| Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 24.12.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2024 yılı bütçesinin 16'ncı maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, acımız tarifsiz, 12 şehidimiz var. Hayatının baharında vatan savunması için şehadet şerbetini içen bütün evlatlarımıza, Mehmetçik'imize Cenab-ı Allah'tan bir kez daha rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
PKK terörü başta olmak üzere terörün her türlüsünü İYİ Parti Grubu olarak lanetlediğimizi bir kez daha buradan ifade etmek isterim. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milletimiz hiçbir şekilde ülkenin bölünmesine, sınırlarımızda bir terör yapılanmasının oluşmasına asla müsaade etmeyecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, bütçenin, merkezî yönetim bütçesinin, 2024 bütçesinin daha doğrusu, son maddesi bu. Yaklaşık bir ay Plan Bütçe Komisyonunda, on beş gündür de -bu 14'üncü günü, yarın on beş gün olacak- Genel Kurulda bütçeyi tartışıyoruz. Yani "Verimli bir bütçe oldu mu?" sorusunu ben aslında hani kendi kendime sormak istedim. Öyle baktığımızda, bu bütçe görüşmelerinin maalesef çok verimli olduğunu ifade etmek mümkün değil. Bunun birkaç nedeni var yani burada, bir defa, sayın bakanlar elbette geldiklerinde kendi faaliyetlerini anlatacaklar veya geleceğe ilişkin yapacaklarını anlatacaklar ama onlar bazen öyle bir anlattılar ki yani hakikaten "Hangi ülkeyi tarif ediyorlar?" diye insan kendi kendisine soramadan edemedi. Elbette bir muhalefet gibi sürekli kendi kusurlarını söylemelerini beklemiyoruz ama zaman zaman, hele hele son iki yılda yaşadığımız ekonomik problemleri, bütçe problemlerini falan da göz önüne alınca yani bir özeleştiri yapılması gereği çok net bir şekilde ortadayken bu özeleştiri yapılmadı. Bunu sadece Sayın Mehmet Şimşek yaptı, o da burada yapmadı, o da dışarıda yaptı. Yani onun dışında hiçbir bakan maalesef bu özeleştiriyi yapmadı.
Dolayısıyla burada muhalefet elbette sorunları söyleyecek. Tabii, takdir edilecek işleri de zaman zaman takdir ettiğimiz olmuştur ama iktidar bizden sürekli takdir beklemesin. Muhalefetin denetim görevi olumsuzları söylemek, paranın nasıl kullanıldığını, orada bir verimsizlik varsa onları anlatmak olmalı. Biz bunları söyledik. E, zaman zaman önerilerde bulunduk fakat bunların hiçbiri aslında baktığınızda dikkate alınmadı. Genel Kurulda zaten bütçede bir değişiklik olmasını beklemiyoruz ancak Plan Bütçe Komisyonunda bile teknik bir değişiklikten sonra, bir genel müdürlüğün başkanlığa dönüştürülmesinin dışında, hiçbir değişiklik olmadı değerli arkadaşlar. Dolayısıyla bunların olmaması tabii, buradaki söylenen her şeyin çok da anlamının olmadığı gibi bir noktaya bizi maalesef götürüyor.
Şimdi, maliye politikasının geneliyle ilgili Sayın Hazine ve Maliye Bakanımız da buradayken birkaç değerlendirme yapmak istiyorum. Hepimizin bildiği gibi biz hep şundan şikâyet ediyorduk son iki yıla kadar: Meclisin bütçe hakkı gasbediliyor yani Hükûmet çok ciddi bir şekilde Meclisin kendisine verdiği ödeneklerin üzerinde ödenek kullanıyordu, harcama yapıyordu; bu da Meclisin bütçe hakkının gasbedilmesiydi. Son iki yılda şöyle veya böyle ama en azından Parlamentonun hakkı hukuku açısından iyi bir şey yapıldı, ek bütçe ihtiyaçları doğdu, ek bütçeye gidildi. Tabii, buradaki ek bütçe ihtiyacının çok yüksek olması da ayrı bir şey yani geçmiş yıllarda bu kadar değildi. Örnek olsun diye söylüyorum: 2022 yılında orijinal bütçesinin yüzde 68'i üzerinde bir harcama yapılıyor. Bunların, evet, ödenekleri var mı? Var çünkü ek bütçe kanunuyla çok ciddi bir ödenek alınmıştı, ilave ödenek alınmıştı. Gelirler orijinal bütçede söylenenin yüzde 90'ı, 90 üzerinde gerçekleşmiş. Yani bunlar, tabii, akla şu soruyu getiriyor: Tabii, 2022 biraz istisnai bir yıl diyebilirsiniz. 2021'deki o macera kararlardan sonra 2022'de her şey altüst oldu belki ama yine böyle olmakla birlikte sekiz aylık veriyle, hadi, bu orijinal bütçeyle çok ciddi, yüzde 90 sapma var ama sekiz aylık veriyle, eylül ayında yapılan tahminle yıl sonu arasında da çok ciddi sapma var. Bunların nedenlerinin üzerine gitmek lazım. Özellikle son iki yılda -bu yıl da muhtemelen öyle bir şey olacak- şunu görüyoruz: Eylülde mümkün olduğu kadar her şey daha kötü gösteriliyor, başlangıçtan zaten kötü ama dört ay sonra aralık gerçekleşmeleri geldiğinde de bütçenin daha iyi olduğu gibi bir noktaya bizi götürüyor. Böyle orta vadeli programda o kadar kötü tahmin yapmanın da ekonomide bir maliyeti var yani bütçe açığını aşırı yüksek göstereceksin, sonra "Onun bir miktar altında geldi." demek çok anlamlı bir şey değil. Eğer, bu, tahmin kapasitemizin zayıflamasından kaynaklanıyorsa buraya bir bakmak lazım yani hem Strateji ve Bütçe Başkanlığının hem de Maliye Bakanlığının da buraya bir takviye gerekir ama bu eğer böyle bir şey kolaycılığına kaçılıyorsa, işte performans basitliği anlamında yapılıyorsa onun da çok doğru olmadığını, yadırgadığımı ifade etmek isterim.
