GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:37
Tarih:16.12.2023

MHP GRUBU ADINA AHMET ERBAŞ (Kütahya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve bizleri takip eden aziz milletimi saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum.

Konuşmamın başında, cumhuriyetimizin 100'üncü yıl dönümünde Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefleri doğrultusunda hazırlanan İçişleri Bakanlığı bütçesinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını, hayırlara vesile olmasını en kalbî duygularımla diliyorum.

Bu vesileyle, yine, yaklaşık 600 bin personelle kara vatanda, mavi vatanda, siber vatanda ülkemizin huzur ve güvenliği için yılın üç yüz altmış beş günü azim, kararlılık ve fedakârca görevlerini icra eden tüm kademelerdeki güvenlik personelimize şahsım, partim ve milletim adına teşekkür ediyorum.

İçişleri Bakanlığımız merkez teşkilatı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Göç İdaresi Başkanlığı ve AFAD Başkanlığı, milletimizin devletiyle en yakından temas ettiği, en çok muhatap olduğu görev alanlarını icra etmektedir. Bu bağlamda, devletimiz, tüm birimleriyle, başta terör örgütleri olmak üzere organize suçlar, uyuşturucu, göçmen kaçakçılığı, siber suçlar ve asayiş konularında tüm suç ve suçlulara karşı mücadele etmekte, ülkemizin ve milletimizin huzurunun yanında güvenliği için de bu kutlu mücadeleyi büyük bir kararlılıkla sürdürmektedir. Genel Başkanımız, liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Bey'in de ifade ettiği gibi, suç ve suçlularla, aynı zamanda çetelerle mücadeleyle beraber her gün yakalanan yerli ve yabancı bir örgüt elebaşına şahit olmaktan memnuniyet duyduğumuzu özellikle belirtmek isterim. Bu memnuniyetimiz, aynı şekilde, yaklaşık kırk yıldır milletimizin ve devletimizin başına bela olan, birliğimize ve dirliğimize kastederek 40 bini aşan vatan evladını şehit eden alçak, bölücü terör örgütü başta olmak üzere aynı mevzide hizalanmış tüm terör örgütlerine yönelik operasyonlar için de geçerlidir. Merhum Ahmet Hikmet Müftüoğlu'nun 1922 yılında söylediği, "Cihanın tarihi, vatanı uğrunda senin kadar uğraşan, kanını döken bir millet daha gösteremez. Senin kadar kimse kendi vatanına sahip olmaya hak kazanmamıştır. Bu vatan ya senindir ya da kimsenin!" şeklinde ifade ettiği hakikat, maziden atiye uzanan bir hakikattir. Özellikle 2016 yılından itibaren FETÖ'nün temizlenmesiyle birlikte Cumhur İttifakı'nın iradesi milletle ortak paydada buluşmuş, bu sayede daha hızlı, daha aktif ve en önemlisi daha kararlı bir şekilde yapılan terörle mücadelelerde önceleri teröristlerin mesken tuttuğu dağlarımız, yaylalarımız, mezralarımız, köylerimiz terörden arındırılmıştır. Yine bu çerçevede, önceden adı sadece terörle ve terör operasyonlarıyla duyulan Cudi ve Gabar Dağları bugün çıkarılmaya başlanan yüksek kaliteli petrolle ön plana çıkmıştır.

Şeyh Edebali'nin "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." sözündeki erdem, bugün, ülkemizin iç ve dış güvenliğinde geldiği nokta itibarıyla çok daha güzel bir şekilde anlaşılmaktadır. Jeopolitik konumu, taşıdığı tarihî miras ve temsil ettiği medeniyetin bizlere çizdiği istikamet ve dinamik nüfusuyla Türkiye'nin sahip olduğu potansiyel, aynı zamanda Türk ve Türkiye düşmanları için korkulu bir rüyadır. Ülkemiz, 15 Temmuz sonrası değişen, güçlü bir iradeyle taviz verilmeden icra edilen yeni güvenlik konseptinin içeride sağladığı istikrarla uluslararası arenada da çok önemli bir aktör hâline gelmiştir. Hiç kuşkusuz ki bu fedakâr ve kararlı çalışmaların arkasında kararlı bir devlet idaresi ve bu iradenin merkezinde büyük Türk milleti yatmaktadır.

Köklü devlet anlayışımızın hafızası geçmişten bugüne, bugünden de yarınlarımıza ışık tutmakta, rehber olmaktadır. Senaryosu küresel emperyalizmle özleşmiş ülkelerde yazılan, uygulama sahası da cennet vatanımız olan hiçbir role, hiçbir hedefe Türk milletinin ve onun şanlı devletinin müsaadesi olmayacaktır.

