| Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 40 |
| Tarih: | 19.12.2023 |
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA DOĞAN DEMİR (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, grubumuzu temsilen bugün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı adına bir konuşma yapıyorum ancak bugün aynı zamanda tarihimizin yüz karası olan Maraş katliamının 45'inci yıl dönümü. Bu vesileyle ben ülkemizde yaşanan katliamları kısaca anlatıp geçeceğim. Katliamın üzerinden tam kırk beş yıl geçti. Resmî rakamlara göre yedi gün süren olaylar sırasında 120 insan öldürüldü, 116'sının mezar yeri belli değil arkadaşlar. Alevilere ait 200'ün üzerinde ev yakıldı, 100'e yakın iş yeri tahrip edildi; katliamda önemli rol oynayan 68 kişiye hâlâ ulaşılamadı. Katliamdan bir gün önce Bağlarbaşı Camisi İmamı Mustafa Yıldız cuma namazında ne dedi biliyor musunuz? "Oruç tutmak, namaz kılmakla hacı olunmaz -bakın, bunu bir imam söylüyor; burayı tahrik etmek için söylemiyorum, yaşananları anlatmak için söylüyorum arkadaşlar- bir Alevi öldüren 5 sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır." dedi. Bu zihniyete lanet olsun!
Değerli arkadaşlar, Maraş katliamında bir kadın kocasına "Beni sen öldür, onların eline bırakma." demişti. Maraş katliamını hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız.
"Maraş" demişken Maraş'la ilgili son bir şey daha söyleyeyim. Buradan İçişleri Bakanımız Sayın Ali Yerlikaya'ya, Emniyet Genel Müdürümüz Sayın Erol Ayyıldız'a ve Hükûmete sesleniyorum: Değerli arkadaşlar, biz, her yıl, Maraş'ta Hakk'a yürüyen canlarımızı anmaya gidiyoruz; Sivas'a da gidiyoruz, Çorum'a da gidiyoruz ama Sivas ve Çorum'da önlemler alınmasına rağmen çok zorluk çekmiyoruz ancak Maraş'ta tam bir Filistin usulü -bakın, bunu çok net söylüyoruz- zulüm var. Sayın Bakanım da bilir, Grup Başkan Vekilimiz Antepli olduğu için orayı yakinen bilir; Maraş'a her gittiğimizde defalarca yollarımız kesiliyor, defalarca barikatlar kuruluyor, defalarca polis, jandarma eşliğinde saatlerce bekletiliyoruz ki. Nitekim cumartesi günü yani ayın 23'ünde biz tekrar Maraş'a gideceğiz, Hakk'a yürüyen canlarımızı anacağız ve ben eminim ki, ben eminim ki yine insanlarımıza işkence edilecek, saatlerce o yollarda bekletilecek. Gerçekten giden insan sayısı çok az, bakın, kurumları temsilen çok az insan gidiyor; bırakın, rahat bırakın! Kimlik kontrolü mü yapmak istiyorsunuz, bakmak mı istiyorsunuz? Bakın, sorun değil ama bekletmeyin, insanlara işkence etmeyin; lütfen, buradan rica ediyorum.
Arkadaşlar, "Maraş" demişken diğer katliamlara da kısa bir göz atıp geçeceğim hemen. Çorum katliamımız var; katliamın üzerinden kırk üç yıl geçti, 57 Alevi canımız yaşamını yitirdi, 300'e yakın kişi yaralandı. Sivas katliamı; katliamın üzerinden otuz yıl geçti, 33 yazar ve ozan, ülkemizin aydınları yakılarak katledildi. Failleri gece yarısı KHK'leriyle serbest bırakılıyor. Gazi katliamı; Gazi Mahallesi'nde yapılan katliamın üzerinden yirmi sekiz yıl geçti, 7'si polislerin silahından çıkan kurşunla olmak üzere 22 kişi katledildi. Başbağlar'da, bakın, Başbağlar'da... 5 Temmuz 1993'te Erzincan ilinin Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde 33 sivil katledildi, aradan otuz yıl geçti. Gezide; Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah, Cömert, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, Berkin Elvan katledildi. Roboski'de 17'si çocuk 34 kişi katledildi; aradan on iki yıl geçti, sorumlular hâlâ cezalandırılmadı. Yarbay Ali Tatar'ı da buradan saygıyla anıyorum, onun da ölüm yıl dönümü. Bu vesileyle, bütün katliamları şiddetle kınıyorum, katliamcıları lanetliyorum arkadaşlar.
