| Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Tümü münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 46 |
| Tarih: | 25.12.2023 |
AK PARTİ GRUBU ADINA ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli Genel Başkanlar, Sayın Grup Başkanları; bütçe döneminde uzunca süre birlikte görev yaptığımız, hararetli tartışmalar içerisinde olduğumuz çok değerli Grup Başkan Vekili arkadaşlarım, tabii ki grupların Sayın Başkanları, milletvekili arkadaşlarım, şu an burada bulunan Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız; her birinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki en büyük selam olarak, her zaman için iyi günde, zor günde, var günde, dar günde, sulhta ve içeriden, dışarıdan gelen tehditler karşısında hiç durmadan, biteviye, korkmadan, onurla, cesaretle "Önce vatan." diyen aziz milletimizi selamlıyorum ve şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi'ye de hoş geldiniz diyorum.
Biz uzunca bir süredir, iki haftayı aşan bir süredir 2024 yılı bütçesini birlikte çalışıyoruz, görüşüyoruz, aynı zamanda, 2022 yılı kesin hesap bütçesiyle ilgili çalışmalar yaptık. Evveliyatla milletimize hayırlı olmasını diliyorum, bugün oylayacağız inşallah. Tabii, bütçe süresi aslında burada -görünürde- iki hafta gibi görünüyor ama çalışma süremiz, Komisyonda yapılan çalışmalar, öncesinde bakanlıklarda yapılan çalışmalar, bürokrasideki arkadaşlarımızın çalışmaları, bir bütün olarak baktığımızda özellikle Meclisimizde Plan ve Bütçe Komisyonumuza, Sayın Mehmet Muş'a, Plan ve Bütçe Komisyonunda görev yapan bütün siyasi partilerin değerli milletvekillerine ve elbette emeği geçen bakanlarımıza, bürokratlarımıza da hassaten teşekkür ediyorum.
Tabii, bütçe sürecinde yapılan konuşmaları ben şahsen bir bütünlük içerisinde değerlendiriyorum. Yürütmeden sayın bakanlarımızın, aynı zamanda milletvekillerimizin devam eden süreç içerisinde başlıklara dair konuşmaları, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızın konuşmaları oldu. Uzunca bir kendimizi anlatmayla alakalı bir süreç hasıl oldu fakat şunu gözlemliyorum: Nihayetinde, biz tüm bu yaptıklarımızı aslında milletimize anlatmak için, kendimizi anlatmak için yapıyoruz. Eğer siyasetin bir mevsimi varsa, mevsim döngüleri varsa muhakkak ki bunlar seçimlerdir diye düşünüyorum. Her bir seçimden bir seçime aslında milletimiz karar veriyor. Biraz evvel hatipleri de dinlerken şunu fark ediyorum: Sanki seçimler hiç olmamış gibi bir anlatı var yani suçladığınız, aslında bizi itham ederken o anlattığınız sözleri anlayamadığını söylediğiniz bir millet var. Bu reyi kimden alacaksınız, ben merak ediyorum. Bu ithamların hepsinin aslında muhatabı millettir. Daha yedi ay evvel seçim oldu. Sizin anlattığınız böyle bir tablo varsa bu Meclis nasıl böyle şekillendi? Bu Meclisi şekillendiren irade nerededir? Eğer seçimlerle alakalı bir başarıdan, bir onaydan bahsedeceksek, biz bugün şurada şu anda 22'nci bütçemizi yapıyoruz; bu yaptığımız şey aslında muvaffakiyetin en önemli bir tezahürüdür.
