GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:44
Tarih:23.12.2023

DEM PARTİ GRUBU ADINA ADALET KAYA (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen çok değerli halklarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dikkat ettiyseniz hepimiz burada öncelikle halklarımızı selamlayarak başlamak istiyoruz ve bunu yaparken de bizim grubumuzun milletvekilleri bunu genellikle kendi dilinde yapmayı önceliyor, tercih ediyor. Bunu yaparken elbette ki amacımız, niyetimiz sizlerle zıtlaşmak veya herhangi bir karşıtlık oluşturmak değil veya Anayasa 3'ü ihlal etmek gibi bir derdimiz yok elbette. Biz seçim bölgemizde genellikle halk toplantıları yapıyoruz, esnaf ziyaretleri yapıyoruz ve kadınlarla bir araya geliyoruz sıklıkla ve orada halkımızın, yurttaşlarımızın önerilerini ve eleştirilerini dinliyoruz. Bu görüşmelerimizde en çok duyduğumuz cümle şu oluyor: "Siz o kürsüde, Parlamentoda ana dilinizde bizi selamladığınızda biz gururlanıyoruz, başımız dik oluyor." diyorlar yani bu çok önemli bir vurgu. Bunun ne demek olduğuna dair birazcık konuşmak istiyorum bugün çünkü tam yüz yıldır ana dilinde konuştuğu için şiddete maruz kalmış, kaybedilmiş, yok sayılmış, öldürülmüş, cezaevine atılmış bir halktan bahsediyoruz ve bu konuyla ilgili, biliyorsunuz ki devletin şiddet repertuvarı oldukça geniş. Bu konuyla ilgili de devlet işlediği suçlarla yüzleşmemiş, hesap vermemiş ve bugüne kadar da biliyorsunuz davaların nasıl zaman aşımıyla sonuçlandığını, cezasız kalmış ve halkın onarıcı adaletle duyguları onarılmamış.

Ana dilimiz doğduğumuz andan itibaren oluşan duygusal evrenimizdir. Ana dilimiz doğduğumuz andan itibaren kendimizi güvenli hissettiğimiz bir alandır. Ana dilimiz evimizdir. Bugün bu ülkenin yurttaşları ve halkın Meclisteki temsilcileri olarak biz Kürtler, Süryaniler, Ermeniler ve burada temsil ettiğimiz diğer halklar, kendimizi evimizde ve güvende hissetmek istiyoruz. Ancak 2024 bütçe görüşmelerine damga vurdu, on yıllardır süren o sistematik ve oldukça değişmeyen, sıradan tepkileri verdiniz, burada onunla karşılaştık. Burada bağırmak değil bizim amacımız, burada bu sorunu çözmek, bu sorunla ilgili anayasal düzenlemeyi yapmaktır derdimiz ve burası da tam yeridir. Bu teklifimiz aslında bir zorunluluk, farklı dillere, kimliklere yönelik ırkçılığı ve nefret söylemlerini ortadan kaldırmak için Meclis başta olmak üzere tüm kamu kurumlarındaki dil yasaklarını ortadan kaldırmak zorundayız.

İki yıl önce Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi Türkçe dışında kullanılan ana dillerin kullanım yaygınlığını ölçmek amacıyla bir araştırma paylaştı. Bu araştırmadan çarpıcı birkaç örnek vermek istiyorum. Türkçe dışında başka bir ana dilde konuşanların yalnızca yüzde 5,3'ü devlet dairelerinde hiçbir zaman ayrımcılığa maruz kalmadığını ifade etmiş yani katılımcıların yüzde 95'i devlet dairelerinde, kamu alanlarında ayrımcılığa maruz kaldıklarını belirtmişler ve bu araştırmadaki oranlarda en fazla Süryaniler ve Kürtler ayrımcılığa maruz kalmış devlet dairelerinde, en düşük olarak da Lazlar, bunu da belirteyim. Araştırmaya katılanların yüzde 66'sı da toplu taşıma araçlarında ana dillerini kullanırken tedirginlik hissettiklerini ifade etmişler. Yine bu grubun en tedirgin olanları tamamıyla Süryaniler ve yine en büyük oranı Kürtler oluşturuyor ve yine bunu Ermeniler ve Araplar izliyor yani ayrımcılığa maruz kaldıklarını belirtmişler. Bununla ilgili tabii ki tedirginlik hissederler çünkü biliyoruz ki bu ülkede insanlar toplu taşıma araçlarında veya kamusal alanlarda Kürtçe konuştukları için lince uğradılar ve hatta bu linç sonucunda yaşamını kaybedenler var.

Çok güncel bir olaydan bahsetmek istiyorum, yakın zamanda Trabzon'da yaşandı: Trabzon Havalimanı'nın tadilat işlerinde çalışan Kürt inşaat işçileri aralarında Kürtçe konuştukları için şantiye güvenliği ve diğer çalışanların saldırısına uğradı. Normal şartlarda saldırganların işten atılması ve soruşturmanın açılması gerekir; tam tersi, havalimanı yetkilileri saldırıya uğrayan Kürt işçilerin işten atılmasını ve haklarında soruşturma açılmasını istedi. Neyse ki müteahhit talebi reddetti ve işçiler 2'nci defa mağdur edilmediler.

Daha vahim bir örnek vermek istiyorum: 20 Ekimde Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan mahpus İsa İpekli sevk edildiği Silivri Devlet Hastanesinde darbedildi, hakarete uğradı ve bunu yapan bir kamu görevlisi yani fail mahpusu korumakla yükümlü olan bir kamu görevlisi. Bununla ilgili olarak bakanlığa yazdık ve jandarmalar hakkında soruşturma açılıp açılmadığını takip edeceğiz.