Her türlü terörle mücadele eden, Türk vatanının ve Türk milletinin içinden çıkan kahramanlarının yani büyük Türk milletinin evlatlarının özlük haklarının iyileştirilmesi için son yıllarda büyük ilerleme kaydettiğini de görmekten mutluluk duyuyoruz. Varlıklarıyla güven ve gurur duyduğumuz güvenlik personelimize yapılan ek gösterge düzenlemesiyle genel anlamda 600 puanlık artış yapılmış, emniyet hizmetleri sınıfında görev yapan yönetici personellerimizin de ek göstergeleri iyileştirilmiştir. Polislerimiz, bekçilerimiz, uzman erbaşlarımız ve uzman jandarmalarımızın uzun yıllardır beklediği 3600 ek gösterge yine personelimizin lehine yasalaşarak yürürlüğe girmiştir. Bu kapsamda, hain terör örgütüyle mücadelede çok kritik ve önemli bir görev ifa etmekte olan güvenlik korucularımızın da aylık ücretlerinin asgari ücretin altına düşmesi hâlinde aradaki farkın tazminat olarak ödemesi de sağlanmıştır. Yeterli mi? Tabii ki değil. Bizlerin huzuru için fedakârca canlarını hiçe sayan kahraman güvenlik kuvvetlerimiz için ne yapsak azdır. Bizlere düşen, huzurumuz ve sükûnumuz için gösterdikleri çabaların, verdikleri emeklerin karşılığını vermektir.

Mülki idare amirliği hizmetleri sınıfında görev yapan personelimizin de ek ödeme oranları yükseltilerek valilerimizin ve kaymakamlarımızın özlük hakları iyileştirilmiştir. Muhtarlarımıza ödenen aylık ödeneğin net tutarı da net asgari ücret tutarı seviyesine yükseltilmiştir. Tüm bu ve benzeri iyileştirmeler Milliyetçi Hareket Partisinin seçim beyannamesinde vadettiği konular içinde bulunmaktadır.

Devlet hiç şüphesiz ki milleti için vardır. Millet, devletin koyduğu yasalara uyarak onun daha yücelmesi için, ilelebet payidar olması için, gelecek nesillere daha güçlü bir şekilde aktarılması için var olmalıdır. Bu düşünceden hareketle, her türlü hakikati ve yasaları göz ardı eden bir kısım sözde belediye başkanının görevden alınması konusunda Milliyetçi Hareket Partisinin duruşu nettir. Terör örgütleriyle aralarına mesafe koymayan, bilakis milletin alın terini, devletin kaynaklarını teröre aktaranların demokrasi ve özgürlük kisvesi altında eleştiri yapması kabul edilemez. Sadece Türkiye Cumhuriyeti devleti değil dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir alçaklığa müsaade edilemez. Türkiye Cumhuriyeti gibi yüzyıllardır jeopolitik, jeostratejik bir coğrafyada yüz binlerce şehidinin kanıyla canıyla var olmuş bir devlet, dün olduğu gibi bugün de yarın da devletini yıkmaya çalışanlarla iş tutanlara fırsat vermez, vermeyecektir.

Değerli milletvekilleri, konuşmama başlarken ifade ettiğim gibi, İçişleri Bakanlığı, terörden göçe, afetlerle mücadeleden organize suçlarla mücadeleye, trafik güvenliğinden nüfus hizmetlerine kadar görev alanı çok geniş bir bakanlıktır ancak hangi başlığı ele alırsanız alın, bir şekilde ülkemizin ve milletimizin güvenliğiyle ilgili alandır. Bakanlığımızla ilgili kolluk birimleri trafik güvenliği alanında da çok ciddi mesailer yapmış ve kararlı adımlar atmıştır. Bu faaliyetler sonucunda 2015 yılında 7.530 olan trafikte toplam can kaybı sayımız 2023 itibarıyla 5.229'a gerilemiştir yani her 100 bin kişi başına trafikte can kaybı 2015 yılında 9,6 iken 2023 yılında bu oran yüzde 6'ya düşmüştür. Yine, 2015 yılına kıyasla ölümlü kazalarda yüzde 34, kaza yeri can kaybında ise yüzde 36'lık azalış sağlanmıştır. İnşallah hedefimiz trafikte sıfır can kaybıdır. Yine, Bakanlığımızın yaptığı çalışmalar sayesinde 2016 yılından bu yana 3 milyonun üzerinde yasa dışı göçmenin ülkeye girişi engellenmiştir.