Tabii ki biz bütçe süreci içerisinde pek çok planlamalar yaptık ama maalesef hayatı planlamak mümkün olmuyor. Özellikle en son yaşadığımız, evlatlarımızı şehit verdiğimiz hadiseden sonra ben kendi adıma -diğer arkadaşlarımın da öyle olduğunu düşünüyorum- bambaşka bir formatta bir konuşma yapmayı daha anlamlı buldum çünkü benim şehrim, doğduğum şehir Tokat'tan da ailesini de bildiğim bir evladımız da şehit olanlar arasında. O yüzden, ilk önce evlatlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Mekânları muhakkak ki cennettir, biz öyle inanıyoruz. Allah rahmet eylesin. Yaralılarımız var, onlara da acil şifalar diliyorum ve milletimizin başı sağ olsun diyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, aslında şehadete yürüyen kardeşlerimizin isimlerini önce okumak istiyorum çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekili sıfatını kazanmış olmasına rağmen, kimin vekili olduğunu unutan insanlar var. O insanlar bir terör örgütü liderinin elebaşı için "Sayın... Sayın... Sayın..." diye konuşmalar yapıyorlar. Ben onlara inat şöyle okumak istiyorum: Sayın Cebrail Dündar, Mardin; Sayın Kemal Aslan, Elâzığ; Sayın Enis Budak, Ağrı nüfusuna kayıtlı, ailesi Manisa'da yaşıyor, cenazeyi hatırlayacaksınız; Sayın Abdulkadir İyem, Şanlıurfa nüfusuna kayıtlı, ailesi Gaziantep'te; Sayın Ahmet Arslan, Yozgat nüfusuna kayıtlı; Sayın Semih Yılmaz, Kırıkkale nüfusuna kayıtlı; Sayın Yasin Karaca, Tokat nüfusuna kayıtlı; Sayın Çağatay Erenoğlu, Sinop nüfusuna kayıtlı; Sayın Emre Taşkın, Malatya nüfusuna kayıtlı; Sayın Ramazan Günay, Afyonkarahisar nüfusuna kayıtlı, ailesi İzmir'de yaşıyor; Sayın Mehmet Serinkan, Denizli nüfusuna kayıtlı; Sayın İsmet Yazıcı, Gümüşhane nüfusuna kayıtlı, ailesi Zonguldak'ta yaşıyor. Buradan baktığımızda ne çıkıyor? Vefat edenlerin, şehit olanların bir milliyeti var mı? Hepsi bu vatanın evladı değiller mi? Ben biliyorum, evlerinde akşam bu haberi izlerken ağlamadan duran var mıydı, kalbi yanmayan, dağlanmayan var mıydı? Hangi siyasi partiye oy verirse versin, bunu kınamayan, telin etmeyen yer var mıydı? Bence yoktu. Ve biliyoruz, tabii ki ateş düştüğü yeri yakar, Allah hiç kimseye evlat acısı vermesin, çok ağır bir imtihan. Ama şunu görüyorum, ben de konuştum, işte, Tokat'taki kardeşimizin babasıyla konuştum, bize söyledikleri bir tek cümle var, bunu o kadar içten söylüyorlar ki, eminim, cenazelere giden bütün arkadaşlarımız aynı şeyi işittiler: "Vatan sağ olsun." Başka bir ifade yok, başka bir talep de yok. O yüzden, buradan baktığımda, muazzam bir yüce gönüllülük görüyorum yani yüreği dağlanmış, ciğeri dağlanmış bir millet, evlatlarına ağlayan bir millet ve nihayetinde, canı pahasına bu toprakları korumak isteyen insanlar görüyoruz.
Tabii, şunu söylemem lazım: Türkiye çok büyük bir devlet. Bakın, yapılan konuşmalarda tehditler var. Nasıl bu tehditler? Şöyle olacakmış: Tekirdağ'da, Trabzon'da yaşayan insanlar bu memlekette rahat olamayacakmış. Ben biliyorum, insanlar ya sabır çekiyorlar.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Çarpıtmayın konuşmayı!
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Ya sabır! Ya sabır! Ya sabır!
AYTEN KORDU (Tunceli) - Çarpıtmayın!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Bu bir bütçe konuşması değil, polemik yapmak istiyor.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Ben şuna inanıyorum ve eminim...
AYTEN KORDU (Tunceli) - Konuşmalar çarpıtılıyor.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - ...bu ülkede ister Tekirdağ'da ister Trabzon'da, Türkiye'nin neresinde yaşarsa yaşasın -Hakkâri, Sinop, Tokat, hiç fark etmez- bu insanlar canı pahasına bu ülkenin tek karış toprağını vermeyecektir.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Gerçek bilgileri vermiyorsun.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Vermeyecektir!
