz ama iktidar buna müsaade etmiyor." demeyin çünkü bu, iktidarın tekelinde olan bir konu değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisinde olan bir konudur. O hâlde İYİ Partiye, Milliyetçi Hareket Partisine, DEM PARTİ'ye, Cumhuriyet Halk Partisine ve burada grubu bulunmayan bütün milletvekillerine sesleniyorum: Emeklilerin sorununu çözmek milletvekilleri olarak bizim elimizde. İktidar partisi olduğunu iddia eden ama 265 milletvekiliyle Meclisin azınlık partisi olan AK PARTİ'nin bu konuda tek yetkili olmadığını milletin de bilmesi lazım, buradaki tüm grupların da bunun farkında olması lazım diyorum.

Genel kurulu saygıyla selamlıyorum.