Gelelim bütçeye... Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2024 yılı bütçe görüşmeleri kapsamında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının bütçesi hakkında konuşma yapmak üzere burada bulunuyorum. Ülkemizin çevre sorunları her geçen gün kendini daha fazla hissettirmektedir. Bununla beraber, ülke olarak en büyük sorunumuz, çevre sorunlarına geri dönülemez duruma gelene kadar tedbir almayışımız ve müdahale etmeyişimizdir; son noktaya gelene dek hiçbir çevre sorununa karşı müdahalede bulunmuyoruz. Bunun en bariz örneği denizlerimizdeki müsilaj sorunudur. İstanbul Boğazı'ndaki geri dönüşümü olmayan çevre sorunu otuz yılı aşkın süredir devam ediyor. Ormanların ve doğanın korunması programına yapılan 1,3 milyar TL'lik bütçe Hükûmetin çevre ve doğa koruma konuları için ne denli yeterli kalacaktır takdirinize bırakıyorum. Bu fonların nasıl kullanıldığı ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşma derecesi çok önemlidir. Bu paylar, Türkiye'nin çevre ve iklim politikaları açısından yetersiz kalmakla birlikte Bakanlığın bu konudaki ciddiyetini ve etkinliğini sorgulatmaktadır.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının 2024 bütçesindeki ve politikalarındaki özellikle iki yıl içinde 680 bin yıkılmış binanın yeniden inşası gibi büyük bir vaadin gerçekleştirilmesindeki finansal yetersizlikler ve planlama eksikleri açıkça ortadadır. Deprem bölgesindeki vatandaşlar için ayrılan bütçenin yetersizliği, İstanbul ve Türkiye genelinde riskli konutların dönüşümü için planlanan maliyetler ile Bakanlığın bu amaç için ayırdığı bütçe arasındaki uçurum kaynak yönetimdeki eksiklikleri göz önüne sermektedir.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin, dahası dünyanın en önemli şehirlerinden biri olan İstanbul'umuz bilindiği üzere yakın bir gelecekte deprem tehdidiyle karşı karşıyadır. Yer bilimcilerimizin, jeoloji mühendislerimizin yapmış olduğu araştırmalar, hesaplamalar ve ölçümler sonucunda olası bir depremde maalesef ki İstanbul'umuz yerle bir olma riski içerisindedir. Riskli konutların dönüşümü ve kentsel dönüşüm için özel bir bütçeye ihtiyaç vardır. Ülke nüfusunun yüzde 25'inin yaşadığı İstanbul'da yapılan araştırmalara göre kentte bulunan yapıların sadece yüzde 1'inin yıkılması durumunda dahi 500 bin insanımız hayatını kaybedecektir. İstanbul'umuzda maalesef ki binaların yüzde 25'i riskli, yüzde 5'i ise çok riskli durumdadır. İstanbul'daki 7,5 milyon bağımsız bölümün özellikle 600 bini için acil dönüşüm gerekiyor. Bu konuda yeterince etkin ve hızlı hareket edilmiyor maalesef. 2012'den bu yana 800 bin bağımsız bölümün dönüştürüldüğü belirtilse de devam eden 170.941 bölümün dönüşümü ve beş yıl içinde planlanan 1,5 milyon bağımsız bölümün dönüşümü için ayrılan 127 milyar TL'lik bütçe şehrin ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalacaktır. "Yarısı Bizden" projesine yapılan 1 milyon 233 bin başvuruya rağmen anlaşma sağlanamayan 14 bin binada sadece 77 bin bağımsız bölümün önceliklendirilmesi projenin kapsayıcılığını sorgulatmaktadır. Bu