AYTEN KORDU (Tunceli) - Çarpıtıyorsunuz ama.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Niye müdahale ediyorsunuz ki?
ÜMMÜGÜLŞEN ÖZTÜRK (İstanbul) - Dinlemeyi öğrenin!
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Laf atmayınız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Bu bir bütçe konuşması değil.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Konuşmaların videolarının hepsi var, seyredebilirsiniz. Konuşmalar çarpıtılıyor.
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim. Bakın, şimdiye kadar her hatip saygıyla dinlenildi.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Hiçbir hatip böyle polemik yapmadı ama.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Düpedüz yalan söyleniyor ama.
BAŞKAN - Sayın Zengin de kendi görüşlerini paylaşıyor, siz de lütfen dinleyin.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Düpedüz yalan söyleniyor ama.
BAŞKAN - Söyleyecek lafını tabii.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Konuşmalar çarpıtılıyor.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Tek kelime yalan yoktur.
BAŞKAN - Herkes kendi görüşünü söyleyecek.
AYTEN KORDU (Tunceli) - O zaman gönderelim size, konuşmanın bütününü gönderelim size.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Tek kelime yalan yoktur.
BAŞKAN - Sayın Zengin, buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Sizin iradenizde bir sorun var, sizin feyilinizde bir sorun var, buraya gelme iradenizde bir sorun var.
Şimdi...
AYTEN KORDU (Tunceli) - Konuşmanın bütünlüğünü gönderelim size.
BAŞKAN - Sayın Beştaş, lütfen arkadaşlarınızı uyarın.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Arkadaşlarınız isterlerse benden sonra cevap hakkını kullanabilirler; Grup Başkan Vekilleriniz buradalar, cevap hakkını kullanırlar, ben de devamını kullanırım.
Sonuç olarak...
AYTEN KORDU (Tunceli) - Düpedüz yalan söyleniyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Böyle devam mı edecek Sayın Başkan?
BAŞKAN - Sayın Zengin, siz buyurun.
Değerli milletvekilleri, lütfen, hatibi saygıyla dinleyelim.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Sayın Başkan...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Genel Başkanımıza laf söylüyor.
BAŞKAN - Hatibin görüşleri sizin görüşlerinize uymayabilir.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Görüşlerimize uymaması değil...
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Ondan daha tabii...
BAŞKAN - Burada herkes kendi görüşünü söylüyor, siz de ona tahammül edeceksiniz ve tahammülle dinleyeceksiniz. İtiraz olunan bir konu olursa Grup Başkan Vekilleriniz burada...
AYTEN KORDU (Tunceli) - Sayın Başkan, Dersim'de yapılan konuşmadır, bizzat oradayız, video kayıtları var; çarpıtılıyor, yalan söylüyor!
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Bağırın, bağırın, bağırın; güzel oluyor, valla güzel oluyor, güzel(!) Bağırın, güzel oluyor(!)
BAŞKAN - ...onlar cevap verirler ama lütfen Genel Kurulun sükûnet içinde çalışmasına müsaade edelim.
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - O zaman bizim görüşlerimize de saygı istiyoruz aynı şekilde.
BAŞKAN - Sayın Zengin, buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Çok güzel oluyor, aynen böyle bağırın; bakın nasıl oluyor!
ÇİÇEK OTLU (İstanbul) - Senin kadar bağırmıyoruz.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Şimdi aklıma geliyor, çocukken bir oyun oynardık; kitaplarda noktalar vardı, noktalarda sayılar yazardı, sayıları birleştirdiğinizde bir resim ortaya çıkardı. Tüm yaptığımız işler, tüm yaptığımız konuşmalar ve eylemler insanlarımızın kafasında bir kodlamaya sebebiyet veriyor ve kodlamayla her bir siyasi partiyi bir yere oturtuyor. Sizin oturduğunuz yeri de ben milletin nazarında görüyorum, o yüzden bağırmaya devam edebilirsiniz, benim için fark etmez.
AYTEN KORDU (Tunceli) - Doğruları söyle!
