GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:45
Tarih:24.12.2023

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA MEHMET ATMACA (Bursa) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi selamlıyorum.

Ben de sözlerime başlarken, hain PKK örgütü tarafından öldürülen askerlerimize rahmet diliyorum. Aileleri başta olmak üzere bütün milletimize başsağlığı diliyorum. Allah benzer felaketleri yaşatmasın diye dua ediyorum.

Yine, sözlerime başlarken yaklaşık on gün önce burada kaybettiğimiz Hasan Bitmez Başkanıma da tekrar rahmet diliyorum.

Evet, bütçeyi görüşüyoruz. Komisyon görüşmeleri dâhil yaklaşık iki aydan beri 2024 bütçesini görüştük. Lehte ve aleyhte bir sürü konuşmalar oldu. İçinde gerçekten ciddiye alınması gereken eleştiri ve öneriler oldu ama bunların hiçbiri sonucu değiştirmeyecek, bunu biliyoruz ve noktasına virgülüne dokunulmadan bu bütçenin geçeceğini görüyoruz. Bu, ülkemiz adına çok üzücü bir durumdur aslında ancak uygulamakta olan Cumhurbaşkanlığı sistemi açısından sürpriz değil çünkü bizler Anayasa değişikliğinde "hayır" derken bu günleri öngörerek "hayır" demiştik.

Efendim, yasamanın yürütmenin tahakkümü altında olduğunu fiilen yaşamış oluyoruz çünkü yürütmenin başındaki Cumhurbaşkanı aynı zamanda Mecliste çoğunluğu bulunan partinin Genel Başkanı olduğu için onun Meclise sunacağı bütçenin ya da bir kanun teklifinin reddolabilme ihtimali yoktur. Bu da başta Millet Meclisimizin saygınlığına ve etkinliğine büyük bir leke getirmekte. Bunun yanında, bu yaklaşım hiçbir sorunu çözmeme gibi bir sonucu ortaya koymamaktadır. Üzücü tarafı ise milletvekillerinin yönetimde etkisi olmaması anlamına gelmektedir. Bunun sonucu olarak da maalesef itibarımız zedelenmektedir. Tabii, özellikle, yola "ortak akıl" söylemiyle çıkanların, tek akıl uygulaması olan bu duruma karşı sessiz kalmalarını anlamak mümkün değildir.

Tabii, bütçeye gelince... Bütçenin aslında anlatılacak hiçbir tarafı yoktur, rakamlar her şeyi söylüyor; bugün 1 trilyon 254 milyar faiz demek, bu bütçenin bir faiz bütçesi olduğu anlamına geliyor. Birçok bakanlığın bütçesinden çok fazla olan bir rakamdır bu.

Tabii, bunun kadar önemli ikinci bir rakam var; o da bütçe açığıdır. Bu da bizi üzen bir rakam çünkü şu anlama geliyor bu: Ürettiklerimiz tükettiklerimize yetmiyor yani az üretiyor, çok tüketiyoruz.

Ödenen faizi nüfusa böldüğümüz vakit, kişi başı ödenecek faiz 14.752 TL'ye geliyor; eğer 1 aileyi 4 kişi sayarsak aile başı yıllık 59 bin lira sırf faiz için ödenen rakam ortaya çıkıyor. Bu gidişatla ekonominin düzelmesi mümkün değil. Önümüzdeki yıllar için tahmin edilen bütçede de bütün bu olumsuz rakamların büyüyeceği ifade ediliyor.

