GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cumhurbaşkanlığının, Türkiye'nin millî çıkarlarına yönelik her türlü tehdit ve güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Libya'daki gayrimeşru silahlı gruplar ile terör örgütleri tarafından Türkiye'nin Libya'daki menfaatlerine yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek, kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı millî güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak, Libya halkının ihtiyacı olan insani yardımları ulaştırmak, dönemin Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti tarafından talep edilmiş olan ve bilahare kurulan Millî Birlik Hükûmetinin de gerek duyduğunu bildirdiği desteği sürdürmek, bu süreç sonrasında meydana gelebilecek gelişmeler istikametinde Türkiye'nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde,
Yasama Yılı:2
Birleşim:28
Tarih:30.11.2023

HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım, ekranları başında bizleri izleyen aziz ve asil milletimiz; hepinizi saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum.

Libya tezkeresi hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Gazze'de şehit olan kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bir an önce bu zulmün bitmesini diliyorum. Gazze kasabı Netanyahu ve diğer suç ortaklarının hesap vermesi ve yargılanması da en büyük dileğimdir.

İsrail terör devleti yaptığı katliamların hesabını bir bir vermeli, burunlarından fitil fitil gelmeli; gelmelidir ki dünyada barışa ve adalete olan inanç geri gelsin. Yapanın yanına kâr kaldığı bir düzen acı, hüzün ve zulümden başka bir şey getirmez ve sürdürülemez; daha büyük facialara davetiye çıkarır. İsrail bu yüzden yargılanmalı ve cezasını ödemelidir. Bölgemiz için en hayırlı seçenek ise Türkiye'nin garantör devlet olmasıdır. Eğer huzurlu ve müreffeh olacaksak, "Devletimiz ilelebet payidar kalacak." diyorsak, "Yurtta sulh, cihanda sulh." diyorsak güçlü olacağız, bir ve beraber olacağız, bölgede etkili ve etkin olacağız, bağımsız ve adil bir dış politika uygulayacağız. Bu yüzden diyoruz ki: "Daha adil bir dünya mümkün."

Tarihimiz, jeopolitik ve jeostratejik durumumuz, liderlik genetiğimiz bize bölgemiz için görevler yüklüyor. Biz güçlü ve etkin olursak buralarda huzur var. Bir ayağımız Orta Asya'da, bir ayağımız Adriyatik'te, bir ayağımız Karadeniz'de, bir ayağımız Hint Okyanusu'nda, bir ayağımız Afrika'da, bir ayağımız olmamız gereken yerde olmalıdır. Eğer bunu başaramazsak ayakta kalamayız, etrafımız âdeta barut fıçısı. Dedeağaç'tan Atina'ya her taraf ABD üssü. Suriye ve Irak hakeza silah deposu. İsrail arzımevut için ayaklandı, hedefleri Dicle ve Fırat arası yani bizim topraklarımız. Taşeronları PKK-PYD/YPG, DEAŞ vesaireleri beceremedi, şimdi kendileri yeltenecekler. Aklımızı başımıza alıp tedbirli olmalıyız ve olmamız gereken her yerde olmalıyız. Bu tezkereler iç politika malzemesi olmamalı, tam bir mutabakatla, oy birliğiyle çıkmalıdır.

Libya'ya gelince, Libya bizim tarihî bağlarımızın olduğu bir devlettir. Buraları üç yüz altmış bir yıl adaletle yönettik. Bizden sonra kan, gözyaşı ve sömürü düzeni buralarda âdeta kol gezdi. Karşılıklı menfaatlerimizin de olduğu bir yer. İlan ettiğimiz "münhasır ekonomik bölge" kararı bölgede rakiplerimizi âdeta şok etti. Türkiye'nin Libya'da ve Afrika'da olması emperyalistleri rahatsız ediyor. Akdeniz hidrokarbon yataklarından uzaklaştırılmak isteniyoruz. Milletimizin ve bölge halklarının hak ve menfaatleri için buralarda olmamız gerekiyor.

