GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:39
Tarih:18.12.2023

DEM PARTİ GRUBU ADINA AYTEN KORDU (Tunceli) - Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri ve bizi izleyen halklarımız; hepinizi sevgiyle selamlıyorum ve cezaevlerinde başlatılan, tecride karşı başlatılan açlık grevinde olan tüm siyasi tutsak arkadaşlarımızı da buradan saygıyla selamlayarak başlamak istiyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hem Komisyon sürecinde hem de Genel Kurulda Sayın Bakanın ve iktidar milletvekillerinin tarıma ilişkin tespitlerini dinlerken doğrusu hayal âleminde mi yaşıyorlar diye kendimize sormadan edemedik çünkü mevsimlik tarım işçilerinden üreticiye kadar ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Biz, çiftçilerle görüştüğümüzde hâlinden memnun bir çiftçi göremiyoruz fakat ürünü tarlada kalan, yok pahasına tüccarlara satmak zorunda bırakılan, kapısına bankacı ya da tefecinin dayandığı bir dönemde çiftçinin sizinle aynı fikirde olmadığını biz çok iyi biliyoruz. Sanki çiftçiye dair çok olumlu bir tablo varmış gibi yapılan açıklamaları da bizler ekranları başında izleyen çiftçilerimize, onların takdirlerine bırakıyoruz.

Türkiye'nin tarım ülkesi olduğundan bol bol bahsediyoruz, bol bol söyleniyor ama çiftçiyi ithal ürünlerle nasıl bitirdiğinizi, bahçede sadece kendisi için domates ve salatalık eken insanlarımız bile çiftçiliğin nasıl bitirildiğini çok iyi bilmekte. Bütçe Komisyonunda çok yoğun tartışmalar yürüttük fakat iktidar, sorunları çözen değil sorunları derinleştiren bir politika izlemeye maalesef devam etmektedir.

Sayın milletvekilleri, ilk buğday tohumunun yeşerdiği, insanlığın ilk yerleşim yerinden biri olan Mezopotamya topraklarının binlerce yıllık temel faaliyeti olan tarım, AKP ve MHP'nin politikaları tarafından yok edilmekte ve geri dönüşü olmayan ciddi tahribatlara sebep olunmaktadır. Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu tarımsal üretim ve gıda güvenliğine ilişkin krizin temel nedeninin, bu iktidarın Kemal Derviş yasalarını devralarak ilerlettiği ve yirmi bir yıldır aralıksız sürdürdüğü neoliberal politikaların kendisi olduğunu bir kere daha söylemek istiyorum. Bu krizden çıkış için yerel dinamikleri güçlendirmek, özellikle küçük ölçekli çiftçilerin girdiler karşısında ezilmesini önlemek, çiftçileri desteklemek gerekmektedir. Çiftçilerin girdi maliyetlerini düşürmek bir yana, her gün gübreye, mazota ve tohuma zam yapan bu iktidar çiftçiyi desteklemek bir yana özellikle küçük ölçekli çiftçileri üretemez hâle getirmiştir. İthalata odaklı ve sermaye lehine uygulanan tarım politikaları özellikle küçük işletmeleri geleneksel tarımdan uzaklaştırmış, çiftçi sermayeye karşı korumasız bırakılmış, ağır borç yükü altına girmek zorunda kalan köylü ve kırsaldaki küçük işletmeler tarımsal üretimi, maalesef, terk etmek zorunda bırakılmıştır.

Genel anlamda tarımsal üretim ve hayvancılıkta devam eden yapısal sorunlar Kürt ve Alevi sorunundaki çözümsüzlük politikalarıyla kangrenleşmiş durumdadır. Bu tekçi zihniyetin Kürt sorunundaki çözümsüzlük ve güvenlikçi yaklaşımı, özellikle 90'lı yıllardan sonra meraların yasaklanması, köylerin boşaltılması sonucu özel güvenlikli bölge ilan edilerek köylü göçe zorlanmış ve koruculuk dayatılmıştır. "Kürt'ü Kürt'e karşı kırdırma" politikası yetmedi, kentlere göç etmek zorunda bırakılan, mevsimlik tarım işçisi olarak çalışmaya giden Kürt işçiler ucuz iş gücü olarak ve güvencesiz olarak sömürülmekte ve ırkçı politikalarla linç politikalarına maruz bırakılmaktadır. Şimdi, bu sömürü ve savaş politikası, aynı şekilde Suriyeli ve Afgan göçmenler üzerinde de uygulanmaktadır. Bu politikalar sonucu tarım ve hayvancılık sektöründe ciddi bir çöküşün yaşanmasına sebep olunmuş, çiftçilerin sorunları giderek daha fazla derinleşmiştir.