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Şimdi, bu terör örgütüyle alakalı muhakkak birkaç şey söylemek lazım çünkü çok savunucuları da var hem alttan alta hem aleni, Mecliste de maşallah, hiç rahatsızlık duymadan savunuyorlar. Biz biliyoruz ki bu terör örgütü bir aparattır yani bunların ağabeyi var, kullanılan bir aparat; bir gün gelecek kullananlardan da hesap soracaklar, o günün de çok yakın olmadığı kanaatindeyim. Biz doğal olarak bu kuklaları, onları oynatanları da biliyoruz yani bütün mesele zaten bununla alakalı mücadeleden kaynaklanıyor. PKK'yı... Adı ne olursa olsun, sürekli adları değişiyor, bilerek değiştirilen isimler var; bunlar değiştirilerek aslında farklı bir tablo ortaya konulmak isteniyor hatta bunlar artık gizli de yapılmıyor. Mesela, Amerika'da ABD Kongresinde yapılan konuşmalara, sorulan sorulara bakıldığında, "Bölgede, özellikle Kuzey Irak'ta ve Suriye'de yapılanlar, Türkiye aleyhine yapılanlar Türkiye'yle ilişkilerimizi nasıl etkileyecek? Nasıl bir manipülasyondur?" diye sorular var. Bu soruları çok tabii olarak biz de soruyoruz ve görüyoruz. Nihayetinde, Türkiye, müttefik olması gerektiğini düşündüğü ülkelerden gördüğü bu tarz davranışların hepsine, bulunduğu yerlerde, toplantılarda Sayın Cumhurbaşkanımızla beraber itirazlarını ifade eden bir ülkedir ve şurası kesindir; ne olursa olsun bu ülkede vatanını, milletini seven her partiden insan vardır ve vatan için olan mücadele asla bitmeyecektir; bunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Şimdi, tabii, şunu ifade etmem lazım burada: ABD özellikle o bölgeye pek çok silah veriyor yani pek çok hacimde, pek çok farklı hacimde ve farklı nitelikte silahlar gönderiyor; bunları yaparken bununla alakalı olarak da orada yaşayan insanları -tırnak içinde- Kürtleri çok sevdiği için yapmıyor yani bunu yapmasının bir sebebi var, bir kurgu var. Biraz evvel rahmetli Erbakan Hocamızdan bahsedildi, Erbakan Hocamız aslında otuz sene evvel, kırk sene evvel yaptığı konuşmalarda hep büyük İsrail projesinden ve siyonizmden bahsederdi; bazıları böyle tebessümle bakar, istihzayla bakardı fakat şimdi görüyorum, Sayın Erbakan Hocamızın anlattığı o tezler öylesine hayat bulmuş durumda ki her şey son derece canlı ve yakın, hepsi yanı başımızda. Amerika'nın ve buna, onunla beraber, aslında emperyal devletlerin tabii ki niyetleri var. Bunlar, özellikle bu coğrafyada ülkeleri istikrarsızlaştırmak istiyorlar. Yani bir durdurma hâli var "destabilize" etme hâli söz konusu. İşte, Irak'a bakalım, Irak niye işgal edildi? Güya BM kararlarına uymadığı için. Suriye'nin hâli ortada. Mısır'ı görüyorsunuz, Lübnan'ı görüyorsunuz, Ürdün'ü görüyorsunuz. Tüm bunlar olurken bunların hepsi içerisindeki asıl kurgu İsrail'le ilgili olan meseledir yani İsrail'in müstakil bir ülke olarak, rahat bir ülke olarak yaşayabilmesi için aslında bunlar kurgulanmıştır.