Şimdi, tabii, 2023 bütçesinde deprem; evet, deprem nedeniyle bütçede değişiklik yapılmasının bir zaruret olduğunu biliyoruz. Ancak depremin dışındaki alanlarda çok ciddi bir ödenek artırımı olduğu da hiçbirimizin dikkatinden kaçmıyor. Bunları görmemiz gerekiyor. Dolayısıyla bu bütçenin başı ile sonu arasındaki bu aşırı farkların çok ciddi bir şekilde ekonomide istikrarsızlık yarattığını mutlak surette görmemiz gerekiyor.
Şimdi, maliye politikasının... Tabii, geçen Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinde bir tablo göstermiştim, şu tabloyu göstermiştim, birazdan onun detayına gireceğim. Çok fazla vaktim olmadığı için, tabii, bir miktar üzerinde burada durmak istiyorum. Olay şu: Şimdi, maliye politikasının bir mantığı olması lazım. Nedir? Merkez Bankasının elinde para politikası var, değil mi? Özellikle faiz başta olmak üzere para politikasını Merkez Bankası kullanıyor. Hükûmetin elinde ekonomiyi yönetmeye yönelik olarak aslında en önemli ve belki de tek aracı maliye politikası, bir de tabii yasamanın Hükûmetle koordineli bir şekilde yapacağı yapısal reformlar. Şimdi "Bu maliye politikasını Hükûmet nasıl kullanıyor? diye bakınca, "Bir mantığı var mı?" diye bakınca son yıllarda bunun hiçbir mantığının olmadığını görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, şunu söylemeye çalışıyorum: Şimdi, diyelim ki araba yokuş aşağı iniyor, yokuş aşağı inerken araba zaten hızlanır, değil mi? Bizim şoför ne yapıyor? Yokuş aşağı giderken zaten hızlanmış arabada gaza köküne kadar basıyor. Ondan sonra, bir süre sonra, tabii, ya araba bir tarafa yuvarlanıyor ya da durmakta zorlanıyor ve ciddi bir kaza oluyor veya tersi bir durum oluyor; araba zaten bir rampa çıkıyor, zaten hızı azalmış, şimdi, bizim şoför gazdan ayağını iyice çekiyor. Son on iki yılın bütçesine baktığımızda, on iki yılın maliye politikasına baktığımızda sekiz yılı bu şekilde yapılmış arkadaşlar yani konjonktür ne yöndeyse o yönde hareket etmiş bütçemiz. Hâlbuki konjonktürün karşıtı yani rampadaysa gaza basmamız lazım eğer baş aşağı doğru gidiyorsa araç frene dokunmamız lazım veya en azından gazdan ayağımızı çekmemiz lazım. Böyle anlamsız bir maliye politikası var yani bunu anlamak hakikaten mümkün değil. Burada da aslında yaşadığımız makroekonomik bozulmaların temelinde bu maliye politikasının düzgün yönetilememesi var, bunu bir mantığa oturtmama var.
