Konu: | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 34 |
Tarih: | 13.12.2023 |
HEDEP GRUBU ADINA AYTEN KORDU (Tunceli) - Sayın Başkan, sayın hazırun ve bizi izleyen halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Bütçe görüşmelerinin tartışıldığı, yürütüldüğü bugünler çok açık göstermektedir ki bütçe görüşmeleri yine Hükûmetin, saray rejiminin tekçi zihniyetiyle yürütülmekte. Aslında ekranları başında bizi izleyen halkımız da bu bütçenin halkın bütçesi olmadığını ekranları başında izlemekte.
Sayın vekiller, doğa "değer" adı altında madenlerle kontrolsüz bir enerjinin ihtiyaç temelinden çıkarılmıştır. Özel çevre koruma bölgeleri olmalarına rağmen sit alanları, millî parklar "ekonomiye kazandırma" söylemiyle talan edilmekte, bu alanlar azaldıkça geriye kalan alanlar ise iktisadi değer olarak görülmektedir.
Ekoloji bütün canlıların yaşam alanıyla birlikte anılmadığı için ekokırım yaşanmaktadır. Bu politikalarla doğal varlıklar ticarileştirilmekte, özelleştirilmekte, metalaştırılmakta ve Hükûmet politikası olarak şirketlerin ve patronların doğayı yağmalamasını yasalarla meşrulaştıran bir hâle getirilmektedir.
Ekolojik olarak doğa, insanıyla, tüm yaşam alanlarıyla bir bütün olarak sömürülmekle birlikte, madenlerle tüm doğa yani yaşam alanlarımız büyük bir tehlike altındadır. İşte bu politikalar, bu Hükûmet tarafından bir avuç zenginin daha fazla zengin olması için sürdürülmektedir. O yüzden, daha önce de defalarca belirttiğimiz gibi, maden işletmeciliği düpedüz sömürge madenciliğidir; üstelik madenlerde çalışanlar en kötü koşullarda çalıştırılmakta, aldıkları ücretle asgari ücret yani sefalet ücretiyle yaşamaya mecbur bırakılmaktalar. Bu mudur yerele faydası? Her seferinde "yereli kalkındırma, iş sağlama" adı altında işçilere dayatılan madenlerde, göçük altında ölüme ve asgari ücretle yaşamaya mahkûm edilmeleridir. İşçilere dayatılan şey ya sefalet ücreti ya da açlıktır; yetmedi ölümü göze almaları, göze alarak çalışmalarıdır. Kömür madenlerinde katliamın sorumluları yargılanmamakta, bu cinayetlere imza atan yine bu iktidarın kendisi de bütçeyi kendisine göre aslında oluşturmakta.
Değerli vekiller, direnişleriyle kamuoyuna yansıyan Fatsa'da, Kaz Dağları'nda, Murat ve Ağrı Dağı'nda, Munzurlarda altın madenciliğiyle ekolojik yaşam çok büyük bir tehlike altındadır. "Millî varlık" diyerek önlem alınmadan, kamu denetimine ve STK'lere kapalı tutularak alınan, iş yapan şirketler aslında bu Hükûmet tarafından yine bu şirketlere tepsi üzerinde sunulmaktadır. Doğaya zarar vermeden ihtiyacı karşılayan yerden değil de yerele hiçbir katkısı olmayan, halkı değil sermayeyi önceleyen bu politikalar kararnamelerle Mecliste yasal hâle getirilmektedir. Bunlardan biri de vekili olduğum ili kapsayan Erzincan'ın İliç ilçesine bağlı olarak Ovacık Munzur havzasında Anagold'a bağlı Çöpler Altın Madenciliğinin yürüttüğü faaliyettir. Daha önce siyanür çözeltisinin taşındığı boru patlamış ve 210 metreküp siyanür çözeltisi Fırat Nehri havzasına kadar aslında suya karışmıştı ve bu kamuoyuna da yansımıştı. Söz konusu olaya ilişkin Bakanlık, insan ve çevre sağlığı açısından herhangi bir risk bulunmadığı açıklamasını yapmış, "Para cezası uyguladık." diyerek işletmeyi yeniden açmıştır. Yüzde 60 ve 65 arası tatlı su kaynağı olan burada, Fırat Havzasından Bafra Körfezi'ne kadar aslında suya karışarak ilerlemekte olan bu kimyasallar, bu hattaki tüm yaşam alanlarını telafisi olmayacak bir şekilde felakete sürüklemektedir. Üstelik, bu maden alanı neredeyse Dersim'in tamamını kapsayan bir yüz ölçümü içerisinde yapılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu mantıkla yürütülen