O yüzden, biz olana bitene bakarken, Türkiye'nin geldiği noktaya bakarken... Yani niye 15 Temmuz oldu ki? Niye oldu? Niye bu ülkede bu örgütler vardı? Niçin bunlar yapıldı? Bunların olmasının sebebi, Türkiye'nin, Sayın Cumhurbaşkanımızla, AK PARTİ'yle, Cumhur İttifakı'yla beraber ortaya koymuş olduğu o güçlü iradeye muhalefet etmekten kaynaklanmaktadır. Yani yüz yıllık bir dizayn var, bu yüz yıllık dizayn içerisinde Türkiye'nin itirazları son derece önem arz ediyor. Elbette, o bölgede başka hayati konular da var başta enerji olmak üzere ama enerjiden de öte, İsrail'in varlığı son derece önem arz ediyor. Hatta öyle ki, görüyorsunuz yani bakıyorum, başta Biden olmak üzere daha evvelki Amerika Dışişleri Bakanları gelip bir selam çakma ihtiyacı duyuyorlar İsrail'e. Koca dünya durdu, herkesin gözü önünde bir katliam var; var mı doğru düzgün eylemli olarak Türkiye'den başka sesi çıkan? Sayın Cumhurbaşkanımızın ta "one minute" dediği noktadan itibaren, yıllardır bulunduğu her platformda, başta BM olmak üzere her yerde, sadece ve sadece kurumsal toplantılarda değil ikili ilişkiler de dâhil olmak üzere bu tezleri yıllardır anlatan bir Cumhurbaşkanımız var. O yüzden, yani Türkiye'ye dönük olarak yapılan bu saldırıların özünde, özellikle terör saldırılarının, PKK'nın, isim değiştiren başka terör örgütlerinin, içeriden ve dışarıdan gelen saldırıların arka planında aslında neyin olduğunu görmek fevkalade önemli diye düşünüyorum.
Şimdi, şöyle şeyler duyuyorum: Filistin meselesi konuşulurken "Yahu, nedir bu? Filistin... Filistin... Filistin..." Hoş, bizi beğenmeyenler var, ona da geleceğim. Filistin meselesi... Bir defa, Filistin ve Kudüs meselesi, Gazze meselesi sadece Müslüman coğrafyaya ait bir mesele değil, sadece ve sadece Arap dünyasına ait bir mesele de değil; Filistin meselesi, bence dünyaya ait bir meseledir, dünyanın bir meselesidir çünkü Filistin meselesine baktığımız zaman, aslında, burada bir yeni dünya düzeni projesinin örnekliğini görüyoruz; bu, bir yeni dünya meselesidir. Burada, bu düzen içinde, yeni dünya düzeni içerisinde kimin, neyi ne yapmaya çalıştığını iyi anlamamız lazım, iyi anlamak ve Mecliste yapacağımız işlerde bunu ön planda, göz önünde tutmamız lazım.
Özellikle, Türkiye'nin son yirmi yılda geldiği nokta, her konuda, askerî konuda, her manada güçlenmesi, Türkiye'nin müstakil bir ülke olarak varlığını ortaya koymak için yaptığı gayretler; işte, bunlar, hedefte olmasının en önemli sebeplerinden bir tanesidir. Eğer biz dünyayı otuz kırk yıl evvelki statik bir akılla okumaya çalışırsak oradan bir yere varma şansımız yok. Dünya dönüşüyor, yani Ukrayna'yı kışkırtanlar nerede şu anda? Savaş bitti mi? Hayır, bitmedi, aynen devam ediyor aslında ama hiç Ukrayna'yı duymaz hâle geldik. Ukrayna'yı kışkırt kışkırt, yarı yolda bırak. Bütün dünyayı -bizim Tokat'ta bir tabir var, "gavşatmak" derler- her yeri böyle hareketlendir, her yeri gavşat; ondan sonra darmadağınık bir şekilde bırak. Türkiye'nin bunları görerek, bu yeni düzen içerisinde daha hareketli, bu dinamikleri okuyan bir politika ortaya koyması bu manada çok önem arz ediyor.
