GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:39
Tarih:18.12.2023

DEM PARTİ GRUBU ADINA SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Siirt) Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına bağlı BTK hakkında söz almış bulunuyorum.

Türkiye'de sansürden ve baskıdan bahsedeceksek biraz geriye gitmemiz gerekecek yani Menderesli yıllara. Demokrat Parti iktidarının ilk yıllarında basına tanınan özgürlük sonraki yıllarda hayatın pahalılaşması, iktidara dönük eleştiriler ve yolsuzluk faaliyetlerinin gazetelerde haber olmaya başlamasıyla 9 Mart 1954'te çıkan yeni yasaya dayanılarak yerini baskıya ve sansüre bırakmıştır, tıpkı bugünlerde olduğu gibi. Tarihler çok uzak olsa da zihniyet aynı yani "Menderes'in devamıyız." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan haklı çıktı. AKP de zaman içinde denetimi ve gözetimi esas alan politikalarıyla Türkiye toplumunu kontrol ağlarının içerisine alıp hükûmetleri dönemi boyunca otoriter, yasaklayıcı uygulamalar devreye koydu. Kendisinden farklı düşünen ve eleştiren herkesi hedef olarak gören bu iktidar, baskı araçlarını her geçen yıl daha da artırdı. Dünyanın yaşadığı dijital dönüşüm, özellikle son on yıldır Türkiye'de çok farklı bir yerde duruyor. İktidar, teknolojik araçlarla herkesin her anını takip eden bir dünya inşa etme çabasında. Bunun sonucu olarak da gazeteci meslek örgütlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının yıllardır çıkardıkları her raporda Türkiye'nin karnesi kırık çünkü iktidara göbek bağıyla bağlı olan BTK'ye bırakılmış bir alan var. Bu kurumun ve bağlı olduğu Bakanlığın ülkeyi dünya basın ve ifade özgürlüğünde getirdiği yer içler acısıdır.

13 Ekim 2022'de sansür yasası dediğimiz bir yasa bu Meclisten geçti. Yasa, düşünce ve ifade özgürlüğü hakkını kullananları hapis cezasıyla tehdit etmenin yanı sıra, sosyal mecraları hizaya getirmek için BTK'nin elini güçlendirdi. Yani sansür ve fişlemenin yasal kılıfını oluşturmuş oldular. Dünya bilgi çağını, yapay zekâyı ve dijital dönüşümü konuşurken bizler, hâlâ, acaba bugün hangi haber siteleri yasaklandı, kaç kişi sosyal medya paylaşımlarından dolayı gözaltına alındı, kaç gazetecinin evine baskın yapıldı konularıyla meşgulüz. Hâl böyleyken, geçtiğimiz hafta BTK'nin Başkanı katıldığı bir programda şöyle ironik cümleler kurdu, diyor ki: "Kurumumuz değişen dünyaya ayak uydurmak için çalışıyor." Siz değişen dünyaya ayak uydurmaya çalışmıyorsunuz Sayın Başkan, her geçen gün bundan uzaklaşıyorsunuz.

Şöyle bir bakın bakalım, değişen dünyada her gün kaç site engelleniyor, kaç insan fişleniyor? Bakın bakalım, değişen dünyada kimler, başına bir iş geldiğinde ilk olarak internet özgürlüğüne saldırıyor? Devamında veri güvenliğinden bahseden bu kuruma ve bağlı olduğu Bakanlığa çok yakın tarihteki bir skandalı hatırlatalım. 2022'de kamuoyuna BTK'yle ilgili şu bilgiler yansıdı: Bakın, yürütme erkinin bir parçası olan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına bağlı BTK'ye yurttaşların tüm internet yazışmaları, isim ve soy isimleriyle ve mevcut lokasyonlarıyla birlikte iletilmiş, milyonlarca kullanıcının bilgilerinin kimlikleriyle birlikte hangi internet sitelerini ziyaret ettikleri ve hangi uygulamaları kullandıkları BTK'ye gönderilmişti.