madencilik faaliyeti kelimenin gerçek anlamıyla sömürge madenciliğidir. Yer altı zenginliği yandaş şirketlere aktarılmakta veya çok uluslu şirketler aracılığıyla ülke dışına çıkarılmaktadır; geride ise, tümüyle verimsizleşmiş, kirletilmiş toprak bırakılmaktadır. Bu alanlar, şirketlerin zararı gerekçesiyle rehabilite edilmemekte ve kısmen telafi edilmek istense bile telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açmaktadır. Özellikle, siyanür havuzlarında buharlaşma yöntemiyle havaya karışan kimyasallar bölgede yaşayan insanların başta sağlık olmak üzere tarımı, ormanları, endemik bitki ve hayvanları yani tüm yaşamı büyük tehlikelerle baş başa bırakmakta ve bu çalışma hâlâ sürdürülmektedir. Örneğin, bölge insanı başta cilt kanseri olmak üzere karaciğer tümörü, doğuştan sakatlıklar gelişmesi, yine, doğan bebeklerin sürecini tamamlayamadan doğması, akciğer kanseri ve böbrek yetmezliği gibi pek çok hastalıkla, riskle karşı karşıya aslında bırakılmakta. Yine, arılar ölmekte, tarlalar verimsizleşmekte, işsizlik derinleşmekte ve tüm doğa ölüme sürüklenmektedir. AKP, maden ocaklarının açılması için dağ tepe demeden yol yaparken "Bütçe yok." demiyor, dağın zirvelerine karakol, yol yaparken "Bütçe yok." demiyor ancak söz konusu Dersim'in köy yolları olunca "Bütçe yok." diyerek küçük bir mezra yolunun bile yolu yapılmıyor. 2023 yılında Dersim'deki köy yollarına yine bütçe ayrılmadığı için, bütçeleri gasbedildiği için Mazgirt'in Hıştan yani Sarıkoç köyünde yaşayan 64 yaşındaki Fatma ana gibi birçok yaşlı ve hasta köyünden çıkıp hastaneye gidemiyor, köylüler kışın temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Öve öve bitiremediğiniz bütçeleriniz yaşlı bir kadının derdine deva olmuyorsa, çare olmuyorsa yoksulların, kadınların, gençlerin, bir bütün ötekilerin hiçbirinin derdine derman olabilmesi mümkün değildir. Fatma ana bu Mecliste bu iktidara şöyle seslendi basın yoluyla: "Köyümüzün sorunları çoktur, araba sorunu var, cereyan sorunu var; yol hiç yok, kışın çamurdan geçilmiyor. Muhtar gelip başvuru yapıyor, kimse dikkate almıyor. Greyder geliyor yolu açıyor, sadece açıp gidiyor, ondan sonra tekrar kapanıyor. Dizlerimin ikisi de ameliyatlı, bu dizlerle ben nasıl bu yolu yürüyeyim? Sadece Mazgirt yol ayrımına gitmek için bile iki saat boyunca yürümek zorunda kalıyorum, sabah dörtte kalktığımda altıda anca varıyorum." diyerek kendi payına olan bütçeyi Fatma ana talep ediyor basın yoluyla.
Yol yapılması gereken yerlerde yol yapmadığınız gibi Alevi halkı olarak kutsal bulduğumuz Buyer Dağı'na yol götürmeye çalışıyorsunuz. İnancımızın ifadesi olan yerlere "turizm" adı altında yol götürmeye çalışarak da asimilasyonu tıpkı maden politikalarında olduğu gibi meşru hâle getirmeye çalışıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kordu, lütfen tamamlayın.
AYTEN KORDU (Devamla) - Tamam.
Buyer Dağı ziyaretimizdir, ziyaretlerimizden ellerinizi çekin; buna hiçbir Dersimli ve duyarlı kamuoyu izin vermeyecektir. Yol yapacaksanız "güvenlik" adı altında kalekollar değil, inanç yerlerimizi... "Asimilasyon" adı altında yol değil, Dersimlilerin yazın tozda, kışın çamurda mahsur kaldığı yolları yapın. "Bütçe yok." diyerek halkı kandıramazsınız, Fatma ananın derdine derman olmayan ve bu bütçeyi onaylayanlar, halkın bütçesini değil, zenginin bütçesini Meclise sunduklarını bir kere daha göstermişlerdir. Onun için buradan tekrar sesleniyoruz: Bu bütçe tüm toplumsal kesimlerin rızası alınmadan oluşturulmuştur, biz sonuna kadar halkın bütçesi için mücadelemizi yürüteceğiz ve halklarımızla çözüm için birlikte yol almaya devam edeceğiz.
Saygılarımla. (HEDEP sıralarından alkışlar)