Şimdi, buradan şuraya gelmek istiyorum -vakit de çok hızlı ilerliyor- şehitlerimizin hemen akabinde Sayın Müsavat Dervişoğlu çok iyi bir şey yaptı -o akşam konuşmasını izledim, ben Genel Kurulda değildim- çok tabii, içten gelen bir tavırla Genel Kurulu ortak bir metin etrafında buluşmaya davet etti fakat ne oldu bu buluşma? Enteresan bir şey oldu yani bir anda böyle başka bir kavgaya evriliverdi. Peki, burada mesele neydi yani asıl mesele ne? Şehitlerimiz var, biz demek istiyoruz ki "Biz milletimizi anlıyoruz, canımız yanıyor ve PKK terör örgütünü kınıyoruz, lanetliyoruz." O an için, içinde bulunulması gerekilen hâl budur. Daha sonrasında, önce yapılanlar, yapılması gerekenler, sonrası, Genel Kurulun bilgilendirilmesi; bunlarla ilgili talepler olabilir mi? Elbette olabilir yani bundan daha tabii bir şey yoktur ama bütün mesele, o an orada olmak. İşte, konuşmamın başında dediğim o kodlama budur. Millet burayı görüyor, o camilerde yapılanlar... Hiç kendinizi kandırmayın, onlar çok sahici itirazlardı; şehit babalarının ifadeleri çok sahiciydi, vatandaşın size olan tepkisi çok sahiciydi çünkü o insanların kalbinde yanan ateşi görmediniz yani o ateş yanarken "Ben buradayım, merak etmeyin; biz terör karşısında burada birlik beraberlik içindeyiz." demediniz. Eskilerin tabiriyle. maşerî vicdan kanıyor; o anda kanıyordu, en kanlı hâliydi, şu anda da devam ediyor ama ona rağmen bu kolektif acıyı görmemeyi tercih ettiniz. İşte, buradan şunu görüyorum ki "Neden başaramıyoruz?" diyorsanız bence cevabı burada, cevabı; sizin, milletin yandığı anda o yangında onların yanında olamamanız. Bu insanların meselesi para puldan öte bir şey; bu, kalbî hisleri, manevi hisleri kenara atarak bir şey yapma şansınız yok. Siz, o gün milletin yanında olmadınız ve şu anda da görüyorum, süslü kelimelerle bu açığı kapatmaya çalışıyorsunuz. Milletimizin hissiyatıyla, vicdanıyla, kavrayışıyla bağ kuramadığınız müddetçe Türkiye'de siyaseten -yani siyaseten var olmak hep muhalefette kalmak değil herhâlde- yani gerçekten kazanmaya yakın olmak konusunda en ufak bir şansınızın olmadığını düşünüyorum.
Şimdi, bütçelerle ilgili tabii ki mali değerlendirmeleri pek çok arkadaşım yaptı, yine de yapılacaktır, bu manada devam edecektir ama ben şahsen bunun en önemli ayağının, kendinizi, özellikle, siyaseten bu işleri yaptıran siyasi aklı anlatmanın hepsinden daha önemli olduğunu düşünüyorum. Sanki hiç seçim olmamış gibi olaylara yaklaşmayı, milletin iradesini gerçekten idrak ederek konuşmayı reddetmeyi anlamakta hakikaten son derece zorlanıyorum. Şimdi, buradan, biraz evvel Filistin'le alakalı meseleden bahsederken şuraya gelmek istiyorum: Bu Mecliste tabii, daha evvel çok konuşulan konular vardı bütçe döneminde. Neydi efendim? Parlamenter sistem. Şimdi bakıyorum, bu dönem herhâlde hiç ağza alınmadı, bir veya iki konuşmada şöyle bir söylendiğini gördüm; bir kabulleniş görüyorum.