Değerli milletvekilleri ve ekran başında bizleri izleyen kıymetli aileler, ülkemizin son dönemlerinde uluslararası arenada, savunma sanayisinde ve askerî alanda göstermiş olduğumuz başarılar ve bu başarıları hazmedemeyen devletler ve gruplar tarafından durmadan siber saldırıya maruz kalmaktayız. Devletimizin güvenlik güçleri bu saldırıları bertaraf etse de ülkemizin gençliğine ve nesillerimize yapılan kültürel ve manevi saldırılara karşılık sadece emniyet güçlerimiz tarafından değil, topyekûn milletçe mücadele etmeliyiz. Özellikle son günlerde TikTok, Instagram, YouTube gibi sosyal içerik üreten mecralarda yaşanılan rezillikler tüm vicdanlı kesimleri rahatsız etmiştir. Ben burada rezilliği konuşup reklamlarını yapmak istemiyorum ancak Türk aile mefhumunun bilinçli bir saldırı altında olduğunu, ahlaki ve kültürel değerlerimizin zedelendiğini görmemek körlük, dile getirmemek yüksek Türk kültürüne ihanet olur. Biz devlete "baba" vatana "ana" millete de "aile" deriz. Bu rezilliğin prim yaptığı, magandalığın şova dönüştüğü, teşhirciliğin paraya döndürüldüğü bir düzende biz gençlerimizi korumak zorundayız. Bu mecra bataklığa dönüşmüştür. Gençlik üzerinden toplumu acıya, intihara, depresyona sürükleyen her türlü yozlaşmayla, toplumsal refahı, aileyi ve huzuru tehdit eden ve âdeta bir salgın hızıyla yayılan bu virüsle milletçe mücadele etmek zorundayız. Eskiden Cem Karacalarımız, Neşet Ertaşlarımız, Barış Mançolarımız, Müzeyyen Senarlarımız, Kayahanlarımız vardı -ki hepsine Allah rahmet eylesin- şimdiki sanatçılarımıza bakın: Çakal'ımız var, Uzi'miz var(!)

Yaşadığımız çağın bir gereği olarak internette ve sosyal medyada oldukça fazla zaman geçirmekteyiz. Bir istatistikten bahsetmek istiyorum sizlere. Ülkemizde 72 milyon internet abonesi, 62 milyon sosyal medya kullanıcısı bulunmakta ve vatandaşlarımız günde üç saati sosyal medya platformları olmak üzere toplam yedi saati internette vakit geçirmektedir; tabii, bunlar ortalama rakamlardır. Yani sosyal medya, yemek gibi, uyku gibi, ibadet gibi günlük hayatımızın bir parçası, olmazsa olmazı hatta kimileri için bir bağımlılık hâline gelmiştir. Bu alışkanlığın doğru yönlendirilmesi, toplumumuzun değerlerinden kopmadan, teknolojiden ve bilişim ve iletişim çağının nimetlerinden faydalanması için ebeveynlerimizin sorumlulukla takipçi olmaları, devletimizin de çocuklarımıza ve gençlerimize sosyal medya okuryazarlığı eğitimi vermesi gerektiğine inanıyoruz.

Yine, diğer bir konu, şehir magandaları, trafik magandaları, havaya ateş edenler, trafikte insanlara ailelerinin yanında saldıranlar; ses, gürültü, egzozuyla vatandaşı, milleti rahatsız edenler ve stat eşkıyaları... Her vatandaşın başına bir polis veya bir bekçi dikemeyeceğimize göre yine bu eşkıyalarla, bu magandalarla hep beraber mücadele etmemiz gerekir. Ancak benim bu konuda bir önerim var: Alkollü araba kullanan ve magandalık yapan bu vatandaşlarımızın ehliyetlerine el koyuyoruz birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi; bu saatten sonra ehliyetine el koymanın yeterli olmadığını da gördük, bunların kullandıkları taşıtlara da el koymak lazım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanlığımızın temel görevleri ülkemizin iç güvenliğini, kamu düzenini sağlamak olsa da başkaca önemli görevleri de bulunmaktadır. Bu görevlerinin biri de afet ve AFAD yönetimidir. Bu görevi, İçişleri Bakanlığı bünyesinde afet yönetimi konusunda kamu hizmeti sunan ve çalışmalar yapan AFAD eliyle gerçekleştirmektedir. Ülkemizin coğrafi konumu ve coğrafi şartlarından dolayı çeşitli afetlerle zaman zaman karşı karşıya kalıyoruz.