Sayın vekiller, Tarım Bakanı Sayın İbrahim Yumaklı'nın verdiği verilere göre çiftçilerin toplam borcu 535 milyar TL'ye ulaşmış durumda. Borçluluk politikasıyla çiftçi âdeta üretimden koparılmak isteniyor. AKP'nin çiftçi borçları açısından 2,5 milyar borçla devraldığı çiftçi borcu 500 milyarı geçmiş durumda, çiftçinin borcu 200 kat daha artmış bulunmaktadır. Çiftçi borcundan dolayı ürününü henüz tarladayken yarı fiyatına satarak borçlarının bir kısmını kapatmaya çalışmakta, kalan borçlarını da bankalardan ve tefecilerden aldığı yeni bir borçla kapatmaya çalışmaktadır. Çiftçinin içinde bulunduğu bu borç çıkmazına çözüm üretmesi gereken AKP, tam tersi bir yaklaşımla küçük çiftçiye yapılacak tarımsal destekleme ödemesinden DEDAŞ ve DSİ'nin elektrik ve su borcunu tahsil etmektedir. DEDAŞ Kızıltepe'deki, Harran'daki, Viranşehir'deki çiftçinin buğdayı, pamuğu henüz yerdeyken elektrik borcu bahanesiyle çiftçinin elektriğini kesiyor, hesabına yatan destekleme parasına banka aracılığıyla çöküyor. Çiftçiye ödenen tarımsal destekler çiftçinin banka hesabına yatar yatmaz özel sektör adına anında elektrik ve su borcunu bu destekten tahsil ediyor yani devlet, AKP'nin eliyle özel şirketlerin tahsildarı hâline getirilmiştir diyoruz.

AKP sadece bunu mu yapıyor? Aynı zamanda tüccarın çiftçiden buğdayı ucuz alabilmesini sağlamak için TMO günlerce randevu vermiyor, randevuları geciktiriyor çünkü yerli IMF baronları böyle istiyor. Peki, bu durumda çiftçi ne yapıyor ya da ne yapmak zorunda bırakılıyor? Özel bankaya koşup kredi çekip diğer özel bankanın borcunu kapatıyor. Bir yandan bir başka tefeciden aldığı borçla başka bir tefeciye giderek gene borcunu kapatmaya çalışıyor. Çiftçi için kurulan Ziraat Bankası çiftçiye kredi vermek yerine Demirörene, Cengiz Holdinge ve Limak'a kredi veriyor.

Sayın vekiller, özellikle pandemi ve kuraklık döneminde çok daha net bir şekilde anlaşılmıştır ki üretim ve hayvancılık, gıda güvenliği aynı zamanda toplumsal güvenliğin meselesidir. Bu nedenle, öncelikle kırsalda, köylerde tarımsal üretim ve hayvancılık yapan çiftçilerin borçları hazine tarafından karşılanmalıdır. Atılacak ikinci adım ise çiftçinin ihtiyacına göre destekleme politikası yeniden düzenlenmelidir. 2006 yılında çıkardığınız Tarım Kanunu gereğince kısmen iyileştirme yapsaydınız bile çiftçinin küçük de olsa nefes alması mümkünken, çıkardığınız iyileştirme kanununu bile kâğıt üzerinde bırakıp çiftçiyi kandırdınız. AKP tarafından çıkarılan Tarım Kanunu'nun 21'inci maddesinde "Millî gelirin yüzde 1'nden az olamaz." denmesine rağmen her ne hikmetse, çiftçiye yapılan doğrudan destekleme hiçbir zaman 0,6'yı geçmedi. Bakın, böylelikle, on yedi senede -o günkü kurlarla- çiftçinin devletten 810 milyarın üzerinde alacağı birikmiş durumdadır.