Değerli vekiller, bu tarz ırkçı nefret söylemlerin, saldırıların kamusal alanda gerçekleşmemesi için bizim de düzenlemeler yapmamız gerekiyor ve bu tekçi anlayıştan vazgeçmemiz gerekiyor. Ana dilde hizmet haktır, ana dilde hizmet eksikliği Anayasa'daki eşitlik ilkesine aykırıdır. Yurttaşların hizmetlere erişimi engelleniyor böylece. Bu durum kadınlar, çocuklar ve diğer dezavantajlı gruplar açısından çoklu şiddete yol açabiliyor. Bununla ilgili bir örnek vermek istiyorum: Rahim ağzı ve meme kanseri erken tanı sonucunda tedavi edilebilen hastalıklar ama gecikildiğinde de ölümcül sonuçlar doğuruyor. Bununla ilgili de Kürtçe hizmet vermiyorlar. Diyarbakır'da Sağlık ve Sosyal Emekçiler Sendikası bir araştırma yapmış, 347 kadınla görüşmüş. 347 kadının yüzde 58'i bu hizmetten faydalanamadığını söylemiş çünkü Türkçe bilmiyorlar, Türkçe bilmediği için o hizmetten faydalanamıyor ve yanında bir erkekle gittiği zaman da kendini rahatlıkla ifade edemediği için kanser tanısı konamıyor. Bu nedenle sağlık hizmetine erişimde ne yazık ki geç kalınıyor. Bu konuda Sayın Bakanın burada olmasına da sevindim, umarım dinliyordur beni Sayın Bakan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Dinlemiyor valla! Keşke dinlese!

ADALET KAYA (Devamla) - Çocuklar için de durum aynı. Eğitim hakkından mahrum kalmakla birlikte çocuklar kamusal alanda ilk karşılaştıkları kreş ve ana okullarında kendi ana dillerinde oyun hakkına bile erişemiyorlar.

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Sayın Bakan, size hitap ediyor, lütfen dinler misiniz.

ADALET KAYA (Devamla) - Çocuklar, düşünün ki okula başlıyor, kreşe gidiyor, kendi ana dilinde konuşamadığı için, konuşulmadığı için oyun bile oynayamıyor; kendini artık güvenli bir alanda hissetmiyor ve o andan itibaren kamusal alanlara dair ne yazık ki güven duygusu zedeleniyor. Bunun bir istisnası var yani kamusal alanda çok dilli, çok kültürlü bir istisna var, bizim belediyelerimiz yani eş başkanlık sistemiyle oluşturduğumuz yerel yönetim sistemimiz; çok dilli, çok kültürlü, çoğulcu ve katılımcı bir belediyecilik anlayışını hayata geçiriyor. Ne yazık ki kayyum gasplarıyla tamamı hatta kadınların artık hiç uğramadığı mekânlara dönüştürüldü.

Bu konuyla ilgili de Hükûmete ve iktidara tavsiyemiz var. Kayyum atayacağınıza gelin örnek alın, hem eş başkanlık sistemini hem de yerel yönetim sistemimizi yasal bir statüye kavuşturalım. Bu konuyla ilgili dünyada pek çok örnek var. Belçika'da, Kanada'da çok dilli, çok kültürlü toplumsal hayatı destekleyen ve güçlendiren örnekler ama ben onlardan bahsetmek istemiyorum, Silopi ve Patnos Belediyelerimizden bahsetmek istiyorum. Silopi ve Patnos Belediyelerimiz ilk önce kadın bütçesi oluşturdular, ikinci yaptıkları iş Kadın Müdürlüğü kurmak, üçüncüsü Danışma Merkezi açmak. Danışma Merkezleri, kadına karşı şiddetle mücadele konusunda önleyici tedbirler alıyorlar, kadınlara eğitimler veriyorlar ve şiddet gören kadınlara hukuki ve psikolojik destek sağlıyorlar. Jinkart uygulamasıyla iki şehrimizde de kadınlar haftada iki gün ücretsiz olarak toplu taşımaya erişebiliyorlar, istedikleri her yere gidebiliyorlar; diğer günlerde de çok cüzi rakamlarla toplu taşıma araçlarını kullanabiliyorlar. Silopi Belediyemiz sosyal yardımları dağıtmakla ilgili olarak bir anket yaptırarak ihtiyaç sahiplerini tespit etmiş ve her ay bu ihtiyaç sahiplerine ihtiyaç haritasına göre şeffaf bir şekilde yardımlar ulaştırılıyor. Ben daha çok şey anlatabilirim, bu anlattıklarım size çok küçük kalemler olarak görünüyor olabilir ama bir model olarak devasa bir modelden bahsediyorum. Katılımcı, çoğulcu, bütün dezavantajlı grupları içine alan ve herkesin kendini ana dilinde ifade edebildiği, ana dilinde eğitimler aldığı bir sistemden bahsediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADALET KAYA (Devamla) - Bitiriyorum.

Bir diğer konu, yerel seçimler. 31 Martta kayyumların gasbettiği bütün belediyelerimizi kayyumlardan geri alacağız.

Ben buradan, partimizden, parti adına bir çağrı yapmak istiyorum bütün kadınlara: Sevgili kadınlar, gelin partimizden belediye başkanı adayı olun ya da yerel yönetim mekanizmalarında seçime katılın, aday olun ve kentlerimizi hep beraber yönetelim. Çoğulcu, demokratik, katılımcı bir yönetimi oluşturmak mümkün; biz bunu daha önce başardık, yeniden başarabiliriz. "..."(*) (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)