6 Şubat günü Kahramanmaraş Pazarcık merkezli 2 büyük deprem meydana gelmiştir. "Asrın felaketi" olarak nitelendirdiğimiz bu büyük felaketin etki alanı 11 il, 120 bin kilometrekare ve etkilenen insan sayısı 14 milyon kişidir. Depremlerde can kaybımız 50.783, yaralı sayımız ise 107.204'tür. Bu büyük afetle hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, milletimize başsağlığı diliyorum. Rabb'im bir daha böyle afetler yaşatmasın inşallah. Devletimizin ve aziz milletimizin el ele vermesiyle bu felaketin üstesinden gelinmesi için gösterilen çabaların koordinasyonu AFAD tarafından sağlanmıştır. Bu vesileyle İçişleri Bakanlığı ve AFAD çalışanlarına bu dönem boyunca gösterdikleri fedakârca çalışmalarından dolayı şükranlarımı sunuyorum.

6 Şubat depremi göstermiştir ki polisimiz ve jandarmamız ne kadar etkin olursa böyle afet durumlarında müdahale alanları daha hızlı oluyor. Polisin ve Jandarmanın arama kurtarma ekibi daha da geliştirilmeli. Depremde göstermiş oldukları üstün gayretlerden dolayı da kendilerine ayrıca teşekkür ediyorum.

Ülkemizin görünmez bir isimsiz kahraman grubu daha vardır, onlar da Sahil Güvenlik birimlerimiz. Kendilerine de özellikle sahillerimizde, turizm bölgelerimizde, sınırlarımızda ve depremde kurtarma faaliyetlerindeki çabaları nedeniyle şükranlarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, deprem dediğimiz zaman kendi ilim Kütahya'dan da bahsetmek zorundayım. Kütahya birinci derecede deprem bölgesindedir. Bu deprem, bizlere, deprem riski olan illerimizin komşu illerle bağlantısının birden fazla yol üzerinden sağlanması gerektiğini göstermiştir. Şehirlerdeki altyapı, yol ve hastanelerin olası bir afet durumunda ne kadar önemli olduğunu gözlerimizle gördük, en acı şekilde tecrübe ettik. Bu vesileyle, Kütahya'mızda komşu illere ulaşım için alternatif yollar açılması gerektiğini buradan ifade etmek zorundayım. Şehirdeki altyapı, yol ve hastanelerin de olası bir afet durumunda ne kadar önemli olduğunu gördüğümüz için... Kütahya Şehir Hastanesinde finale gelinmiştir. Sayın Bakanım da Sağlık Bakanım da burada olduğu için, altmış günde bitirilmesi için yaklaşık 10 milyon dolara ihtiyaç vardır. Sayın Bakanım, diğer illerde şehir hastanelerinde yaptığınız gibi, bunu, firmanın süresinden kısaltarak, siz bu parayı vererek altmış gün içinde bu hastaneyi bitirebilirsiniz. Ayrıca, hastanemize ulaşabilmek için bir hemzemin geçit üzerinden geçmek zorunda kalacağız, bunun dünyada bir örneği yoktur, herhangi bir acil durumda ambulans trenin geçmesini bekleyecek. Ulaştırma Bakanlığımıza sesleniyorum: Buraya bir battıçıktı gerek.

Kütahya, Türkiye'nin en huzurlu ilk 5 şehrinden 1'i olmuştur. Bu konuda emeği geçen valilerimize ve Valimize, kaymakamlarımıza, bürokratlarımıza, Emniyet müdürlerimize ve Müdürümüze, Emniyet mensuplarımıza ve Jandarmamıza ama her şeyden önce de Kütahya halkına çok teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak vazgeçilmez bir yeminle bağlı olduğumuz Türkiye sevdamız, liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi'nin "Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben." şiarıyla tescillenmiştir. Bu itibarla "devleti ebet müddet" anlayışımız, ay yıldızlı al bayrağımızın vatanımızın her köşesinde ilelebet dalgalanması, yine cennet vatanımızın her bir noktasındaki vatandaşlarımızın huzur ve güvenliği kırmızı çizgimizdir. Türk milletinin varlığı ve bulunduğu coğrafyadaki etkinliği ve gücü, sadece bizim değil umudu Türk'e bağlanmış komşularımızın, soydaşlarımızın ve yeryüzündeki bütün mazlum milletlerin de refahının ve huzurunun teminatıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir gül bahçesine girercesine bu toprakları bize vatan eyleyenleri de vatan bırakanları da vatan olarak kalmasını sağlayanları da asla unutmayacağız, unutturmayacağız.

Sözlerime son verirken başta görevleri başında şehit edilen Emniyet, Jandarma ve Sahil Güvenlik teşkilatı personelimize, mülki idare amirlerimize ve tüm şehitlerimize Yüce Allah'tan rahmetler niyaz ediyorum; muhterem gazilerimize şifa ve sağlıklı ömürler diliyorum.

Türk ve Türkiye Yüzyılı'nın ilk bütçesi olan 2024 yılı bütçesinin İçişleri Bakanlığımıza, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)