Bu tezkerelere bir de tarihî perspektiften bakalım. Evet, yıl 1911, yer Libya. Genç bir Osmanlı subayı, 30 yaşında; oradan bir mektup yazar, mektup şöyledir: "Biz vatana borçlu olduğumuz fedakârlık derecelerini düşündükçe bugüne kadar yapılan hizmeti pek değersiz buluyoruz. Vicdanımızdan gelen bir ses, vatanın bu sıcak ve samimi ufuklarını tamamen temizlemedikçe, Derne, Tobruk, Trablusgarp ve Bingazi Limanlarında gemilerimizin tekrar demir almış olduğunu görmedikçe vazifemizi bitirmemiş olduğumuzu ihtar ediyorum. Vatan mutlaka selamet bulacak, millet mutlaka mesut olacaktır çünkü kendi selametini, kendi saadetini memleketin ve milletin saadeti için feda edebilen vatan evlatları çoktur." Mektubu yazan kim? Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Salih Bozok'a yazdığı mektup.

Yıl 1990'lar, yer Türkiye, yerli ve millî bir siyasetçimiz diyor ki: "Siz meseleyi Suriye mi sanıyorsunuz? Onların Suriye'yi istemesinin tek bir nedeni vardır, o da Türkiye'yi işgal etmek için zemin hazırlamaktır. Eğer bir gün mesele Suriye olursa bilin ki hedef Türkiye'dir. Bu söylediklerimi bir gün anlayacaksınız." Profesör Doktor Necmettin Erbakan. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)

Yıl 2009, yer Bosna'da bir köy. Ordumuz Bosna'da yardıma muhtaç olanları tespit edip Türkiye'den gelen yardım kolilerini onlara ulaştırıyor. Bu yardımları ulaştırırken bir köyde yaşlı bir teyzenin yardımı unutulur. Bölgenin muhtarı "Tepede zor bir yerde olan teyzeye yardım götürebilir misiniz?" diye sorar. Subaylarımız "Tabii ki." der ve koliyi sırtlayan subaylarımız diz boyu karın içinde, güç bela teyzenin evine ulaşırlar, kapıyı çalarlar. Kapıyı açan yaşlı teyze "Türk müsünüz?" diye sorar. Bizimkiler "Türk'üz." deyince teyzemiz emin bir sesle "Geleceğinizi biliyordum." der. Yıl 2020, bugünlere doğru geldik. Yer İdlib, Suriye; 25 yaşında bir Mehmetçik kardeşimiz arkadaşına şöyle bir telefon mesajı yazıyor: "Ağabey, biz İdlib'e gidiyoruz, orada şebeke arama yapacak kadar bile yok; ne zaman Turkcell gelir, hiç belli olmaz. Hakkınızı helal edin. Sizleri seviyorum. Sizden ricam da sakın 'Suriye'de ne işiniz var?' diyenlerden olmayın; gittim, gördüm, tam da olmamız gereken yerdeyiz. Yedi düvel bir olmuş, rejimi, Rusyası. Dua edin, yeter. Selametle." Bunu yazan kardeşimiz kim? O maalesef aramızda yok. Kuzey Irak'ta gazi olup daha sonra İdlib'de şehit düşen Tekirdağlı kardeşimiz Piyade Uzman Onbaşı Nihat Kara. Rabb'im şehadetlerini kabul etsin.

Evet, değerli hazırun, değerli milletvekillerimiz; Atatürk'ün zikrettiği, Erbakan Hocamızın uyardığı, Piyade Uzman Onbaşı şehit Nihat Kara'nın işaret ettiği, Bosnalı teyzemizin beklediği ve bize de yüz yıldır unutturmaya çalıştıkları bu samimi ve sıcak ufukları soğutmayacağız ve asla unutmayacağız. O yüzden diyorum ki olmamız gereken her yerde olacağız. Bu tezkereye tarihî perspektif açısından bakmanız için bir bakış açısı getirmek istedim. Bu açılardan bakarak bu Gazi Meclisimizde bulunan bütün milletvekillerimizin kendi vicdanlarıyla ve kendilerine tarihin yüklediği sorumlulukların bilinciyle oy vereceğine olan inancım tamdır. O yüzden, bu tezkereye hep birlikte "evet" oyu verelim ve olmamız gereken her yerde olalım diyor, Gazi Meclisimizi ve sizleri saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)