Şimdi, diğer bir husus, tabii, makro maliye politikası, iktidarın koyduğu makro amaçlara hizmet etmek durumunda "Enflasyonla mücadele yapacağım." diyorsan mesela, "Cari açığı azaltacağım." diyorsan veya "Yoksulluğu gidereceğim." diyorsan yani bunlara hizmet eden bir bütçe olması lazım. Buraya da bakıyorsunuz, burada o da yok. Az önceki söylediğimin aslında biraz açılımı oluyor bu yani "Enflasyonla mücadele edeceğim." dediği bir yılda, enflasyonun çok yüksek olduğu bir yılda maliye politikasında ciddi bir genişleme görüyoruz; bunların olmaması lazım. Tabii, makro hedefler ile bazen de sosyal kesimlerin veya toplumun ihtiyaçları arasında bir çelişme olur yani işte yoksulluk, şimdi olduğu gibi, şimdi bütçe açığımız fazla. Normalde ne yapmak lazım? Bütçe açığını kısmak gerekiyor ama öbür taraftan işte uygulanan politikalar nedeniyle aşırı bir yoksullaşma var, alım gücünde aşırı bir düşüş var. Toplumun beklentisi de maliye politikasının genişlemesi yönünde. İşte o ince ayarı yapma marifetidir maliye politikası. Hükûmetlerden bunların yapılmasını bekliyoruz ancak bugüne kadar bunun çok düzgün bir şekilde yapıldığını ifade etmek maalesef çok zor yani kimi zaman aşırı şekilde sıkma, kimi zaman da aşırı şekilde genişleme yönünde bir maliye politikası uygulanıyor.
Şimdi, bu cümleden olmak üzere biraz asgari ücret konusuna değinmek istiyorum çünkü benim gördüğüm kadarıyla bu asgari ücretin karar vericisi tabii Sayın Cumhurbaşkanı olmakla birlikte ama esas herkes Sayın Mehmet Şimşek'in gözünün içine bakıyor "Bu asgari ücret işi ne olacak?" diye. Şimdi, önce şunu söyleyeyim: Sayın Bakan da bu ifadeyi çok kullanıyor, hani "Enflasyon farkı veriyoruz, enflasyona işte emekliyi, ücretliyi, memuru ezdirmiyoruz." diyorsunuz; bu, yanlış bir ifade Sayın Bakan. Yani şöyle düşünün: Ocak ayında başlıyoruz, sıfırla başlıyoruz veya 100'le başlıyoruz diyelim ocak ayında. Normal artışımızı aldık, ondan sonra temmuza kadar maaşımız 100 olarak devam ediyor, değil mi? Ama enflasyon altı ay beklemiyor, enflasyon ocaktan itibaren şubat, mart diye böyle artarak gidiyor. Temmuza geldiğimizde diyelim ki öngörülen enflasyona göre yüzde 30'luk bir fark oluştu. Temmuzda o farkı veriyorsunuz ama ocak ile temmuz arasındaki her ay oluşan o enflasyondan, maaşın sabit kalmasından kaynaklanan bir refah kaybı var. Orada her defasında bir üçgen oluşuyor, refah kaybı üçgeni. Temmuzda telafi edebilirsiniz ama altı aylık kayıp ne olacak, altı aylık alım gücü düşüklüğü? Dolayısıyla bunları öngörerek ocak ayı ayarlamalarının yapılması lazım.
Şimdi, asgari ücrette sizden beklentimiz şu: Normal asgari ücretin, şu anda 11.400 liranın üzerine hangi rakamı verirseniz verin bana göre bir anlamı yok. Bir defa, bazı düzeltmemiz lazım. Açlık sınırının altında bir asgari ücreti kabul etme imkânı yok. Bakın, geçen yıl kümülatife baktığımızda asgari ücret açlık sınırının toplamda, bir yıl toplamında 18.610 lira altında olmuş yani çalışanın asgari ücretini topladığınızda aldığı para on iki aylık açlık sınırının 18.610 lira altında. Bir defa bunu telafi eder misiniz, etmez misiniz bilmiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Usta, lütfen tamamlayın.
ERHAN USTA (Devamla) - Bitireceğim.
Ancak şu laf çok tehlikeli: "Biz asgari ücreti ocakta bir defa vereceğiz." Ya, bu kadar yüksek enflasyon döneminde asgari ücretin bir defa verilmesi diye bir şey olamaz; işte az önceki söylediğim refah kaybının on iki ay boyunca sürmesi anlamına gelir; bir kere bunun 2 defa olması lazım.
Hedef enflasyon işi yanlış. Hedef enflasyonu doğru koyarsanız hedef enflasyona göre verebilirsiniz ancak tabii oluşacak refah kaybını yine telafi etmek kaydıyla ancak orada manşet enflasyon değil de gıda enflasyonunun esas alınması lazım. Dediğim gibi, bir de az önce söyledim, bunun bazı asgari ücret olmamalı, asgari ücret artışı yapacağımız zaman bazı açlık sınırı olması lazım. Şu anda aralık ayı itibarıyla 3 bin lira asgari ücret açlık sınırı altında kalacak. Bir defa bu bazı düzelteceğiz ve altı ay boyunca veya on iki ay boyunca açlık sınırının üzerinde bir asgari ücreti çalışanlarımıza vermemiz gerekir diye duygularımı, düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.