Tarımsal üretimde yaşanan yapısal sorunlardan biri de genç nüfusun her geçen gün azalmasıdır. Çiftçilerin yaş ortalamasının 58-60 arasında olması, tarımın geldiği ciddi anlamda riskli noktayı göstermektedir. 85-90 milyonluk bir ülkede tarımda çalışanların yaş ortalamasının 58 olması, tarımın geleceğine dair olumlu şeyleri konuşmayı neredeyse imkânsız kılmaktadır.

Sayın milletvekilleri, AKP'nin uyguladığı bu tarım politikasından kaynaklı artan maliyetler ve borçlar nedeniyle çiftçiler artık üretmekten vazgeçiyorlar çünkü çiftçinin ürettiği üründen kendisi değil bu iktidarın yani AKP'nin yandaş tüccarları kazanmaktadır. 2024 bütçesindeki çiftçinin payına düşen... Sayın Bakanın yaptığı açıklamalardan şunu net söylemek gerekir: Bu bütçe çiftçiden yana bir bütçe değildir, ithalat politikasıyla zenginleştirdiği tarım tüccarları ve baronlarına göre düzenlenen bir bütçedir.

Sayın Bakan, sayın milletvekilleri, Sayın Başkan; tam olarak bu bağlamda partimiz DEM'in çözüm önerileri hayati önem arz etmektedir. Zaman kaybetmeden tarımsal üretim ve hayvancılığın içinde bulunduğu krizin çözülmesi için kooperatifler desteklenmeli, çiftçinin sorunlarına dönük çözüm önerileri dikkate alınmalıdır. Öncelikli olarak küçük ölçekli çiftçilerin borçları hazine tarafından ödenmelidir. Özellikle çiftçilerin mazot ve gübre gibi temel girdilerinde bedelsiz destek verilmeli ya da buradan borçlandırma olmamalı ve ÖTV alınmamalıdır. Gençlerin tarıma yönelmesi, tarımsal üretim ve hayvancılık yapmaları şartıyla özel desteklenmeli, yine köylerde ve kırsalda tarım yapan gençlerin ve kadınların sağlık ve emeklilik primleri devlet tarafından karşılanmalıdır. Çiftçilere sağlanan desteklemeler, çiftçilerin öngörülebilir üretim planlaması yapmaları için destekleme programının en az beş yıllık periyotlarla yapılmasını, destekleme ödemelerinin belirlenen tarihlerde, düzenli bir şekilde gerçekleştirilmesini, özellikle hasat döneminde çiftçiye destekleme ödemelerinin verilmesini, çiftçinin hangi ürünü ne zaman ekeceğini ve maliyetlerini öngörebilmesini sağlamayı amaçlamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Kordu.

AYTEN KORDU (Devamla) - Hayvan hastalıklarının ve ölümlerin önlenmesi için mutlaka koruyucu veteriner hekimlik uygulanmalıdır. Mera ve yayla yasakları kaldırılarak köylere dönüşlerin önü açılmalıdır. Meraların ıslahı sürekli artan oranda desteklenerek, bitkisel ürünlerin ekilerek hayvancılıktaki temel girdi maliyeti en aza indirgenmelidir. Bu anlamda, köye dönüş yapan köylülere varsa hazine arazilerinden 150 dönüm arazi hibe edilmelidir.

Yine, mevsimlik tarım işçileri, özellikle de kadın emekçiler ve çocuklar tarlalarda güvencesiz, kayıt dışı şekilde bir çalışmaya itiliyorlar; bunun önlenmesi, koşulların iyileştirilmesi, sağlık ve sosyal güvenceleriyle birlikte alınmayan tedbirlerden dolayı iş cinayetlerinin önüne geçilmesi sağlanmalıdır.

Saygılarımla. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)