Sayın milletvekilleri, özel hayatın gizliliğine aykırı bir şekilde kişilerin suç şüphesi dahi olmadan potansiyel suçlu olarak varsayılıp iletişim, konum ve seyahat geçmişlerini kayıt altında tutmak açıkça hukuksuzluktur, Anayasa'ya aykırılıktır. Bu durum bize BTK'nin toplumun kişisel verilerini koruyan değil, tam aksine, insanları gözetleyip iktidara şikâyet eden bir kuruma dönüştüğünü gösteriyor. Buradan soruyoruz: Bu mudur veri güvenliği?

Sayın milletvekilleri, bu ülke 6 Şubatta sonuçları çok ağır bir deprem yaşadı. AKP-MHP iktidarının pratiği de bu depremdeki enkazların altında kaldı. Bu büyük felaketin her şeyine geç kalan iktidar sadece bir şeye erken yetişti: İnsanların o kıyametten kurtulmak için en önemli şartlarından biri olan iletişim yolunu tıkamak yani internette bant daraltmak. Peki, bu uygulamayı daha önce nerede gördük? Ne tesadüftür ki tam on yıl önce bugünlerde yaşanan yolsuzluk operasyonlarında yani 17-25 Aralık 2013'te gördük.

Yine, 4 Kasım 2016'da iktidarın yargı eliyle gerçekleştirdiği siyasi darbe sonucu seçilmiş Kürt siyasetçilerin gözaltına alındığı o günlerde Kürt kentlerinin çoğunda internet kısıtlandı. O arkadaşlarımızın çoğu hâlâ uyduruk gerekçelerle cezaevlerinde rehin tutuluyor; buradan hepsine yürekten selamlarımızı yolluyoruz.

BTK ve ilgili Bakanlığın internet hızı özgürlüğü ve kalitesi konusundaki ülkeyi getirdiği noktaya da bakalım. Bu yılın verilerine göre, Türkiye'nin mobil internet hızında 141 ülke arasında 66'ncı, sabit internet hızında ise 178 ülke arasında 106'ncı sırada yer alıyor. Bu ne demek? Türkiye, internet hızında nal topluyor demek. Elbette, deminden beri anlattığım şeyleri sadece biz söylemiyoruz; nitekim, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye'den, son üç yıl içerisinde alınan internet sitesi erişim engelleri kararları ve bunların sayılarına ilişkin tüm bilgileri paylaşmalarını istedi. Verilecek cevabı biz de doğrusu merak ediyoruz Sayın Bakan da buradayken. Âdeta, bir sansür kurumuna dönüşen BTK'nin 2022 yılı erişim engeli karnesi de yine içler acısı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Sarıtaş.

SABAHAT ERDOĞAN SARITAŞ (Devamla) - Millî güvenliği korumak gerekçesiyle, çoğu Kürt basınına dönük olmakla beraber, muhalif siteler defalarca erişime engellenmiş.

Yine, Freedom House'un 2015 İnternet Özgürlüğü Raporu'nda kısmen özgür kategorisinde yer alan Türkiye, 2021 yılı raporuna göre Çin, Rusya, İran ve Sudan gibi ülkelerin dâhil olduğu özgür olmayan ülkeler arasına girdi yani Lübnan Libya ve Malezya'nın gerisinde kaldı; bu, iktidarın gurur tablosu olabilir. Özetle, bağımsız kurumların da ortaya koyduğu raporlar BTK'nin iktidarın sansür aygıtının bir parçası olduğunu göstermektedir. Bu anlamıyla, kurum kararlarının, sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere bağımsız kurumlarca denetlenmesi gerekliliği açıktır.

Bizler, sansüre, baskıya ve tek sesliliğe ayrılan bütçeye "hayır" diyoruz; basın ve ifade özgürlüğünü, bilgiye ulaşma hakkını ve çok sesliliği savunuyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)