Tabii, Hükûmet milletvekilleri burada bir aydan beri bir sürü güzellemeler yapıyorlar, ekonominin ne kadar iyi olduğundan bahsediyorlar. Öncelikle, bir kere, bu manzara sokakta yok. Lütfen, sokakları gezin, esnafı, tüccarı ve sanayiciyi görün; herkes sıkıntı içerisinde. Tabii, uygulanmakta olan ekonomik politikaların sonucudur bunlar. Bunlar, havadan gelen veya da dış güçlerin ülkemize yaptığı bir iş değil. Eğer "Öyle." diyorsanız bu daha vahim bir durumdur çünkü dış ülkelerin müdahalesine karşı bir şey yapamıyorsunuz anlamına gelir. Ama üzülerek gördüğümüz başka bir durum var; ekonomiyi bu sonuca getiren yönetim anlayışı ve ekonomik politikalardan hâlâ vazgeçilmediğini, aynı anlayışın ve aynı politikaların savunulmaya devam ettiğini maalesef görüyoruz. Bu da mevcut bu rakamların daha da kötüye gideceğini ifade ediyor; bu rakamlarla toplumun hiçbir sorununun çözülemeyeceği, tam aksine büyüyeceği anlamına geliyor. Bu da ilerleyen süreçte çok daha kötü günlerin bizi beklediğini ifade ediyor. Bu bütçeden hiçbir kesimimizin umudu olmasın; işçimiz, esnafımız, memurumuz, hiç kimsenin bu bütçeden bir rahatlama bekleme umudu olmasın.

Şimdi, başka ilginç bir taraf var benim merak ettiğim; bu Hükûmet yirmi iki yıldan beri iktidarda ve yirmi iki yıldan beri yapmış olduğu bütün bütçelerde açık hep artıyor ve ödenen faiz miktarı da artıyor. Hakikaten merak ettiğim için soruyorum: Bu artış her sene devam edecek olursa ilerleyen süreçte bu rakamların nereye varacağı öngörülebiliyor mu? Bu borç ne zaman ödenecek? Bu faiz ne zaman azalacak? Bununla ilgili bir amaç, bir hedef, bir program var mı? Yok. Bu da bana başka bir şeyi hatırlatıyor, maalesef, bu bütün insanları borçlandırmak ve köleleştirmek, bütün dünya insanlığını sömürmek isteyen siyonistlerin kurduğu kapitalist ekonomik düzenin amacıdır. Görmekteyiz ki, maalesef, AK PARTİ Hükûmetinin uygulamış olduğu politikalar siyonizmin projesi olan kapitalist, faizci ekonomik düzenin taşeronluğu olmaktan öteye varmıyor; bunu üzülerek ifade etmek istiyorum. Efendim, bunun bizi köleleştirdiğinin en büyük ispatı da hepimizin içi yandığı hâlde İsrail'in yapmış olduğu zulme karşı tepki koyamayışımızın sebebi de maalesef bu ekonomik durumdur. Eğer güçlü bir ekonomiye sahip olsaydık, dışa bağımlılığımız bu kadar olmamış olsaydı eminim çok daha aktif adımlar atma imkânımız olacaktı. Bugün ülkemizin birçok yerinde şehitlerimiz ve Filistin'deki şehitlerle ilgili yürüyüşler var. Biz hâlâ milletin bu tepkilerinin Hükûmeti harekete geçirmek adına olduğunu düşünüyoruz ve biz, Hükûmeti tekraren bu konuda adım atmaya davet ediyoruz.

Son olarak da ben kendi mesleğim olması hasebiyle depremle ilgili bir iki şey söylemek istiyorum. Artık deprem geliyor, bunu herkes bağırıyor. Daha öldürücü tarafı da şu: Nüfusumuzun en yoğun olduğu bölgelerde artık deprem bekleniyor ama maalesef "depreme karşı önlem" adı altında geliştirilen kentsel dönüşüm kanunu buna hizmet etmeyecek. Ben tekrar tekrar uyarmak istiyorum çünkü yıkılma olasılığı yüksek yapıların dönüşümü değil, rantı yüksek olan alanların dönüşümü yapılacak; bunu da işte görüyoruz. Lütfen, artık, gelecek felaketi görelim ve bununla ilgili samimi adımlar atalım, yoksa eğer bu nüfusu yoğun olan bölgelerde -Allah göstermesin- büyük bir deprem yaşanması durumunda kayıplarımız çok büyük olacaktır.

Ben teşekkür ediyorum, sağ olun, var olun.