Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 35 |
Tarih: | 14.12.2023 |
HEDEP GRUBU ADINA SEVİLAY ÇELENK ÖZEN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izlemekte olan değerli yurttaşlar; sözlerime başlarken ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, konuşmamda Kültür ve Turizm Bakanlığıyla ilişkilendirilmiş bir kurum olan Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna odaklanacağım. RTÜK uzun zamandır, Türkiye'de otoriterleşmenin, baskının ve adaletsizliğin mikroevrenini oluşturuyor ve ben bundan söz etmekten hiçbir zaman vazgeçmeyeceğim. 1994 yılında kurulmuş olan RTÜK'ün otuz yıllık ömrünün ilk on yılında az çok edinmiş olduğu bir itibar vardı fakat bu itibar 2013 yılından başlayarak günbegün her yönüyle ve her boyutuyla aşındırıldı. RTÜK, Anayasa'nın 133'üncü maddesi kapsamında üyeleri bu Genel Kurul çatısı altında seçilen, özerk ve tarafsız bir kamu tüzel kişiliğidir. Gelin görün ki bu özerklik ve tarafsızlık bugün kâğıt üstünde bile mevcut değildir ve kâğıt üstünde bile mevcut olmadığını saklamaya gerek görmeyen bir tek adam rejiminin kurumudur.
Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesi Meclis Bütçe Komisyonunda görüşülürken RTÜK'ün, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve de genel olarak AKP'nin çıkarları lehine siyaset alanını dizayn ettiğini söylemiştim, çok agresif bir partizanlık yürüttüğünü söylemiştim. O dakikalarda RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin de karşımda oturuyordu fakat tuhaf bir biçimde fark ettim ki aslında bu söylediklerim onu çok da rahatsız etmiyordu, rahatsız etmiş görünmüyordu. Esasen ben onun -tırnak içinde- işini çok iyi yaptığını, AKP'ye ve AKP'nin çıkarlarına en güçlü biçimde angaje bir kurul yaratma vazifesini en iyi biçimde yerine getirdiğini teyit etmiş oluyordum. Bugün de muhtemelen bu konuşmayla bu teyidin altını bir kez daha çizmiş olacağım. RTÜK Başkanının canı sağ olsun fakat gün olur devran döner, devran muhakkak döner.
Bu tek adam kurumu, ülkemizde karasal sayısal uydu, kablo ve IPTV ortamından yayın yapacak kuruluşlara lisans ve yayın izni vermeye yetkili, düzenleyici ve denetleyici çok önemli bir üst kuruldur. Bütçe Komisyonunda RTÜK Başkanının da belirttiği gibi, mevcut durumda, ülkemizde karasal, uydu, kablo ve internet ortamından lisanslı yayın izni bulunan aktif 1.271 adet özel hizmet sağlayıcı kuruluş vardır; devasa bir alan. Lisans demişken, bu düzenleme faaliyeti kapsamındaki bu asli görevini de hâlâ yerine getirmediğini söylemiştim ve neden böyle olduğunu, 1994'ten bugüne, 2023 yılına bu frekans tahsisi işlerinin neden tamamlanmadığını sormuştum. Buna verilen cevaplarda da tatmin edici bir içerik yok. Mahkeme süreçlerini vesaireyi referans yaparak bu faaliyetin yani asli görev olan frekans tahsislerini tamamlama işinin otuz yıl sonra hâlâ devam etmekte olduğunu da teyit eden bir cevap aldık.
RTÜK'ün 2024 yılı bütçesine gelince, bu bütçe 1 milyar 81 milyon, bunun da 670 milyonunu personel giderleri oluşturuyor. Peki, RTÜK bu bütçe ve bu kadar personelle ne yapıyor, ne yapması gerekiyor? 6112 sayılı Kanun'a bakarsak 37'nci maddede RTÜK'ün görevlerinin tanımını görebiliriz, ben en önemli bir tanesini söylemek istiyorum: Yayın hizmetleri alanında ifade ve haber alma özgürlüğünün, düşünce çeşitliliğinin, rekabet ortamının ve çoğulculuğun güvence altına alınması; yoğunlaşmanın yani medya kurumlarının bir ya da birkaç kişinin ya da sermaye grubunun elinde toplanmasının önüne geçilmesi en temel yükümlülüklerinden biri. Bunun devamında da işte, frekans tahsisleri, medya okuryazarlığının güçlendirilmesi, toplumsal cinsiyete duyarlı yayıncılığın güçlendirilmesi gibi görevleri var; elbette, kamuoyu araştırmaları ve izleyici faaliyeti yapmak gibi görevleri de var. Yayın ilkelerine baktığınız zaman da tarafsızlık, gerçeklik, doğruluk ilkelerine bağlılık ve bunun yanında, işte, siyasi partiler ve demokratik gruplarla ilgili tek yönlü veya tek taraflı, taraf tutar nitelikte yayın yapmamak gibi ilkeler çerçevesinde bir yayın içeriğinin sağlanmasını denetlemek gibi bir görevi var. Kısaca şunu söyleyebiliriz: Eğer tamamıyla çarpıtılmış bir algınız yoksa ya da tamamıyla gerçeklikten kopuk bir paralel evrende yaşamıyorsanız RTÜK'ün yayın ilkeleri ve görevleri ile icraatlarının uzaktan yakından bir ilişkisinin olmadığını da rahatlıkla görebilirsiniz.