Yeni gelen konular var, konuşmalar var; bu konuşmalar konusunda, tabii, Filistin meselesine özel bir alan açmak istiyorum. Şöyle bir tablo görüyorum: Medeni Kanun'u, tabii, biz hukuk fakültelerinde eski medeni kanunları da okuma imkânımız oluyor. Eski Medeni Kanun'un 2'nci maddesinin ikinci fıkrasını size okumak istiyorum, diyor ki: "Bir hakkın sırf gayri izrar eden suiistimalini kanun himaye etmez." Yani, bir kötü niyetle, aslında, suistimal ederek, zarar vermek kastıyla bir hakkın kullanımını hukuk korumaz. Biliyor musunuz, siyaset de korumuyor, siyaset de korumuyor. Bundan neyi kastediyorum? Şimdi, Filistin'le alakalı bu kürsülerde konuşmalar duyuyoruz. Fakat bu yüksek hacimli, yüksek volümlü, içinde bir sürü de aslında yalan da olan konuşmalar yapılırken aman Allah'ım, Netanyahu'nun adı geçmiyor. İsrail, hiç ortada yok. Varsa yoksa ne var? "Erdoğan... Erdoğan... Erdoğan..." "AK PARTİ... AK PARTİ... AK PARTİ..." Yahu, bir fail varken önce failden bahsedersiniz, önce failden. Siz, faili bir kenara koyuyorsunuz, neymiş efendim, "Faile öyle değil de böyle yapılsaymış." diye faili neredeyse hiç anmadan AK PARTİ ve Tayyip Erdoğan düşmanlığı yapıyorsunuz. Ya, vallahi, hakikaten, bunlar çok üzüntü verici işler, memleket adına üzüntü verici işler. Bunları görmekten hicap ediyorum, bunu söylemem lazım. Bu nasıl bir düşmanlıktır ya? Bu nasıl bir düşmanlıktır, inanılır gibi değil! Hukuk da sizi korumuyor, merak etmeyin, siyaset de milletimiz de sizi bu manada korumayacaktır.
Şimdi, Sayın Başkanım, herhâlde bana da iki dakika süre vereceksiniz diye düşünüyorum. Çünkü söylenen birkaç ifade var, şu Emevi Camisi, onlarla ilgili bir şey söylemek istiyorum, arkasından da teşekkürümü edip kapatacağım. Benim sürem çok daha kısaydı.
Şimdi, "Emevi Camisi" dediniz. Siyasette tutarlılık çok önemli. Yani eğer siyaset yapıyorsanız, siyaset... Ben aynı zamanda uzun yıllar medyada çalıştım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Evet, lütfen tamamlayın. Sürenize bir dakika ilave ediyorum.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Siyasetin zamanlaması ile medyanın zamanlaması arasında büyük bir fark olduğunu düşünüyorum. Siyasette geriye dönük olarak yaptığınız işler o an ve sonrası bir bütünlük içerisindedir, o an çok önemlidir fakat medya fotoğraf fotoğraf okur yani sizin okumalarınızı bir medya okuması gibi görüyorum, böyle fotoğraf, fotoğraf, fotoğraf... Yani "Ya sonra?" diye bir şey sizde hiç yok. Madem, Emevi Camisi'yle alakalı büyük bir itirazınız var, neden bu iddiada olan partilerle ittifak yapıp buraya geliyorsunuz, neden? Niçin bunu yapıyorsunuz yani? İtirazınız olan bir sürü konuya dair şeyleri boca ediyorsunuz -iç içe- ondan sonra da bu boca edilmiş tablodan siyasal bir ortak anlayış bekliyorsunuz yani bunun büyük bir hayal olduğunu düşünüyorum.
Devamına dair de söyleyecek şeylerim var ama süremi aşmak istemiyorum. Teşekkürlerimle Genel Kurula selamımı vererek kapatmak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Zengin, lütfen tamamlayın.
Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Devamla) - Tamamlıyorum.
Tabii ki en büyük teşekkür Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımıza, Sayın Devlet Bahçeli'ye, Milliyetçi Hareket Partisiyle beraber ittifakımıza -Cumhur İttifakı'na- ve içinde bize destek veren tüm siyasi partilere, milletvekillerine ve elbette bakanlarımıza.
Genel Kurulda çok yoğun bir dönem geçirdik. Aslında biz kapalı devre çalışıyoruz, hiç ziyaretçi almıyoruz ama sanıyorum bu en kapalı hâlimiz, en şeffaf hâlimiz, en görünen hâlimiz. Genel Kurul dışında, başta Meclis Genel Sekreterimiz olmak üzere pek çok çalışan arkadaşımız, kavaslarımız, hepsi bizlere çok büyük destek verdiler, yardımcı oldular; onlara da hassaten çok teşekkür ediyorum. Bakanlarımıza, milletvekillerimize ama en önemlisi Genel Kurulda her partiden görüşlerini anlatan, konuşan, lehte aleyhte fikirlerini ifade eden, Türkiye'nin gelişmesine katkı vermek isteyen bütün milletvekillerine ve grubumuza hassaten teşekkür ediyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)