durum Hükûmetin İstanbul'un deprem riski ve kentsel dönüşüm ihtiyaçları konusunda yetersiz kaldığının apaçık bir göstergesidir. İstanbul, nüfusu, nüfus yoğunluğu, jeolojik yapısı ve tarihî önemiyle Türkiye'nin en kritik şehirlerinden biridir. Büyük bir deprem riski barındıran bu metropolde kentsel dönüşüm ve depreme hazırlık hayati önem taşımaktadır. İstanbul'daki mevcut yapıların çoğu deprem standartlarına uygun değildir. Acil kentsel dönüşüm programı öncelikle riskli binaların yeniden tespiti, güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden yapılması üzerine odaklanmalıdır. Bu konuda yerel halkın mağdur edilmemesi, tarihî ve kültürel dokunun korunması, şeffaf bir süreç yönetimi esas alınmalıdır. İstanbul'un nüfus yoğunluğunun azaltılması deprem riskini yönetmede önemli bir stratejidir. Bu amaçla, ekonomik ve sosyal teşvikler yoluyla nüfusun diğer bölgelere dağılması ve böylece hem İstanbul'daki yoğunluğun azaltılması hem de diğer şehirlerin kalkınması desteklenmelidir. Tersine göç politikaları izlenmeli, insanların İstanbul dışındaki şehirlere taşınmaları için gerekli altyapıyı, iş imkânlarını ve yaşam kalitesini artırıcı önlemler bir an önce alınmak zorundadır.
Gelin bir de deprem risk analizini gözden geçirelim arkadaşlar. Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın Silivri'den İzmit'e kadar olan kısmı büyük bir gerilme içerisinde olup bu kısım tek parça hâlinde deprem ürettiği takdirde 7,2-7,6 büyüklüğünde bir depremin olacağı ve yaklaşık iki dakika kadar süreceği yine yapılan araştırmalar sonucu ortaya konulmuştur. Marmara Denizi'nin dibinde olası bir kayma durumunda İstanbul, 5 ile 8 arasında dalga boyuna sahip bir tsunami tehdidi altındadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
DOĞAN DEMİR (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
DOĞAN DEMİR (Devamla) - Deprem riski analizi bakımından İstanbul'umuzun ilçelerini değerlendirecek olursak Bakırköy, Florya, Yeşilköy, Eyüpsultan başta olmak üzere birçok ilçemiz sarsılmaya maruz kalacağı için çok ciddi bir şekilde önlem almamız gerekiyor.
Gayrisafi yurt içi hasıla bakımından en yüksek paya sahip olan İstanbul'un olası bir deprem sonrası uğrayacağı ekonomik zararlar ülkemizi ekonomik olarak büyük bir çöküşle burun buruna getirebilir. Tekstil, sanayi, lojistik ve daha birçok sektörün İstanbul'dan beslendiği gerçeğini de göz önünde bulundurduğumuzda, vermiş olduğum örnekler mübalağa değil, maalesef öngörüdür.
TÜİK ve Devlet Su İşleri verileri, Türkiye'nin farklı bölgelerinde su varlıklarının dengesiz dağılımını ve bazı bölgelerde ciddi su stresi yaşandığını gösteriyor. Özellikle Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu Bölgelerinde yetersiz yağışlar ve artan sıcaklar su kaynaklarının azalmasına yol açmaktadır, bu durum içme suyu temini ve tarımsal sulama için büyük sorunlar oluşturmaktadır. Türkiye son yıllarda artan oranlarda Avrupa ülkelerinden ithal edilen atıkların yeni durağı hâline gelmiştir.
Bu vesileyle, sevgili Başkanım, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)