Bugün toplumun tüm kesimlerini ciddi biçimde etkileyen ekonomik krizi, derin yoksullaşmayı ve kara para aklayanlarla, çete ve mafyayla, adımbaşı pervasızca işlenen cinayetler ve cezasızlıkla dışa vurulan ahlaki altüst oluşu perdeleyerek toplumu özenle imal edilmiş bir beka sorununa ikna eden medya düzeninin becerikli mimarı da koruyucu kalkanı da RTÜK'tür. RTÜK, muhalefetteki siyasi partilere ve siyasi liderlere ayrılan olağanüstü eşitsiz yayın süreleriyle de karakterize adaletsiz medya ortamının güvencesidir. Her seçimde bu eşitsiz sürelerle seçimlerin meşruiyetini de kökünden sarsmaktadır.
RTÜK, bir yandan bekanın bir yandan ailenin tehdit altında olduğu yönündeki ağır siyasi istismar söylemiyle bütün asli görevleri ve yayın ilkeleri hilafına bir işleyişi ısrarla sürdürmektedir. Bu sadece son altı ayda, seçim sürecini takip eden son altı ayda muhalif medya kuruluşlarına verdiği cezalar ve iktidar yandaşı medyaya verdiği tek ceza karşılaştırıldığında da görülebilir. Muhalif medya kuruluşlarına altı ayda 20,5-21 milyona yaklaşan bir ceza keserken -bu, işte, Halk TV, KRT gibi kanallara- yandaş medya içinden bir tek Beyaz TV'ye 340 bin lira bir ceza kesmiştir.
Üst Kurulun tabii ki en vahim, en tarafgir yayınları da Kürt meselesi kapsamında gündemimize gelmektedir. Bu konuda sayısız örnek verilebilir, ben sadece yakın tarihli bir olayı hatırlatmak istiyorum. TELE1'de Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ'ın İmralı tecridinin hukukta hiçbir yerinin olmadığını söylediği için gözaltına alınması, tutuklanması ve TELE1'e RTÜK tarihinin bugüne kadar verilmiş en uzun yayın kapatma cezasının verilmesi olayını hatırlatabilirim.
Bunun yanında, belki kısıtlı süre içinde atlanmaması gereken bir konu da kadınların korkunç yöntemlerle katledildiği, yüksekten düşerek ölmek gibi şüpheli kadın ölümlerinin ve intiharların hızla arttığı, onlarca trans cinayetinin işlendiği bir ülkede, LGBTİ+'ların yaşam alanlarının daraldığı, dışlandıkları bir ülkede RTÜK bu konularda ayrımcılık karşıtı, ırkçı, nefret karşıtı hiçbir faaliyeti teşvik etmemiştir ki bu da yine hem yayın ilkeleri hem görevleri kapsamında yasada tanımlanmıştır, yapılması gereken işlerden biridir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Özen.
SEVİLAY ÇELENK ÖZEN (Devamla) - RTÜK, trans cinayetleri, kadın cinayetleri konusunda ya da şiddetin önlenmesi konusunda hiçbir şey yapmazken LGBTİ+ karşıtı nefret yürüyüşlerinin duyurularını kamu spotu olarak yayınlamayı teşvik eden bir tutum içinde olmuştur. RTÜK bir kamu kuruluşudur, meşru faaliyet alanının mütemadiyen dışına çıkması suç teşkil etmektedir. Bir kez daha soruyorum: Bu kapsamda, bu kuruluşla ilişkilendirilmiş Bakanlık olarak ne yapmak istiyorsunuz; RTÜK meşru faaliyet alanına çekilemeyecek midir?
Dinlediğiniz için teşekkür ederim. (HEDEP sıralarından alkışlar)